Dolar

34,9542

Euro

36,6010

Altın

3.020,19

Bist

10.058,63

Bir garip dağ adamı: Muammer Kaddafi

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-06 22:23:10

Bir garip dağ adamı: Muammer Kaddafi

Ortadoğu’nun zengin petrol kaynaklarına sahip topraklarına, Big Brother’ın temsili olarak oturttuğu kukla liderler, yine Big Brother tarafından tahtlarından indirilene kadar, kendilerine verilen ‘kötü adam’ rolünü layıkıyla yerine getiriyorlar. Saddam mı daha gaddardı, yoksa Kaddafi mi, bilinmez ama sosyalist ideolojiyi seçen Kaddafi, diğer Arap diktatörlerine nazaran halkına karşı daha acımasız, daha zalim davranan liderlerden biri.
 
Ortadoğu uzmanı olan gazeteci Hüsnü Mahalli'ye göre Kaddafi bir ruh hastasıdır ve kendisini insanüstü bir varlık olarak gören Kaddafi’ye göre her şeyi herkesten daha iyi bilen, en zeki olan insan kendisidir.

Megaloman Kaddafi; 42 senelik diktatörlüğü boyunca güç ve şiddet kullanıp, bir bedevi aşiretinin lideriymiş gibi ‘kıroyum ama para bende’ üslubuyla, siyasi kural ve kaidelerden uzak bir yöntem izleyerek, devlet yönettiğine kendini inandırmıştır. Enteresan olan, diğer dünya devletlerinin de buna inandığını ve paranın verdiği güçle istediği herkese hükmedebilme cüretine sahip olduğunu sanıyor olmasıdır. ‘Hey gidi dağ adamı, semirtir yağ adamı!’…

Yalnız Kaddafi bunamış olacak ki; geçtiğimiz son bir-iki senedir Libya’nın zenginlik kaynağı olan petrol endüstrisi de dâhil olmak üzere devlet sektörünün başarısızlığa uğradığını ve lağvedilmesinin gerektiğini söylemekteydi. Devletin değil, Libyalıların malı(!) olan ve petrol tespitinden üretim ve pazarlamasına kadar petrol endüstrisini geliştirmek için yabancı uzmanlara, Libya’daki işletmelere yardımcı olmak amacıyla ortak olabilecekleri firmalar kurmaları yönünde çağrıda bulunmuştur.

Sosyalist yapısıyla kapılarını senelerce dünyaya kapalı tutan Libya, bu tür bir liberal açılımla halkına yaşattığı mahrumiyeti telafi mi etmek istiyordu, yoksa deli ayağına yatıp 40 senedir ne-idüğü belirsiz siyasi politikalarla, bilhassa Libya vatandaşlarına acımasız katliamlar yaparak, saman altından hizmet ettiği birilerinin himayesinden mi çıkıyordu?

Liberal açılım olarak değerlendirilebilecek bu dışarıya açılım, senelerce ABD’ye kafa tutan Kaddafi’nin de kukla olarak oynatıldığı ve artık kendisine verilen saltanat sürecinin sona doğru yaklaştığı düşüncesini akla getiriyordu.

Coğrafi yakınlığı ve tarihi bağları sayesinde İtalya, Libya'nın en büyük tedarikçilerinden birisidir.  Denizaltı petrol ve gaz boru sistemi ile Libya'nın Avrupa’ya sattığı enerji İtalya üzerinden dağıtılmaktadır. İtalya ayrıca kaliteli inşaat malzemeleri ile de Libya pazarında lider durumundadır. Bundan 20 sene önce tamamen İtalya sömürüsü olan Libya’nın bütün telekomünikasyon ağı da İtalya hâkimiyetinde iken şimdilerde Çin firmaları Sudan da olduğu gibi Libya’ya da sessiz sedasız tezgâh açıp, Libya’nın haberleşme altyapısının donanım ve yazılım ihtiyacını sağlamaktadır.

