İslam inancı olan gençlerin devrimci kimliğine bürünen statükoculara itibar etmemesi gerektiğini vurgulayan Albayrak, devrimcilik isteyenlere 'Dünya beşten büyüktür' düşüncesini örnek gösterdi.
İşte Hakan Albayrak'ın yazısının ilgili bölümü
30 Mart 2014 Mahalli Seçimleri sürecinde 25-30 vilayette resmen seçim konuşması yaptım. Bazı vilayetlerde üniversitelerde konuştum. Devrimci bir hareket olarak AK Parti'yi anlattım. Hemen hemen her yerde, konuşmamdan sonra birkaç üniversite öğrencisi yanıma gelip, “İktidar partisini desteklemeyi kendimize yakıştıramıyorduk, sayende artık yakıştırabiliyoruz” meyanında şeyler söylediler. Mesele şu: Bunlar Müslüman gençler. Allah'a isyan edemezler. Ailelerine isyan edemezler. Etraflarındaki solcu gençler ise her türlü otoriteye isyan havasındalar ve bilhassa devlet otoritesine isyan ederek acayip “cool” oluyorlar. Bir de Che Guevara tişörtü giymişlerse ve hele yüzlerini maskelemişlerse havalarından geçilmiyor. Gezi hareketi bize ne kadar iğrenç geldiyse, üniversite öğrencisi ortalama Müslüman gence o kadar cazip geldi. Kendini tutamayıp Gezi'cilere katılanlar oldu. Katılmayanların da onlara içi gitti. Gıpta ettiler onlara, özendiler. Kıskandılar onları. “Vay be!” dediler için için; “Devlete kafa tutmak ne güzel şey!” 28 Şubat Süreci'nda irtifa kaybeden İslami hareketler AK Parti iktidarları döneminde muhalif kimliklerini de büyük ölçüde kaybedince veya bu kimliklerinin hararetini düşürünce üniversitelerde meydan solculara kaldı, atmosferi daha ziyade onlar belirler oldu ve oluşturdukları atmosfer bizim çocukların önemli bir kısmını -belki de çoğunu- bir nevi aşağılık kompleksine itti işte. Allah diyen, Peygamber diyen, Kudüs ve Gazze için sesini yükselten Erdoğan'a, Davutoğlu'na tabii ki yakınlık duyuyorlar, ama üzerlerindeki ‘mahalle baskısı' yüzünden AK Parti'yi alenen savunmaktan imtina ediyorlar, hatta bazen düpedüz AK Parti düşmanlığı yapıyorlar, meşru gördükleri bu yegâne isyan alanından istifade edip ‘delikanlılıklarını' yahut ‘devrimci dürtülerini' tatmin etmek için. Özendikleri o solcu gençlere İslam dairesi içinde kalarak benzeyebilmek için. Onlara “Aslında İslam da devrimcidir, AKP'nin İslam'la alakası yok, aslında sosyalizm, komünizm, anarşizm İslam'a daha yakın” diyebilmek için. Onlarla bir vasatta buluşabilmek, onlarla bir şekilde aynı ‘bağlam'a girebilmek için. Artık Allah Teala'nın rızasından ziyade ateist akranlarının rızasını gözetiyorlar.
Dikkat! Gençler, dikkat! Canım kardeşlerim, aman dikkat! Devrimci diye için için kutsadığınız o solcular düpedüz Kemalist statükocudur! Komünist olduklarını söylerken bir taraftan da Kemalizm'i açıkça ‘yüceltenler' olduğu gibi Kemalizm'i yerin dibine batıran ve hatta vaktiyle başörtüsü yasağına karşı çıkmış olanlar da var; bu ikinci kategoridekiler dahî son tahlilde Kemalizm'in askerleridir zira Kemalizm esasen belli başlı bir ideoloji olmayıp son tahlilde ‘Bu memleketin sosyal ve siyasal iklimini İslamî kimlik tayin etmesin de ne tayin ederse etsin, Türkiye bir İslam ülkesi olmaktan çıksın' saplantısından ibarettir. Türkiye'yi bir İslam ülkesi olarak görmeyen, göremeyen veya görmek istemeyen sosyalistlere, komünistlere, anarşistlere özenmek, Allah'a, O'nun Rasulü'ne ve Kıyamet Günü'ne iman eden bir gence yakışmaz. Kendinize bunu yakıştırdığınızı hissettiğiniz anda İstiaze ve Besmele (Euzu Besmele) çekip Felak-Nas surelerini okuyun, üzerinize çöken mundarlığı üzerinizden atın. Devrimcilik mi istiyorsunuz? Bugün dünya siyasetinde en büyük devrimcilik “Dünya 5'ten büyüktür” diyerek Birleşmiş Milletler'deki ABD-Rusya-İngiltere-Fransa-Çin diktatörlüğüne meydan okumaktır. Uluslararası Siyonist-emperyalist yapılanmalarla hesaplaşmaya girmektir. “Sykes-Picot” gibi isimlerle anılan suni sınırları ortadan kaldırarak, tarihi paylaşan halkları birleştirme davasını güderek emperyalistlerin “Böl, parçala, yönet” oyununu parçalamaya yeltenmektir. Afrika'yla dayanışmaya girerek neokolonyalizmin çarkına çomak sokmaktır. Suriye'de, Mısır'da milletin canına okuyan diktatörlere karşı mücadele etmektir. Balkanlar'da soykırımcı Sırp ve Hırvat faşizminin önünü kesmek için Bosna-Sırbistan-Hırvatistan üçlü mekanizmasını kurmaktır. Bunları AK Parti yapıyor, gençler! Yaptı, yapıyor ve yapacak inşaallah.
