796 yıllık şaheser: Şifalı 'su sesi' yeniden duyuldu
Sivas'ın Divriği ilçesindeki Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nda akıl hastalarının tedavi için kullanılan hastanedeki şifa veren su sesi, yeniden duyulmaya başladı.

Oluşturma Tarihi: 2024-10-14 11:50:45

Güncelleme Tarihi: 2024-10-14 11:56:35

Tarayıcınız video oynatma özelliğini desteklemiyor.

Anadolu Selçuklu Devleti'ne bağlı Mengücek Bey döneminde 1228 yılında Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah ile eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılan ve 9 yıllık restorasyon süreci sona ermesiyle mayıs ayında yeniden ibadete ve ziyarete açılan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari özellikleriyle saçılıyor.

Başta kayıt ve sütunları ile külliyenin birçok yerinde, Ahlatlı ve Tiflisli ustaların ellerinden çıkan, taş işçilerinin en nadide ve ince örneklerini değiştiren motifler ilgi çekiyor.

Cami ve darüşşifadan ibaret ve İslam dünyası ile tarihin eşi benzeri olmayan bu külliyenin taç kapılarının mimarı ve heykeltıraşı olan Ahlatlı Hürrem Şah, motif dünyasının getirdiği yenilikler, mimari tasarım dehası olması ve özellikle kıble kapısındaki cennet kapısı tasarımı ile 12-13'üncü yüzyıl İslam sufizmi sanat depolama alanının bir bölümü olarak gösteriliyor.

1985 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Dünya Kültür Mirası listesinde alınan eser, uzaktan erişim simetrileri biliniyordu, ancak özünde asimetrik olan bezemelerde yer alan binlerce motifin hiçbirinin bir daha kendini tekrar etme özelliği taşıyor.

Bu özellik, kainattaki farklı zenginliklerin ahenk ve denge içinde kadınların taşa nakşedilmesi anlamına geliyor. Mimari üslubu, süslemeler ve görünüm sonuçları denge ve uyumlu tasarımıyla önem kazanan yapı, dünyada tutulan değer ürünleri listesinde yer alıyor.

Evliya Çelebi'nin ziyaret ettiği ve 'Methinde diller kısır, kalem kırıktır' hayatı kullandığı eser, 'Anadolu'nun El Hamrası' olarak nitelendiriliyor.

HASTALAR İÇİN YAPTIRILDI

Türkiye'de bir benzerinin daha mevcut olduğu, cami ve şifahanesi şifahanesi halinde yapılan eserin, hastane bölümünde veya dönem akıl hastalarının tedavisi için yaptırıldığı biliniyor. Eserin orta bölümünde ve belirli bir simetriye göre dağıtım gösteren akan su sistemi bulunmaktadır. Restorasyon öncesi de dahil olmak üzere uzun yıllar boyunca su verilmeyen bölüm, restorasyon süreciyle orijinal haline dönüştürüldü. Yeniden su verilen havuzda, sessiz bir şekilde dinlendiği ortaya çıkan su sesi huzur ve şifa veriyor. Bu sistem o dönem tedavisini gören akıl ve ruh sağlığı hastalarının sakinlik ve dinginlik elde etmesinde faaliyet gösterdiği belirtildi. Şifahane bölümünün büyük eyvanında mimarın özel olarak tasarladığı ses akustiği de akıl hastalarının derecelerine göre yer alan odalara ayrı tonlarda ses gönderme özelliği taşıyor. Şifahanenin girişinde hekim muayene odalarının duvarında iç bükey ve dış bükey şekilli yer alan taşa oyma pervanelerin de gelen hastalıkların sıcaklık derecesi belirleme adı bilinmektedir.

Divriği Ulu Camii müezzini ve eserin mihmandarı Nail Ayan, "Şifahanenin iç dünyasının bir aydınlatma fenerli kubbe dört ana sütunun üzerine oturtulmuştur. Bu dört ana döngüden iki tanesi sekizgen sütun, iki tanesi yuvarlak sütundur. Sütun başlarında kufi yazılarla Allah ve Muhammed yazıları bulunmaktadır. Bu şifahane o dönemde genel anlamda bütün ilaçlar için planlansa da asıl kullanım maksadı akıl ve ruh hastalıklarıdır" dedi.

"O dönemde çoğu dünyada akıllı ve sinir hatları yakılırken, zincire vurulurken ve hatta daha iyi tedavilere gidilip, 'Bu insanın içine cin kaçmış, şeytan kaçmış' ile öldürülürken, bizim ecdadımız böyle bir şifahane yaparak akıl ve sinir hastalarımızı tedavi etme yoluna gittir" diyen Ayan şöyle konuştu:

"İç kısımdaki büyük eyvan sahnesi olarak kullanılmıştır. O mekanın yapımında ana gaye orada bir akustik yakalanmak hedeflenmiş ve başarılmıştır. Bir sesin bası, tizi o sahnede ayarlanmıştır. Ayarlanan o ses ile mekanda Kur'an-ı Kerim'deki şifa ayetleri, belli bir dönem tasavvuf musikisinin icrası ve ortada bulunan havuzun çörtenlerinden sağlı ve sollu akıp, son olarak helezonik bir şekilde tahliye ederken çıkarmış olduğu su şırıltısı, aydınlık tekrit büyümeleri sırasında tedavi edilmekte kullanılır. Ambyanslarda zuhur etmektedir.Kimi hizmetleri bas giderken, kimileri tiz gitmektedir.Buradan da bilindiği üzere, hastalıklı derecelere göre odalarda farklı tonlarda dağılmaktadır.Hastalar halindeyken bu sesler dinlenmeye başlıyordu. gecesini gündüzüne katarak, titiz bir çalışma sonucunda tekrar bu havuzu aktif hale getirmiş ve çalıştırmayı başarmıştır."

BAŞMİMARIN İSMİ EYVANDA YER ALIYOR

Eyvan'ın üst bölümünde eserin Başmimarı Ahlatlı Hürrem Şah'ın ismi yer alıyor. Hürrem Şah'ın miniği nakşederken, eserinin kıyameti görmesi için dua ettiği, yıkılırsa da önce kendinin yere düşmesi için basit bir şekilde yerleştirildiği ifade ediliyor. Cami mihmandarı Nail Ayan, "Şifahanede Başmimar Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah büyük divanda kendi zirveside çok basit bir şekilde köşeye yazmıştır. Parantez içinde söyleyelim, 'Allah muhafaza bu şifahane yıkılırsa, bu cami ve yıkılırsa ilk önce benim ismim yere düşsün. Ben ayaklar altında Benim ortaya çıktığım bu eser, birkaç yüzyıl sonra yıkılacaksa benim orada bulunanların mana ve mantığı yoktur' demiştir.Başmimarın bu eser için bir cümlelik bir duası vardır. Şimdi bizim gibi 13 nesil, 13 kuşak, 13 göbek insan görmüş bu eseri. Bizden sonraki nesiller de umarım bu özveriyle, bu tarihi esere sahip olmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Caminin yanı sıra şifahane bölümü ziyaret edenler için yerel ses akustiğini anlatma amacı ile 'sela' da okunuyor. Divriği Ulu Camii müezzini ve eserin mihmandarı Nail Ayan'ın eyvanının 4 köşesini dolaşarak okuduğu sela, dinleyenleri büyülüyor. Eyvan'ın ayrı bir köşesinde, genel mimari akustik sayesinde ses ayrı bir tondan duyuluyor.
DHA