Libya’nın inşaat sektörü Türkiye için vazgeçilmez bir pazar ve iş sahasıdır. Binlerce Türk işçisi ve Mühendisi için kazanç kapısı olan Libya’da çıkan olaylara Türkiye’nin tepkisiz kalması ve sessizce gidip Türk vatandaşlarını ülkeye geri getirmekle yetinmesi ileride bu kazanç kapısından mahrum kalmamak için uygulanan bir sessizlik politikasıdır.
 
Her fırsatta Kaddafi’nin gelir gider aklından nemalanan İtalya, tabiri caizse ‘ayıya dayı diyerek’ 30 sene boyunca Libya’nın bütün kaynaklarını sömürmüş, Libya’nın ithalat yaptığı ülkeler sıralamasında ise en ön sırayı almıştır. Libya’nın ihracatına bakılacak olursa, en büyük müşterisinin İtalya olduğunu görmek mümkün.

Mesela, gün içerisinde muhtelif yerlerde İtalya’ya söven, ulusal kanalında sürekli Ömer Muhtar filmini yayınlatan Kaddafi öteki yandan İtalya ile ticaret yapmaktan da geri durmaz. Bu duruma alışkın olan İtalyanlar ise Kaddafi’nin bu tavırlarına ‘delidir ne yapsa yeridir’ der güler geçerler.

Kaddafi’nin tutarsızlık örneklerinden biri de, kendisinin İtalya kulüplerinden Juventus’un ortaklarından biri olmasıdır.
Diplomatik nezaket tanımayan ve uluslararası arenada ‘dediğim dedik, çaldığım düdük’ diyerek sosyalleşen Kaddafi 1988′de düzenlenen bir Arap zirvesinde, sağ eline beyaz eldiven giyerek, “böylece kanlı elleri sıkmaktan kurtulduğunu” söylemiş, sonraki zirvede ise eski Suudi Arabistan Kralı Fahd’ın yanında bir sigara yakıp dumanını da her seferinde Krala üflemiştir.
Geçen sene Vatan Gazetesi’nde okuduğum bir habere göre; Kaddafi, Libya’nın yapacağı altyapı yatırımından pay almak isteyen ve Libya Sirte’deki Arap Birliği Zirvesi’ne katılan tek Avrupalı siyasetçi olan İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’ye elini öptürmüş bir diktatördür.

Vatan Gazetesinin haberine göre: Berlusconi’nin, Libya liderinin “sömürgecilik tazminatı” koşulunu kabul edip, kendisine 20 milyar dolar yardım ve yatırım sözü vermesine rağmen Kaddafi, Roma’ya yaptığı resmi ziyaret öncesinde Berlusconi’den devlet töreni ile karşılama istemiş, aksi takdirde yapacağı geziyi iptal etmekle tehdit etmiştir. 

Üstelik Berlusconi’yi kendisini karşılamaya geldiğinde 20 dakika bekletmiş, ayrıca yakasına İtalyanların idam ettiği Libyalı direnişçi lider Ömer Muhtar’ın da resmini takarak rüştünü bir kez daha ispat etmiştir(!).

Libya´nın isyancı aşiretlerine bir mesaj olarak Muammer Kaddafi´nin, kendisine sadık birliklere, ülkedeki petrol tesislerine sabotaj düzenlenmesi emrini verdiği, 45 bin kişilik düzenli ordudan, kendisine sadık sadece 5000 kişilik bir güvenlik gücünün kaldığı ve hatta Kaddafi’nin ülkedeki kaosu körüklemek için, aşırı dinci militanların hapisten çıkarılmaları yönünde emir verdiği de dünya basınında çıkan haberler arasında.

Kafası her bozulduğunda petrol kuyularını yakmakla tehdit eden Kaddafi; Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ambargo altında olan Türkiye, Amerika ile arasında uçak parçası temin etmekte sıkıntı yaşarken Türkiye’ye yedek parça, silah ve mühimmat desteğinde bulunmuştur. Bu durumu haber alıp, 6. filoyu Akdeniz’e sokmakla tehdit eden Amerika’ya, Kaddafi’nin yanıtı ise, raconun büyüğünü kesercesine, yine aynı tehtitkar üslupta “Eğer 6. filoyu Akdeniz’e sokarsanız, petrolü Akdeniz’e döker filonuzu da bütün Akdeniz’i de yakarım” şeklinde olmuştur.