Enternasyonalizm mi? Buyrun; “Milliyetçilik ayaklarımın altındadır” diyen bir lider var. Bu lider, Recep Tayyip Erdoğan, Türkçe, Arapça, İngilizce mesaj yayınlıyor Mısır halkının siyasi tercihine karşı kurulan emperyalist komploya karşı!
“Yaşasın halkların dayanışması!” sloganını pek seven solcular Suriye veya Irak halklarından Türkiye'ye sığınan mazlumların yaralı parmaklarına işemeye bile tenezzül etmezken (belki mezheptaşları hariç) AK Parti iktidarı Sünni-Alevi, Müslüman-Hıristiyan-Dürzi-Yezidi, Arap-Kürt-Türkmen-Çerkes-Ermeni ayrımı yapmadan “Bittim!” diyen herkese “Yettim!” diyor. Yıkılan Somali'yi yeniden inşa ediyor, inşa ederken Amerikalılarla-İngilizlerle gizli-açık çatışmalara giriyor bu iktidar, Gazze'de İsrail'in bombaladığı köprüleri yeniliyor, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Yerli (“Kızılderili”) rezervasyonlarında su şebekeleri kuruyor.
Ve Türkiye… Kürt'ün Kürtçe konuşamadığı, Kürt olduğunu söylemekte bile zorlandığı Türkiye… Okul çocuklarının her sabah “Ey büyük Atatürk!” diye bağırmaya ve etnik kimlikleri ne olursa olsun “Ne mutlu Türk'üm!” diye haykırmaya zorlandıkları Türkiye… Kamuda başörtüsünün yasak olduğu, üniversite öğrencisi kızların bile başörtüsü takamadığı Türkiye… Romanların itilip kakıldığı Türkiye… Gayrimüslim azınlıkların mülklerinin acımasızca talan edildiği Türkiye… Askerî cuntaların milletin ensesinde boza pişirdiği, generallerin siyasete hükmettiği Türkiye… Parası olmayan insanların hastane kapılarında ölüme terk edildiği Türkiye… O Türkiye yok artık! Devrim oldu, Yeni Türkiye kuruldu! Devrimi AK Parti yaptı, Yeni Türkiye'yi AK Parti kurdu! “Ama AKP'nin şöyle kusurları var, Erdoğan'ın böyle kusurları var”; iyi de, kardeşlerim, Erdoğan ve AK Parti'ye için için veya açık açık tercih ettiğiniz sosyalistlerin, komünistlerin, anarşistlerin Rabbu'l Alemin'e isyanını ve mukaddesatınıza hakaretlerini içinize sindirip onlarla aynı kareye girmeyi kendinize yakıştırabiliyorsunuz da Erdoğan, Davutoğlu, AK Parti ile aynı kareye girmekten mi imtina ediyorsunuz? E yuh ama!
AK Parti hareketini istediğiniz kadar eleştirin, ama onu sevin ve destekleyin arkadaşlar! Sevginizi ve desteğinizi yerden göğe kadar hak ediyor bu hareket. Sizi, Müslümanlığınızı, varsa devrimciliğinizi (emperyalizmin zincirini kırmış yeni bir İslam dünyasının ve bu sayede yeni bir dünyanın kurulmasına matuf bir devrimciliği) özgürleştiriyor, önünüzü alabildiğine açıyor…
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu'nun seçim konuşmalarına kulak veriyor musunuz? Ne dediğini duyuyor musunuz bu adamın? Genel geçer kirli siyasetin içine nasıl tükürdüğünü, siyasette asaleti nasıl yükselttiğini görüyor musunuz? “Hazret-i İbrahim'in vahdet yolunun yolcusu” olmaktan bahsediyor. Emperyalistlerin çizdiği suni sınırları kaldırmaktan bahsediyor. Mazlum halklara ne pahasına olursa olsun sahip çıkmaktan ve onları için canla başla mücadele etmekten bahsediyor. İstanbul'u Kudüs'ten, Şam'dan, Semerkand'dan, Mogadişu'dan, Saraybosna ve Üsküp'ten ayırmıyor. Devrimse devrim diyor, halkların dayanışması ise halkların dayanışması diyor… Ve dediğinin içini takip ettiği siyasetle dolduruyor. Ve siz şimdi solcu arkadaşlarınıza ayıp olmasın diye Davutoğlu'dan, AK Parti'den, bu hareketin lideri Erdoğan'dan desteğinizi esirgeyeceksiniz, öyle mi? Olmaz.