'Avrupa'nın insafı var mı?'
Yönetmen -Yazar Tülay Gökçimen Suriye'de yaşanan insan katliamı sonrası ülkemize sığınan Suriyelilere destek olunması gerektiğini belirterek, Suriyelilerin Avrupa'nın insafına terk edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Oluşturma Tarihi: 2016-02-02 19:05:20

Güncelleme Tarihi: 2016-02-02 19:05:20

İşte Tülay Gökçimen'in Avrupa'nın insafı var mı? başlıklı yazısı

Suriye'de beş yıldır devam eden iç savaşta 300 binden fazla insan ölmüş milyonlarca insan yaralanmış yine milyonlarca kişi hem ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalmış hem de  başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığınmıştır.

Son iki yıldır Akdeniz ve Ege denizi üzerinden her türlü kötü sonuca rağmen derme çatma botlarla ölümden kaçışlar başlamış yalnız bu kaçışların çoğu ölümle sonuçlanmıştır.

Nedir bu insanları yine de o botlara bindiren? Avrupa'da yaşam hakkı mı, dünyanın onların da insan olduğunu hatırlaması mı? Hepsi kağıt üzerinde kalan istekler... Başta dünya ve Avrupa; 3 yaşındaki Aylan'ın Bodrum sahiline vurduğu gün insanlık sınavını kaybetmiştir. Mültecilere kapılarını açmayan Avrupa, onları gayri resmi göç yollarına itmiş ve Akdeniz'i onlara mezar yapmıştır. Ayrıca koşana çelme takarak, Müslüman olanı ayırarak veya mülteci olana renkli bileklik taktırarak ayrıştıran Avrupa, açlıktan ölen her çocuğun, denizde boğulan her kadının, çalışamadığı için evine ekmek götüremeyen her insanın vebalini boynunda taşımaktadır. İnsan Haklarının bildirgelerini yazıp dünyaya meydan okuyan Avrupa 3 yaşında bir balık gibi karaya vuran bir mülteci çocuğu karikatürize ederek "büyüseydi Avrupada sapık olurdu" diyecek kadar alçalmıştır.

Her türlü imkanlarına rağmen Müslüman mülteci istemeyen, onlara kapısını açmayan, onlara sığınanlara insan muamelesi yapmayan, göçmenlerin kasten botlarını batıran, onları kaderlerine terkeden, sınır kapılarında insanlık dışı muamele yapan  ve hiç bir mülteciye tahammül edemeyeceğini gösteren Avrupa ve Amerika bir de demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yaparak dünyanın gözünü boyamaktadırlar. Amerika'nın Irak'a götürdüğü demokrasiyi bütün dünya görmüştür!

Ah Aylan... Küçük, savunmasız, çaresiz, birilerinin ona bin dediği bir botta karanlığa yüzen insan yavrusu senin hiç bir değerin yok dünya için... Senin de, açlıktan ot yüyerek hayatta kalmaya çalışan yaşıtlarının da hiç bir anlamı yok artık dünya için. Haber değeriniz bile kalmadı çünkü sayınız o kadar fazla ki!.. Daha süt dişleri dökülmeden kolları, bacakları kopan çocuklar bilir miydi varil bombası neydi, kimyasal silah nasıl etki ederdi?.. Hepsi aynı anda ölmesin diye çocuklarını farklı odalara yerleştiren bir annenin psikolojisini kim tahlil edebilir ki?

Gözü dönmüş insan tacirleri mültecilerin giydiği CAN yeleklerine daha ucuz olsun diye sünger doldurdu. Sünger suyla temas edince çekmeye başladı. İnsanlık daha kıyıya vurmadan merdiven altında yok edildi... Kimse buna da ses çıkarmadı...

Türkiye beş yıldır elinden geleni yapıyor. Yaklaşık 3 milyon muhacire güvenli bir yaşam sunmak için gayret ediyor. İnsan hakları savunuculuğunda şampiyonluğu kimseye bırakmayan Avrupa bunu izliyor. O yüzden Avrupa Birliği mültecilerin durumlarını iyileştirsin de Avrupa'ya gitmesinler diye Türkiye'ye diller döküyor, ödenekler gönderiyor... Avusturya'da sadece 400 kişinin yaşayabileceği kamplara binlerce kişi sığdırılmaya çalışıyor, Almanya'da mültecilerin kaldığı kamplara düzenli saldırılar yapılıyor. İnsan hak ve onurunu koruyalım söylemleri, mültecilerin Avrupa'ya girişine kadar sürüyor...

Savaşlar ve açlık nedeniyle yaklaşık 60 milyon insan dünyada mülteci konumuna düşmektedir. Ölümden kaçan binlerce insan yine ölüm tacirlerinin eliyle başka türlü ölümlerin kucağına bırakılıyor. Avurpa'ya gitmek için yola çıkan 10 bin Suriyeli çocuktan haber alınamıyor. Organ mafyaları bu sahipsiz çocukları göç yolunda kaçırıyor. Bir şekilde Avrupa'ya ulaşabilen insanlar bazı tıbbi araştırma merkezlerinde denek olarak kullanılıyor. Almanya'nın muhbirlik karşılığında mültecilere koruma statüsü sözü vermesi konuşuluyor...

Yaşanan bu korkunç olaylar savaşlar devam ettikçe sürecek. Bebekler karaya vurmaya bizler sosyal medyadan sadece rt etmeye ve bu görüntü eşliğinde yemeğimize devam etmeyi de sürdüreceğiz. Herşeye alıştığımız gibi önce garip gelen Avrupa yolunda ölümleri de kanıksamış durumdayız.

Peki bundan sonra ne yapacağız? Herşeyi Avrupa'nın üzerine yıkıp onların insafının olup olmadığını mı sorgulayacağız yoksa Anadolu insanın bugüne kadar yaptığı gibi “ne yaparsan elinle o gelir seninle” şiarıyla kapımıza gelene, bize sığınana karınca kararınca yardım etmeye devam mi edeceğiz?

Mültecilere kapılarını açmayan, onları sonu ölüm de bitse o derme çatma botlara bindiren Avrupa, işlenen tüm suçlara ortaktır. Bir Müslüman olarak bizlere yakışan muhacirleri Avrupa'nın insafıyla baş başa bırakmamaktır.  Belki yazılı bir insan hakları bildirgesi yoktur ama Anadolu insanının merhametinden bütün dünyaya, soğumuş yüreklere lazımdır...