'Ah Paris ben Halep'te her gün ölüyorum'
Yazar Osman Atalay, 'Ah Paris ben Halep'te her gün ölüyorum' isimli yazısında, Paris saldırıları sonucunda Ortadoğu'nun yıllardır maruz kaldığı şiddetin Avrupa tarafından ne kadar anlaşılabileceğini kaleme alıyor

Oluşturma Tarihi: 2015-11-17 12:29:44

Güncelleme Tarihi: 2015-11-17 12:29:44

Atalay, 'Paris halkı ve devlet adamları, 350 bin insanın hayatını kaybettiği ve 5 milyonu mülteci durumuna düşen Suriye halkını şimdi daha iyi anlar mı?' sorusunu yöneltirken, bu saldırı sonrasında acılar ve duyguların birleşmesi gerektiğinin önemine dikkat çekiyor.

İşte Osman Atalay'ın yazısı;

Victor Hugo, “Paris'te bir adam öldürülürse bu bir cinayettir. Doğu'da 50 bin insan boğazlanırsa bu sadece bir meseledir” der.

Fransa'nın başkenti Paris'te 8 ayrı noktadaki eşzamanlı saldırılarda 132 kişi ölürken 99'u ağır 349 kişi de yaralandı.

Bu katliamdan sonra Paris'te hayat durdu.

Bütün etkinlikler iptal edilirken Parislilere, “Evlerinizden çıkmayın” çağrıları yapıldı.

Stratejik noktalara askerler yerleştirildi ve olağanüstü hal uygulamasına geçildi.

Olaylar sonrasında Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, “Bu eylem özgürlüğümüze karşı yapıldı. Bu canavarlara yönelik acımasız bir savaş yürüteceğiz” dedi.

100 yıldır Ortadoğu'nun ve Afrika'nın, siyasal ve ekonomik kaderi üzerinde eli kanlı bir tarihi olan Fransa'nın; Suriye'de yaşanan savaşın seyrinde etkin bir pozisyonun tarafı olduğunu unutmamak lazım.

Fransa Suriye'de bu defa Esad a karşı Suriye muhalefetinin yanında yer alıyordu.

Almanya başta olmak üzere mültecilerin batıya doğru yürümeleri ırkçı partiler ve sivil toplum kuruluşlarını adeta ayağa kaldırmış yeni bir İslamofobia dalgası hareketlenmişti.

Paris'te 10 ay içinde ikinci patlama Fransa'ya verilen bir mesaj olsa gerek.

ABD, İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu politikaları değişmediği müddetçe terör sorunu batının bir parçası olmaya devam edecek gibi görülüyor.

Suriye halkının yaşadığı trajedik durum karşısında Suriye'de ulusal çıkarlarını önceleyen devletler, Suriye'de hesaplaşma derdinde olmalarının bedelini dün Lübnan, bugün Paris, yarın bir başka ülke halkı ödüyor.

Suriye'de 2012 yılında kimyasal silah kullanımının BM tarafından ispatına rağmen risk almak istemeyen Batı dünyası, hafta sonunda bombalar Paris'te patlayınca adeta dünyayı ayağa kaldırdı.

Oysaki Suriye'de 4 yıl içerisinde 17 bin çocuk öldü.

16 bin çocuğun eli, ayağı, gözleri ve diğer uzuvları diktatör Beşşar Esad'ın uçaklarından atılan varil bombalarından ötürü koptu.

3 milyon çocuk evlerini terk ederek başka ülkelere göç etti.

6 milyon çocuk savaş mağduru ve 4 milyon çocuk acil insani yardıma muhtaç hale geldi.

2 milyon çocuk hiçbir şekilde yardım ulaştırılamayan bölgelerde yaşam mücadelesi veriyor.

On binlerce Suriyeli çocuk astım, epilepsi, böbrek yetmezliği, diyabet, kanser ve uyuz gibi hastalıklar sebebiyle tedavi edilemediği için hayatını kaybediyor.

AH PARİS BİZ DE ÜZGÜNÜZ!

Paris halkı ve devlet adamları, 350 bin insanın hayatını kaybettiği ve 5 milyonu mülteci durumuna düşen Suriye halkını şimdi daha iyi anlar mı?

Acılar ve duygular birleşir mi acaba?

Paris'te 132 kişi ölünce dünya şoka girerken Suriye'de her gün 132 kişi varil bombalarıyla katlediliyor ve dünya adeta kör, sağır ve dilsizi yani üç maymunu oynamaya devam ediyor.

Şehirlerin, sokakların ve ölü bedenlerin dili olsa herhalde bu cümlelerle seslenirdi Paris'e.

Ah Paris üzgünüm. Ben de Halep'te, Hama'da, Humus'ta her gün aynı acıyı yaşıyorum.

Ô Paris ! Moi je meurs tous les jours à Alep.

Ah Paris ben Halep'te her gün ölüyorum.

Ô Paris! N'oublie pas Alep! Ne nous oublie pas!

Hey Paris bizi, Halep'i unutma!

YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