Arakan Rohingya Ulusal Örgütü (ARNO) Kıdemli Üyesi Dr. Hla Myint, Burma İnsan Hakları Ağı (BHRN) İcra Direktörü Kyaw Win ve Avrupa'daki Arakanlı Müslümanları destekleyen Özgür Rohingya Koalisyonu Kurucu Ortağı Nay San Lwin, Çin'in öncülüğünde, Arakanlı mültecilerin yurtlarına yeniden dönüş sürecinin başlaması için Myanmar ile Bangladeş arasında yürütülen görüşmelerle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
ARNO kıdemli üyesi Myint, mülteci kamplarındaki her bir Arakanlının evine olabildiğince erken dönmek istediğini ancak Myanmar otoritesinden Arakanlıların ülkelerine geri dönebilmesi için herhangi bir siyasi irade görmediklerini belirtti.
"Myanmar elverişli bir ortam yaratmadı ve Myanmar'ın tutum değişikliğini gösteren herhangi bir kanıt da yok." diyen Myint, Myanmar'ın, bu kişilerin ülkelerine geri gönderilmesi yönünde daha önceki anlaşmalara da mutabık kaldığını fakat birçok kez olduğu gibi geciktirme taktikleriyle süreci başarısızlığa uğrattığını ifade etti.
Myint, "Sürecin nasıl ilerleyeceği belli değil ancak diğer ülkelerin sürece dahil edilmesi, şeffaflık ve Arakanlı mültecilerin katılımı son derece gerekli. Arakanlı mültecilerin ve yerlerinden edilmiş diğer insanların evlerine veya seçtikleri bir yere gönüllü, güvenli, onurlu ve sürdürülebilir dönüşü, geri dönüşün temel çizgisi olmalı." değerlendirmesinde bulundu.
Her zaman Myanmar'ın Arakanlılara karşı fikrini değiştireceğini, adalet ve eşitlik temelinde kapsayıcı, demokratik ve federal bir ülke için çalışacağını umduklarını belirten Myint, "Ancak, Myanmarlı yetkililerinin tutumunda herhangi bir değişiklik görmedik. Bizi son seçimlerden dışladılar, soykırımcı tasfiyelerini sürdürdüler ve 2012'den beri bizi zorla yerinden edilmiş kişilerin kamplarına taşıdılar." ifadelerini kullandı.
Myint, bu nedenle yüksek beklenti içinde olmadıklarını dile getirerek, "Aksine, Arakanlıların haklarını ve güvenliklerini sağlamadan ülkelerine geri gönderilmelerinin ve Ulusal Teyit Kartını (NVC) kabul etmeye zorlamanın, Arakanlıların acılarını daha da uzatacağından korkuyoruz." dedi.
Bu süreçte, Çin'in oynadığı ara buluculuk rolüne ilişkin ise Myint, Çin'in Myanmar'ın komşusu ve bölgesel süper güç olduğunu savunarak, Myanmar'a büyük yatırım yaptığına dikkati çekti. Myint, "Çin'in Myanmar'daki projeleri sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda jeopolitik açıdan da çok önemli. Çin ve Myanmar arasındaki ekonomik bağlar, halkların önüne geçtiği için, bu uluslararası suçların azalmadan devam edebileceği anlamına geliyor." diye konuştu.
Myint, Çin'in istemesi halinde şeffaf ve kapsayıcı ara buluculuk sürecinde bulunabileceğini ve Arakanlıların vatandaşlık sorunlarını da ele alabileceğini belirterek, öte yandan, böyle bir durumun pek olası olmadığı görüşünü savundu.
"Arakanlıların kendi adına konuşabilmesi gerekiyor"
BHRN İcra Direktörü Win, Arakanlı Müslüman mültecilerin yurtlarına yeniden dönüş sürecine ilişkin yürütülen görüşmelerin önemli olduğunu ancak görüşmelere Arakanlıların dahil edilmemesi nedeniyle umutlu olmanın zor olduğunu dile getirdi.
Görüşmelerde, Bangladeş'in Arakanlılar için bazı endişeler ortaya koyduğunu belirten Win, "Arakanlıların kendi adına konuşabilmesi gerekiyor. Özellikle nasıl ve nerelere yeniden yerleştirilecekleri, haklarını ve güvenliklerini sağlamak için alınacak önlemler açısından önemli." ifadesini kullandı.
Win, Bangladeş ile Myanmar arasındaki görüşmelerin, Arakanlıların endişelerini gidermemesi durumunda daha önce bu kişilerin geri gönderilmeleri girişimlerinde yaşanılan soruların benzerleriyle karşılaşılabileceğine işaret etti.
Kyaw Win, "Bazı Arakanlıların, kampların koşullarının yetersiz olması veya Bangladeş'in kendilerini Bhasan Char Adası'ndaki kamplara gitmeye zorlayabileceğinden korkmaları nedeniyle geri dönme baskısı altında hissetmesinden endişe ediyoruz." dedi.
Win, Arakanlıları bu iki kötü durum arasında seçim yapmaya zorlamanın çok kötü bir araç olduğunu da sözlerine ekledi.
Öte yandan, Myanmar'ın, Arakanlıları "Bengalli" olarak tanımlayan ayrımcı Ulusal Teyit Kartları (NVC) uygulama sürecini kullanmaya devam etmesi konusunda da büyük endişeleri olduğunu söyleyen Win, "Myanmar, Arakanlılara tam vatandaşlık verene ve onların kendi köylerine dönmelerine izin verene kadar geri dönüş muhtemelen adil olamaz." ifadesini kullandı.
