'2007-2013 yargıda çöküş dönemi'
HSYK 2. Dairesi Başkanı, 'Türkiye'de 2007-2013 dönemi, yargıda utanç, çöküş dönemi olarak tarihe geçecek' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2016-01-13 20:17:57

Güncelleme Tarihi: 2016-01-13 20:17:57

AA'nın haberine göre: HSYK 2. Dairesi Başkanı, "Türkiye'de 2007-2013 dönemi, yargıda utanç, çöküş dönemi olarak tarihe geçecek" dedi. Başkan Yılmaz, "Göreve başlamamızdan sonra tekrar yargıyı hep birlikte ayağa kaldırmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi Başkanı Mehmet Yılmaz gazetecilere; Muammer Akkaş, Celal Kara, Zekeriya Öz, Mehmet Yüzgeç ile hâkim Süleyman Karaçöl'ün meslekten ihraçlarıyla ilgili değerlendirme yaptı.

İhraçlar yönünden yargı yolunun açık olduğunu belirten Yılmaz, ancak Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmediği sürece bu kişilerin meslekle ilişkilerinin kesildiğini ifade etti.

Yılmaz, savcı Ali Güngör hakkındaki yer değiştirme cezasının da bugünkü toplantıda kesinleştiğini bildirdi. 

Yani meslekten ihraç edilen ve Fethullah Gülen Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen eski savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş, Mehmet Yüzgeç ile hakim Süleyman Karaçöl'ün bu karara ilişkin itirazları HSYK Genel Kurulu tarafından reddedildi. İtiraz süreçleri tamamlandığı için bu isimlerin meslekle ilişkileri tümden kesildi.

Türkiye'nin hukuk açısından çok zor dönemlerden geçtiğini belirten Mehmet Yılmaz, "Türk yargısı 2007 yılından beri hep sınavda. Doğruluk, dürüstlük, yetkinlik adalet sınavında. Türkiye'de 2007-2013 dönemi, ileride yargının tarihi yazıldığında göreceksiniz, yargıda utanç, çöküş dönemi olarak tarihe geçecek. 2007-2013'te bir çöküş dönemi yaşandı. Bizim göreve başlamamızdan sonra tekrar yargıyı hep birlikte ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Kolay değil, kolay olmayacak" ifadelerini kullandı.

"HSYK da talimat veremez"

Kamuoyunda bazı kesimlerde, "hükümet aleyhinde yolsuzluk soruşturmasını yapan hâkim ve savcılar sırf bu nedenle açığa alındı" yönünde bir algı olduğunu belirten Yılmaz, şunları söyledi:

"Biz HSYK olarak yapılan soruşturmanın ne olduğuyla ilgilenmeyiz. Zaten sadece HSYK değil Türkiye'de hiçbir kurum yargı yetkisini kullanan yargı görevlilerine emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Buna HSYK da dâhil. HSYK olarak şuna dikkat ettik, yargı görevlisi hukuk içinde mi hareket ediyor? Adalet ülküsüyle mi hareket ediyor? Sadece mevzuattan kaynaklanan yetkileri mi kullanıyor? Bu yetkilerin farklı amaçlarla üzerine mi çıkıyor? Soruşturmanın niteliğinin bizim için önemi yok. Mesela Özgecan cinayeti, bütün Türkiye'nin nefret ettiği bir cinayet. Bunu aydınlatan savcı, katili hukuk dışı yöntemlerle ortaya çıkarsaydı, şüphelisini hukuk dışı yöntemlerle sorgulasaydı, bu savcıyı da değerlendirir, cezalandırırdı HSYK. Belki kamuoyu bize çok kızardı ama biz bununla ilgili değiliz. Hukuk dışılığı müeyyidelendirmek durumundayız. Hukuk dışına çıkan kim olursa olsun, hangi kişiye karşı hukuk dışılık yapılırsa yapılsın HSYK bunun karşısında olmalı. HSYK, yetki aşımı, kanunsuzluk 'şuna yapıldı, buna yapıldı' diye ayrım yapmaz. HSYK hukuka güveni ve saygınlığı sağlayan bir kurum, yargıçları güvence altına alan onların teminatı olan kurum."

