Yeni Kentsel Dönüşümün Arka Planı
Bu yazıda, yeni kentsel dönüşüm yasasının özellikle mülkiyet hakkı, tebligat süreçleri ve zorlayıcı tedbirler konusundaki hukuki sorunlarını ele alarak, anayasal haklar açısından detaylı bir değerlendirme yapacağım.
Mülkiyet Hakkı ve Rezerv Yapı Alanları: Anayasal Güvenceler Zedeleniyor mu?
Yeni kentsel dönüşüm yasasının en çok eleştirilen yönlerinden biri, "rezerv yapı alanı" ilan edilen bölgelerde mülk sahiplerinin rızası olmaksızın mülklerinin devredilmesine olanak tanımasıdır. Bu durum, Anayasa'nın 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının doğrudan ihlali anlamına gelir. Mülkiyet hakkı, bireylerin en temel haklarından biri olup, bu hakkın korunması demokratik toplumların temel prensiplerinden biridir. Ancak, yeni kentsel dönüşüm yasası ile getirilen bu düzenleme, bireylerin mülkiyet haklarını koruma altına alan anayasal güvenceleri zedelemekte ve mülk sahiplerini ciddi mağduriyetlere sürüklemektedir.
Tebligat Süreçlerinde Hukuki Belirsizlikler ve Hak Kaybı Riski
Yasanın tebligat süreçlerine ilişkin getirdiği yeni düzenlemeler, vatandaşların haklarını savunma konusunda büyük zorluklar yaratmaktadır. Geleneksel tebligat yöntemlerinden farklı olarak, tebligatların bireysel olarak maliklere yapılmaması ve bunun yerine e-Devlet üzerinden veya muhtarlıklarda ilan edilmesinin yeterli görülmesi, ciddi hak kaybı riskini beraberinde getirmektedir. Özellikle internet erişimi olmayan veya e-Devlet kullanımını bilmeyen vatandaşlar için bu durum, adalete erişim hakkının zedelenmesi anlamına gelir.
Bu süreçte, Anayasa'nın 36. maddesi ile güvence altına alınan hak arama hürriyeti ihlal edilmektedir. Vatandaşların yasal süreçlere zamanında itiraz edememesi, hak kayıplarına neden olabileceği gibi, aynı zamanda hukuki süreçlerin etkin bir şekilde işlemesini de engelleyebilir. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan ve dijital imkanlara erişimi sınırlı olan vatandaşlar için bu düzenlemeler, büyük adaletsizliklere yol açabilir.
Zorlayıcı Tedbirler: Anayasa'ya Aykırılık Tehlikesi
Yeni kentsel dönüşüm yasası, riskli yapıların tahliyesinde kolluk kuvvetlerinin kullanılmasını öngören zorlayıcı tedbirlerle birlikte gelmiştir. Tahliye sürecinde binanın kapılarının çilingir yardımıyla açılabilmesi gibi uygulamalar, mülkiyet hakkına doğrudan bir müdahale anlamına gelmektedir. Bu tür müdahaleler, Anayasa'nın 13. maddesi gereği, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmalı ve ölçülülük ilkesine riayet etmelidir. Ancak bu tedbirler, bu ilkelere aykırı bir şekilde uygulanmakta ve bireylerin anayasal hakları ihlal edilmektedir.
Tahliye sürecinde kullanılan zorlayıcı tedbirler, mülkiyet hakkını ihlal ettiği gibi, kişilerin güvenliğini de tehlikeye atmaktadır. Hukuki açıdan bakıldığında, bu tür tedbirlerin uygulanması, hem mülkiyet hakkının hem de kişisel güvenliğin korunması açısından ciddi riskler taşımaktadır.
Hukuki Belirsizlikler: Mülkiyet Sahiplerinin Hakları Nasıl Korunacak?
Yeni kentsel dönüşüm yasasının uygulamalarında ortaya çıkan hukuki belirsizlikler, mülkiyet sahiplerinin haklarını koruma konusunda ciddi sorunlar yaratmaktadır. Yasanın getirdiği düzenlemeler, mülk sahiplerinin haklarını savunma konusunda karşılaştıkları zorlukları artırmakta ve adaletin tecelli etmesini zorlaştırmaktadır. Mülkiyet sahiplerinin itiraz süreçlerinin etkin bir şekilde işletilememesi, hak arama sürecinin zayıflamasına ve bireylerin mağduriyetlerinin artmasına yol açmaktadır.
Bu süreçte, Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri ile güvence altına alınan hakların korunması gerekmektedir. Ancak, yasanın getirdiği hukuki belirsizlikler, bu hakların zedelenmesine neden olmakta ve vatandaşların hukuki haklarını savunma konusunda ciddi engellerle karşılaşmalarına sebep olmaktadır. Yasanın uygulanmasında ortaya çıkan bu belirsizlikler, mülkiyet sahiplerinin hak kayıplarını artırmakta ve adaletin sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Yeni Kentsel Dönüşüm Yasasının Gözden Geçirilmesi Gerekir
Yeni kentsel dönüşüm yasası, mülkiyet hakkı, etkili başvuru hakkı ve hukukun üstünlüğü açısından ciddi riskler taşımaktadır. Bu nedenle, yasanın tekrar gözden geçirilmesi, özellikle mülkiyet hakkının korunması ve zorlayıcı tedbirlerin adil bir şekilde uygulanabilmesi için hayati öneme sahiptir. Anayasal hakların ihlal edilmemesi adına yasal düzenlemelerin daha şeffaf ve adil bir çerçevede ele alınması gerekmektedir.
Son olarak, mülkiyet sahiplerinin haklarının tam anlamıyla korunması, demokratik toplum düzeni için vazgeçilmez bir unsurdur. Yeni kentsel dönüşüm sürecinde vatandaşların haklarının korunması, hukuk devleti ilkesinin temel bir gereği olup, yasal düzenlemelerin bu çerçevede ele alınması elzemdir. Bu süreçte, yasaların, toplumun tamamını kapsayacak ve adaletin sağlanmasını güvence altına alacak şekilde düzenlenmesi, herkes için daha adil bir yaşam sunacaktır.
Unutulmamalıdır ki, "Adaletin olmadığı yerde, hakların varlığı bir yanılsamadan ibarettir." - Montesquieu
Avukat Oğuzhan Kalkan