CHP, söz konusu kanunun 3. maddesinde, "kimlik kartının kaybedilmesi durumunda yenisinin çıkarılması için tahsil edilecek değerli kağıt bedellerinin arttırılmasının öngörüldüğü", 6. maddesinde "maliyet artışlarının karşılanmasında devlet ile sözleşme ilişkisi içinde bulunmayan özel yer altı maden işletmelerine yapılacak ödemelerin kriterlerinin yasa ile belirlenmesi yerine bu konuda idareye yetki verildiği" ve 19. maddesinde "Doğrudan ve dolaylı olarak kamu payı yüzde 50'den az olan şirketler ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının Sayıştay denetiminin, münhasıran kendisine sunulan bağımsız denetim raporlarını esas alarak hazırlayacağı raporu TBMM'ye sunması ile sınırlandırıldığı" iddiasıyla, AYM'ye başvurmuştu.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan karara göre, Yüksek Mahkeme, CHP'nin başvurusunu, "Anayasa'ya aykırılık olmadığı" gerekçesiyle reddetti.
"Değerli Kağıtlar Tablosu"nda yapılan değişiklikle, kanuni bildirim süresi dışında doğum veya değiştirme nedeniyle düzenlenen kimlik kartı bedelinin 15 lira, kayıp nedeniyle düzenlenen kimlik bedelinin ise 30 lira olarak belirlendiği hatırlatılan kararda, kimlik kartı düzenlenmesi karşılığında bedel alınmasının öngörülmesinde, Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmadığı kaydedildi.
Kimlik kartlarının kaybolmamasına daha fazla dikkat ve özen gösterilmesi için kayıp bedelinin yüksek tutulduğuna dikkat çekilen kararda, kanun koyucunun, kimlik kartlarının kaybının önüne geçmek amacıyla fazla bedel alınmasını öngörmesinin, haklı bir nedene dayandığı ve kamu yararına hizmet ettiği vurgulandı.
Ödeme imkanı olmayan vatandaşların mağdur olmamaları için gereken önlemlerin kanun koyucu tarafından alındığı belirtilen kararda, kanunun 3. madesine ilişkin yapılan itiraz reddedildi.
"BAZI KONULARIN DÜZENLENMESİ İDAREYE BIRAKILABİLİR"
Yüksek Mahkemenin 6. maddeye ilişkin kararında ise "Yasama organı gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir. Buna göre, ekonomik, teknik veya benzeri alanlarda temel kurallar belirlendikten sonra ayrıntıların düzenlenmesinin idareye bırakılması, yasama yetkisinin devri olarak nitelendirilemez." ifadesine yer verildi.
Maliyet artışlarının karşılanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesinin teknik ve uzmanlık gerektiren işlerden olduğu belirtilen kararda, bu bağlamda, kurulda temel ilkeler ve sınırlar gösterildikten sonra, ayrıntı ve uzmanlık gerektiren hususları düzenleme yetkisinin yürütmeye verilmesinde, Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmadığı kaydedildi.
AYM, söz konusu kanunun 19. maddesine ilişkin yapılan itirazı da reddederek, "Anayasa'da belirtilenlerin dışında kalan ve kuralda ifade edilen kuruluşların denetiminin, ilgili mevzuatı uyarınca düzenlenen ve Sayıştay'a gönderilecek olan bağımsız denetim raporlarının esas alınarak yapılacağının ve Sayıştay'ın münhasıran kendisine sunulan bağımsız denetim raporlarını esas alarak hazırlayacağı raporu TBMM'ye sunacağının hükme bağlanmasında, Anayasa'nın 160. maddesine aykırı yön bulunmamaktadır." değerlendirmesinde bulunuldu.