İngiltere’yi Kraliçe’nin yönettiğini sanan Kaddafi; “Yıllarca tahtta oturdu, O’nu kimse kovmadı, beni neden kovuyorsunuz ki?” diyerek ya kendisinin de İngiltere Kraliçesi gibi yönetime karışmayan masum bir diktatör olduğunu kastetmek istemiş, ya da bir kez daha uluslararası politikayla ne kadar alakadar olduğunu gözler önüne sermiştir. Gel de, duygulanma şimdi!

Sosyalist ülkelerde 1989-1991 yılları arasında gerçekleştirilen kapitalist karşı-devrimlerde veya 2003 yılında Irak işgali öncesinde yürütüldüğü gibi ‘psikolojik savaşlar’ tekrar gündeme damgasını vurmaya başladı. Amerika, İngiltere, Almanya, İsviçre ve İtalya NATO önderliğinde (Libya’nın hiçbir ilişkisi olmamasına rağmen, malumunuz NATO bu tür durumlarda kendine düşen insani(!) bir görev illaki bulur.)gerçekleştirilecek emperyalist işgalin ön hazırlıklarını yapıyorlar. Kapitalist medyanın yalan haber bombardımanları, dünya kamuoyunu Libya'ya yapılacak sözde “insani müdahale” için hazırlıyor adeta.

Kaddafi’nin savunulacak hiçbir yanı olmasa da; dünya kamuoyu, Siyonist ve emperyalist güçlerin aynı kurmaca ile planladığı bir avuç üstadı azamın keyfi için binlerce masum insanın kurban edildiği aynı senaryolu filmleri izlemekten sıkıldı.

Libya’da çıkan isyanın başarılı olup, Kaddafi’nin koltuğu devretmesi halinde, kimin başa geçeceğini kestiremeyen Batı Dünyası, soğukkanlılığını koruyormuş gibi görünse de ciddi şekilde paniklemektedir. Kaddafi’den sonra gelecek kişinin de Kaddafi gibi Big Brother tarafından görevlendirilmiş başka bir kukla olacağı, dolayısıyla emperyalist gücün Libya halkına dolaylı yoldan uyguladığı eziyetin şu veya bu şekilde devam edeceği kanısındayım. Dolayısıyla Kaddafi gitse bile, içişlerinde Libya’nın akıbeti Irak’dan farklı olmayacaktır.

Emperyalist ülkeler bir yanda dursun, öteki taraftan Kaddafi’nin iki yakın dostu; Küba devriminin önderi Fidel Castro, başta ABD olmak üzere emperyalist dünyanın, Libya petrolüne el koymak, Libya halkını köleleştirmek, Mısır'da yükselen devrim dalgasını engellemek amacıyla Libya'yı işgale hazırlandığını belirtiyor. Venezüella önderi Hugo Chavez ise Kaddafi'ye ve Libya'ya karşı büyük bir yanıltmaca kampanyasının yürütüldüğünü, ABD'nin Libya petrolüne el koymak istediğini açıklıyor ve herkesi Libya'yı savunmaya çağırıyor. Dolayısıyla körler ve sağırlar da birbirlerini böylece ağırlamış oluyorlar.

Aslında, dünyaya kafa tutan, paranın gücüyle kendinden emin bir zalimin tavır ve tutumlarıyla sanki hiçbir yumuşak karnı yokmuş gibi görünse de, Kaddafi belki de dünya liderleri arasında en çok fobisi olan diktatör. Zaten şizofren olduğu söylenen Kadaffi’nin son zamanlarda sinir sisteminin tamamen çökmüş olduğu ve her an zehirli bir akrep gibi iğnelerini kendisine batırabilecek kadar çaresizce saldırganlığında tavan yaptığı gözler önünde.

Deniz üstünde uçakla seyahat etmekten korkan Kaddafi, 8 saatten fazla uçak yolculuğu yapamıyor. 35 basamak merdivenden fazla çıkamıyor. Asansör kullanmıyor. Üst katlarda kesinlikle kalmıyor.