"Çin'in Arakan için güvenilir ara bulucu olabileceğini hayal etmek zor"
Win, Arakanlıların geri dönüşü için Myanmar ile Bangladeş hükümetleri arasında yapılan görüşmelerde, Çin'in üstlendiği role ilişkin yaptığı değerlendirmede de "Esasen Çin'in yaklaşımı sıkıntılı çünkü müzakerelerden zarar gören tarafı dışlarken ara bulucu olmaya çalışıyor." ifadesine yer verdi.
Çin'in, sorunun basitçe ortadan kalkmasını istiyor gibi görünmesine rağmen, dünyanın büyük bir kısmı gibi sorunun neden kaynaklandığı ve tekrar olup olmayacağıyla ilgilenmediğini savunan Win, "Aynı zamanda, Çin'in Doğu Türkistan'daki Uygurlara yönelik soykırımı nedeniyle Arakan için güvenilir bir ara bulucu olabileceğini hayal etmek zor." değerlendirmesinde bulundu.
"Arakanlıların taleplerinin yerine getirilmesi gerekiyor"
Özgür Rohingya Koalisyonu Kurucu Ortağı aktivist Lwin, Arakanlı mültecilerin geri gönderilmesi sürecine ilişkin, Bangladeş'in şimdiye kadar Myanmar'la yaklaşık 840 bin Arakanlının kimlik bilgilerini paylaştığını ancak Myanmar'ın bu rakamın yalnızca yüzde 5'ine tekabül eden 42 bin kişiyi doğruladığını aktardı.
Lwin, "İlk adım olarak tüm mülteciler doğrulanmalı. Myanmar, geri dönenler için bu kişilerin kendi köylerine evler inşa etmeli. Bu ikisi, geri dönüş başlamadan önce Myanmar'ın yapması gereken ilk şeyler. Hiç kimse bir, iki gün bile sözde geçici konaklama yerlerinde yaşamamalı." ifadelerini kullandı.
Myanmar'ın planının geri dönen bu kişileri sözde geçici konaklama yerlerine götürmek olduğunu savunan Lwin, "Hiçbir mülteci, tam yurttaşlık, etnik haklar, kendi köylerine yerleşme hakkı ve koruma güvencesi olmaksızın ülkelerine geri gönderilmeyi kabul etmeyecektir." dedi.
Lwin, Myanmar'ın, Arakanlıları Ulusal Teyit Kartlarını kabul etmeye zorlamasından vazgeçmesi ve Arakanlıların taleplerinin yerine getirmesi gerektiğinin altını çizdi.
Myanmar'ın mültecileri geri alacağını ancak birçok kez olduğu gibi mültecilerin herhangi bir talebine olumlu yanıt vermeyeceği yönünde emareler gösterdiğine değinen Lwin, "Mültecileri Bangladeş kamplarından Myanmar kamplarına kaydırmaya çalışıyorlar." diye konuştu.
Lwin, Bangladeş ile Myanmar arasındaki görüşmelere aracılık eden Çin'in pozisyonuna ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çin, Myanmar'ın iyi bir müttefiki olarak uluslararası toplumun Myanmar üzerindeki baskısını hafifletmeye çalışıyor. Çin'i bu sürece bir ara bulucu olarak dahil etme konusunda oldukça ihtiyatlıyız. Hem Çin hem de Myanmar soykırım failleri. İkisine de güvenemeyiz. Sadece gözlemliyoruz. Tüm uluslararası toplumun bu sürece dahil olmasını istiyoruz. Vatanımızda uluslararası koruma istiyoruz. Böylelikle şiddet tekrar etmeyecektir. Uluslararası koruma olmadan vatanımıza geri dönmek, yine ölüm sahasına geri dönmek demektir."
Myanmar, Arakanlı Müslüman mültecilerin bu yıl içinde yurtlarına dönmesini kabul etmişti
Myanmar'daki baskı ve şiddetten kaçarak komşu Bangladeş'e sığınan Arakanlı mültecilerin yeniden yurtlarına yerleşmesi için Çin öncülüğünde iki ülke hükümetleri arasında yapılan görüşmeler olumlu sonuçlanmıştı.
Myanmar, Arakanlı mültecilerin bu yıl içinde yurtlarına dönmesini kabul etmişti.
Bangladeş Dışişleri Bakanı Mesud bin Mümin, bu kişilerin yılın ikinci çeyreği içinde yurtlarına dönmeye başlayabileceklerini kaydetmişti.
Arakanlı Müslümanlara etnik temizlik
Myanmar'ın Arakan eyaletinde 2012'de Budistler ile Müslümanlar arasında çatışmalar çıkmış, olaylarda çoğu Müslüman binlerce kişi katledilmiş, yüzlerce ev ve iş yeri ateşe verilmişti.
Arakan'daki sınır karakollarına 25 Ağustos 2017'de düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler, kitlesel şiddet eylemleri başlatmıştı.
Birleşmiş Milletlere (BM) göre, Ağustos 2017'den sonra Arakan'daki baskı ve zulümden kaçıp Bangladeş'e sığınanların sayısı 900 bine ulaştı. Uluslararası insan hakları kuruluşları, yayımladıkları uydu görüntüleriyle yüzlerce köyün yok edildiğini kanıtlamıştı.
BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddeti "etnik temizlik" ya da "soykırım" olarak adlandırıyor.