"Soruşturma dosyasını dahi incelemeden hareket ettiler"

İhraç edilen savcıların soruşturma sırasındaki hukuka aykırı uygulamalarına değinen Yılmaz, bu kişilerin soruşturma dosyasını dahi incelemeden hareket ettiklerini söyledi.

İhaleye yolsuzluk karıştırmakla suçlama yapıldığını ancak ihalenin o tarihte açılmadığını anlatan Yılmaz, mal varlığına el koyma kararlarının da yasaya aykırı şekilde alındığını kaydetti. Yılmaz, bir anonim şirkette ancak ilgili hisseye ilişkin el koyma kararı alınabildiğini belirterek, "Şirketin tamamına el koyarsan şirketi cezalandırmış olursun. Kuvvetli şüphe bulunan hisseye el konur. Bütün bunlar ortadayken sen hiç incelemeden, hiç dosyaya bakmadan, tetkik etmeden mal varlıklarına el koyarsan yakalama müzekkereleri çıkarırsan o zaman senin hâkimliğin ve savcılığın gerçek anlamda suç ve suçluluğun tespiti, adalet ülküsünün dışına çıkıyor" değerlendirmesinde bulundu.

Yasaya göre ikinci dereceye kadar yakınlık içindeki kişiler arasındaki telefon konuşmalarının kaydedilemeyeceğine işaret eden Yılmaz, "Sen tapeliyorsun, basına veriyorsun, bununla da kalmıyorsun bu tapeleri soruşturmada kullanıyorsun. Bütün bu yanlışlıklar bir başka gayreti gösteriyor. Yani 'sen bunu adalet ülküsüyle yapmıyorsun, adalet ülküsü dışındaki bir amaçla yürütüyorsun' kanaatini uyandırıyor" dedi.

"Soruşturmanın kime yönelik olduğu bizi ilgilendirmiyor"

Savcıların birbirinden habersiz aynı anda hareket ettikleri iddiasında bulunulduğunu ancak bir savcının, dosya kendisine 15 gün önce gelmesine, dinleme ve takip kararı almasına rağmen bu kararından 4 gün sonra vazgeçerek operasyona başladığını anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:

"Bunların hepsinin iyi niyetli ve adaleti gerçekleştirmeye dönük olduğunu inandırmaya çalışıyorsun. HSYK, namuslu, dürüst hâkim ve savcının teminatı. Kim ne derse desin sadece yasaları uygulayan, adalet ülküsüyle çalışan her savcı hem bizim hem ülkenin baş tacı. Soruşturmanın kime yönelik olduğu bizi ilgilendirmiyor. Hukuk dışılık var mı, yok mu, hâkim ve savcılar adalet ülküsüyle mi hareket etmiş, başka amaçlar mı gütmüş ona bakıyoruz. Türkiye'de böyle hâkim savcılar var. Bizim teşkilatımız isimsiz kahramanlarla dolu. Yaptığı soruşturmayı sadece adalet ülküsüyle yapıp sırtını dönüp giden büyük işler başaran, adaletten ayrılmayan isimsiz kahramanlarımız var."

Gerekçeli karardan...

Eski savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş, Mehmet Yüzgeç ile hâkim Süleyman Karaçöl'ün meslekten ihraçlarına yönelik kararın gerekçesinde yer alan bazı ifadeler de şöyle:

"İhraç edilen hâkim ve savcıların, hukukun evrensel ilkelerini ihlâl ettikleri ve siyasallaşmaktan korunmaya çalışılan yargı erkinin yeniden tartışılır hale gelmesine neden oldukları kanısına varılmıştır."

"İlgililerin mesleki kıdem ve deneyiminden beklenen basireti göstermeyip, yargı etik kurallarına uygun düşmeyen davranışları ile adalete olan güveni sarstıkları, hukuk zemininde kalmayan eylemleri ile adalet ülküsü dışında hareket ettikleri, adalet duygusu gözetilmeden, başka amaçlar güdülerek yürütülen soruşturmalar ve kararlar ile yargısal yetkilerini, karşıt gördüklerini yok etme amacıyla kullandıkları anlaşılmaktadır."