Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun fahri danışmanı ve Akşam Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, bugünkü "Her seçim referandum" başlıklı yazısında 1 Kasım seçimlerinde AK Parti'nin kazandığı zaferi ve sonuçlarını değerlendirdi. AK Parti'nin oy potansiyeli halen 35 ila 55 arasında dolanıyor ve eğer ‘doğru' davranılırsa üst sınırın daha da yükseleceği görülüyor, ifadesini kullanan Mahçupyan, "Türkiye'nin geleceği, yarının her açıdan nasıl şekilleneceği AKP'nin ‘doğruları' ne denli sahiplendiği ve hayata geçirdiğiyle ilişkili. Aidiyet üzerinden militanca oy veren kesimlerini bir yana bırakırsak, toplumun düşünen, değerlendiren ve tercih yapan bölümü bu gerçeğin farkında" dedi.
İşte Etyen Mahçupyan'ın yazısından bir bölüm:
2002 yılında AKP girdiği ilk seçimi kazandığında yazdığım ilk yazıda ‘en az dört kez daha art arda kazanacak' diye yazmıştım. Bu seçim haziran ile birlikte tek bir seçim gibi okunduğunda iki turlu bir referandum hüviyetine bürünmüştü ve sonuçta yine AKP kazandı. Eğer o öngörüye itibar edeceksek 2019 seçimlerini de kazanacak… Sebebi basit. Bu hareket Türkiye'de 90'ların başından itibaren görünür hale gelen bir sosyolojik değişimin taşıyıcısı. Karşımızda İslami duyarlılığı paylaşmanın yanında, giderek bireyselleşen, zihinsel kalıplardan kurtulan, kendisine mesafe alabilen, küresel dünyaya hızla entegre olma isteği duyan bir yeni dindar var. Ama asıl önemlisi bu yeni dindar kamusal alanın genişlemesini, merkezin yeniden yapılanmasını ve bu dinamiğin bir normalleşme ve demokratikleşme olarak yaşanmasını istiyor.
Bu durum Türkiye'deki kültürel muhafazakârlığın sembolik plana taşınarak herkesin kendince sahiplenebildiği bir aidiyet bağına dönüşmesine neden oldu. Sonuç iki yönlüydü: Bir yandan İslami duyarlılığa taşıyan kitlenin özellikle yeni kuşakları yollarını siyasi muhafazakârlıkla ayırdılar. Değişimin ürünü olan ama aynı zamanda yönlendiricisi hale gelen AKP askeri vesayetin bitirilmesi, demokratik reformların yapılması, Kürt meselesinin çözülmesi ve kişilikli bir dış politikanın oluşturulması yönünde inisiyatif aldı. Diğer yandan kültürel muhafazakârlığın bireyselliği mümkün kılan bir ‘gevşeme' yaşaması, hem dindarları zihnen melezleştirdi hem de sosyolojik açıdan bir melezleşmeye imkân vererek dindar/laik ayrışmasını yumuşattı. Böylece AKP tabanının bugüne dek hiçbir partide olmayan bir esneklik kazanmasına tanık olduk. Bu partinin oy potansiyeli halen 35 ila 55 arasında dolanıyor ve eğer ‘doğru' davranılırsa üst sınırın daha da yükseleceği görülüyor. Öte yandan AKP'nin ekonomi, sağlık, kentleşme ve altyapı alanındaki başarılı performansı söz konusu ‘yeni' muhafazakârlaşmayı bir modern orta sınıf hareketine de dönüştürdü ve seçmen tabanını konsolide etti.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!