Çocukluğundan itibaren resim yaparken bir arkadaşının önerisiyle ahşap yakma sanatıyla tanışan Muammer Kırmızıgül, geçmişte demiri ateşte kızdırarak, deri ile ahşaba uygulanan sanatı modern tekniklerle yaşatmaya çalışıyor.
‘Alaylı ressam'
Sivas'ta doğan 60 yaşındaki Kırmızıgül, ilkokul çağlarında, alaylı ressam olan dayısını örnek alarak, kara kalem ve yağlı boya resimler çizmeye başladı. Ortaokulu bitirdikten sonra ailesiyle İstanbul'a yerleşen Kırmızıgül, bu yıllarda babası ile amcasının ortak olduğu Karaköy Perşembe Pazarı'ndaki demir ticarethanesinde çalıştı. Kimseye yük olmak istemediği için gece okula gidip gündüzleri çalışan Kırmızıgül, evlendikten sonra dayısının yanında tabelacılık yaptı, daha sonra deri fabrikalarında çalıştı.
Resim tutkusundan asla vazgeçmeyen Kırmızıgül, mobilyacı arkadaşının önerisiyle bambu mobilyalara ahşap yakma sanatıyla figürler çizmeye başladı.
Kendisini bu alanda geliştiren Kırmızıgül, ahşap yakma sanatına olan tutkusunu, resme olan ilgisini ve hedeflerini anlattı.
İlkokul çağlarında çizdiği resimlere herkesin şaşırdığını, bazı kişilerin çizimleri kendisinin yaptığına inanmadığını dile getiren Kırmızıgül, Sivas'taki ortaokul müdürü Selahattin Aydemir'in dönemin ünlü bir ressamı olduğunu söyledi.
Kırmızıgül, okul müdürünün resim derslerine de girdiğini aktararak, "Bizim dersimize girdiğinde de kendisi müdür olduğu ve işi yoğun olduğu için, eskiden öyleydi, masanın üzerinde bir sandalye, sandalyenin üzerine de bir ceket asardı. 'Çocuklar bunu yapın' derdi ve çıkardı. Sonra zil çalmaya yakın gelerek yaptığımız resimleri alırdı. Sırayla bütün öğrencilerin resimlerini alıyordu. Benim resmimi ilk aldığında yırttı. 'Bunu sen yapmıyorsun.' diyerek, bana zayıf not verdi." dedi.
‘Türkiye'de sanat olarak kabul edilmiyor'
Eve giderek, annesine müdürün resmi kendisinin çizdiğine inanmadığını aktardığını anlatan Kırmızıgül, ertesi gün annesinin okula geldiğini kaydetti.
Kırmızıgül, annesinin müdürle görüştüğünü ifade ederek, "Sağ olsun müdür bey farklı bir derste, yine aynı şekilde masanın üzerine sandalye, sandalyenin de üzerine ceket koyarak 'Bunu yap bakalım.' dedi. Ben de yaptım. Resim yaparken de başımda durdu. Ondan sonra 'Tamam inandım' dedi. Güzel bir not verdi. Ben de mutlu oldum." diye konuştu.
İstanbul'da çeşitli sektörlerde çalıştıktan sonra emekli olan Kırmızıgül, evde yağlı boya resim çalışmalarına devam ettiğini belirtti.
Arkadaşının önerisiyle bambu üzerinde ahşap yaktığını kaydeden Kırmızıgül, şöyle devam etti:
"Çalışmalarıma kütük üzerine portreler çizerek devam ettim. Eşimin tavsiyesi üzerine kontrplak üzerine yapmaya başladım. Tuval olarak ahşabı kullandım. Yaptığım çalışmalarla sanatsal anlamda kendimi aştım. Çoğunlukla portre çalışıyorum. Ömrüm oldukça bu sanata devam edeceğim. İnsanlara faydalı olmaya çalışacağım. Bu meslek gerçekten yapılması ve unutulmaması gereken bir sanat. Ancak Türkiye'de sanat olarak kabul edilmiyor. Bu işe yüreğimizi katıyoruz, kendi duygularımızı yansıtıyoruz. Bir yaratıcılık meydana getiriyoruz."
"Bu sanatın püf noktası sabır"
Kırmızıgül, ahşap yakarken modern bir alet olan ısı ayarlı havyayı kullandığını söyledi.
Geçmişte farklı teknikler de kullanıldığını aktaran Kırmızıgül, "İnsanlar eskiden figürleri, demiri ateşte kızdırarak, deri veya ahşap üzerine yaparlarmış. Tabii ki o dönemin şartlarında bu sanatı sınırlı tekniklerle yapıyorlardı." ifadelerini kullandı.
Kırmızıgül, Türkiye'de günümüzde ahşap yakma sanatında ağırlıklı olarak Arapça yazı ve dualar üzerine çalışmalar yapıldığını, yurt dışında ise genellikle hayvan figürlerine çalışıldığını anlattı.
Ahşap yakma sanatında püf noktanın sabır olduğuna dikkati çeken Kırmızıgül, "Detaylı bir resmin 15-20 gün sürdüğü oluyor. Acele ederseniz olmaz. Çünkü ben efekt çalışıyorum, gölgelendirme yapıyorum. Açık renk yapmanız gereken bir yeri koyu renk yaparsanız fazla yakarsınız. Bu sanatta karakalem veya yağlı boyadaki gibi düzeltme imkânınız yok. Onun için dikkat etmeniz gerekiyor." değerlendirmesini yaptı.
Kırmızıgül, ahşap yakma sanatını icra eden çok yetenekli insanların olduğunu, bu sanatın muhakkak yaşatılması gerektiğini de sözlerine ekledi.