Mütevaziliğinden falan değil, güya Amerika uydudan yerini tespit etmesin diye iki tırın arasına kurduğu çadırında yaşadığını iddia eden Kaddafi’nin sabit bir ikametgâhı yoktur ve çadırda yükseklik korkusu olduğu için yasar. İtalya’ya bile bedevi çadırı ile giden, otelde değil çadırda kalan Kaddafi, kendisini bedevi geleneğinin yegâne yaşatıcısı olarak gördüğünü söyleyip korkularını maskeliyor. Fakat New York’ta bedevi çadırını kurmasına izin verilmeyen Kaddafi otelde kalmaya zorlanınca eminim Amerika’ya olan düşmanlığı bir kat daha artmıştır.

Hipertansiyon ve diyabet hastası olan Kaddafi aslında bir hastalık hastası. Ayrıca Kaddafi’nin estetik takıntısı olduğu, yaptırdığı fazla botokstan artık yüz kaslarını hareket ettiremediği, saç ektirdiği ama vücudu reddedince implantın geri alındığı da Libya Amerikan Büyükelçiliği kriptolarında yazıyormuş.

Siyonistlerin tahammüllünü zorlayan Kaddafi’nin; başta Avrupa olmak üzere, bütün dünya liderleriyle ense tokat olmasının, ‘Ali kıran baş kesen’ tavırlarıyla Afrika Donkişotluğu yapmasının ve petrol bağımlısı NATO müttefiklerinin iştahını kabartan petrol kaynaklarını senelerdir tek başına yemesinin artık dayanılır yanı kalmamıştır.

Diğer Ortadoğu ülkelerinin diktatörleri gibi Kaddafi de sistemin adamıdır ve hazır Tunus ve Mısır’da rejim değişikliğine sebep olan ayaklanmalar başlamışken, Libya’yı da aradan çıkarmak gayet mantıklı bir girişim olmuştur. Big Brother’ın BOP’da Libya için de akıllıca bir plan illaki vardır elbet.

Kaddafi muhaliflerinin sokağa dökülmesiyle Kaddafi’nin emri üzerine halkın üzerine ateş açan askerlerin acemiliği de provokatörlerin işini kolaylaştırmış, böylece ateş bacayı sanılandan daha kısa bir sürede sarmıştır.

"Ben gidersem Amerika gelir, Irak gibi oluruz" diye aklınca korku salan Kaddafi, ayaklanan halkın haplanmış birer fare olarak gördüğünü söyleyerek, Libya'yı farelere bırakmayacağız demiştir. Ortalığı yatıştırmak yerine iç savaşın başlangıç düdüğünü çalarcasına isyancılara ‘siz mücadele edin biz de öldürelim’ deyip, halkı "isyan edenlere isyan etmeye" çağırmıştır. Böylece yapacağı katliama halkı da ortak etmeyi planlamış gözü kara diktatör, halka kendine sadık olanların yeşil bantlar takmasını emrederek, Nazi ruhunun sadık bir hizmetkârı olduğunu da bir kez daha ispatlamıştır.

Kaddafi’nin zihinsel sorunlarından kaynaklanan şiddet düşkünlüğü ve buna bağlı insan öldürme sapkınlığı, yaşanan son olaylarda tamamen kontrolden çıkmıştır. Ağır yaralı Libyalıların hayatlarının kurtulmaması için hastaneleri bombalayıp, doktorları vurdurtmaya başlaması ise Kaddafi’nin artık zapt olmasının imkânsız olduğunun en büyük kanıtıdır.

Farklı bir perspektifinden bakacak olursak; Kaddafi’nin nimetlerinden istifade ederek 40 sene sefa sürdüğü ülkesini, bir anda kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasıyla, artık halka batıramadığı iğneleriyle kendi kendini sokmasına ramak kalmasını, zalim bir diktatörün kaçınılmaz sonu olarak değerlendirebiliriz. Kaddafi yakında iyice şirazeden çıkıp beline silahını kuşandığı gibi isyancıların arasına çıkar, halka ateş açmaya başlarsa buna da şaşırmamak gerekir…
 

 
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara