Başbakan Yıldırım: Hakan Fidan'a seni alacağız ihbarı geliyor
Başbakan Binali Yıldırım, CNN Türk canlı yayınında soruları yanıtlıyor. İşte Yıldırım'ın konuşmasından satır başları:

Oluşturma Tarihi: 2016-08-02 21:44:02

Güncelleme Tarihi: 2016-08-02 21:44:02

Dün hayatını kaybeden 7 polis şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. 

15 Temmuz hain darbe teşebbüsünde hayatını kaybeden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Türkiye zor bir ülke. Tarih boyunca birçok medeniyetlerin hedefi olmuş bir ülke. Başkalarının bir tehdidi varsa bizim 10 tehdidimiz var. 

Bölgesel istikrarı, bölgesel barışı sağlamakta umut Türkiye. 

YENİ KHK ÇIKACAK

KHK bugüne kadar 3 tane çıktı, bundan sonra da çıkacak. Önümüzdeki günlerde yeni bir KHK yayınlanacak, onunla ilgili hazırlık çalışmaları devam ediyor. Dahil olacak konular hususunda çalışılıyor, birkaç güne kadar toparlanmış olacak. 

Sayın Cumhurbaşkanımız ile görüşmemizde, terör hadiseleri ve YAŞ sonrasında malum jandarmada, TSK'da terfiler, tayinler oldu. O personel normalde diğer yıllarda hep 30 Ağustos'ta devir teslim yapılırdı ama bu sene hem şurayı öne aldık hem de görev yerlerine gitmeleri için 48 saat süre tanıdık. Yarın itibariyle bu süre tamamlanacak. Bütün atanan komutanlar görev yerlerine gidecekler ki zaafiyet oluşmasın. 

ERDOĞAN GENELKURMAY'A GİDİYOR

Yarın malum Cumhurbaşkanımız Genelkurmay'a geçmiş olsun ziyaretinde bulunacak. Pazar günü Demokrasi ve Şehitler Mitingi var, bunu konuştuk. Siyasi partilere de davet yapıldı. CHP Genel Başkanı katılmayacak ama heyet gönderecek. MHP'den de bu akşam cevap geleceğini düşünüyor. Keşke kendileri gelseydi parti başkanları. Orada vatandaşa hitap etselerdi çok daha güzel bir birlik beraberlik görüntüsü olurdu. Ama temsilci göndermeleri de bir anlamda birliğe, beraberliğe verdikleri önemi gösterir. 

İstihbarat ile ilgili bir çalışma yapılıyor, nasıl olacağı yönünde tam karar vermiş değiliz. Çeşitli alternatifler üzerinde çalışmalar tamamlanacak. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımız ile konuyu değerlendirecek ve karar vereceğiz. İstihbarat ile ilgili dağınıklık olduğu söz konusu. Emniyet'in, Jandarma'nın, MİT'in istihbaratı var. Bütün bunlar olurken, genel anlamda istihbaratla ilgili sorunlarımız olduğu ortada. O bakımdan istihbarat bir ülkenin güvenliği için geleceği için olmazsa olmaz öneme sahiptir. Bilgiye sahip olmazsanız, başınıza gelecek olaylara tedbir almakta geç kalırsınız. Bizim 15 Temmuz'da yaşadığımızın özeti budur. Yeterli istihbarat alınabilseydi, belki de bu mesele bu noktaya gelmeyebilirdi. Bunlar ayrı meseleler.

TİB YIPRANDI

İstihbaratın yeniden yapılanması, iç ve dış tehditleri aynı anda ele alacak ve onlara yönelik operasyonel tedbirler içerebilecek, gelişmiş ülkelerin sahip oldukları bir istihbarat alt yapısı var tabii. Ama önemli olan buradaki koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırıp, bilgi kirliliğine meydan vermeden, istihbaratın sağlıklı işlemesini sağlamak. İstihbaratın birçok yönü var.

Bir olay olduktan sonra olayla ilgili derinlendirme ve olayı aydınlatma için yapılan bir çalışma var. Bütün bunların kimin tarafından nasıl yapılacağı bu düzenlemede yer alacak. TİB'i de kapatacağız. TİB artık epey yıprandı. 17-25 Aralık sürecinde de TİB üzerinde FETÖ yoğun yapılanma yaptı. TİB'in yerine bir kuruluş gelmeyecek. TİB de istihbarat kuruluşlarına destek veren bir yapıydı. Bu yapı yeni kurulacak istihbarat sisteminde ele alınmış olacak. 

Kayıtlarıyla ilgili, süre gelen davalar var. Bunlarla ilgili araştırmalar yapıldı. Kapatılınca da orada kurumsal hafıza yok olmayacak. Onlar bir kenarda duracak. Herhangi bir hukuki delil ihtiyacı olunca oradan karşılanacak.

Bazı ülklerde iç-dış istihbarat ayrı, bazılarında tek bir çatı altında koordinasyon var. Çok değişik örnekler var. Her bir ülkeninki diğerine uyacak diye bir kural yok. Biz kendi gerçeklerimizi dikkate alarak, bugüne kadarki birikimi de yok sayamayız, iyi örnekleri devam ettirmek suretiyle sağlıklı bir yapıyı kurmamız lazım. 

Siz birilerini takip ediyorsunuz, dinliyorsunuz. Sizi kim kontrol edecek? Sizin ynalış yapmadığınızdan toplum nasıl emin olacak? Dinleyeni kim dinleyecek? Verilen yetkiler çerçevesinde görevini yapanlar, bu görev alanı dışına çıktı mı çıkmadı mı? Zaman zaman denetimleri yapılacak. 

TİB'de denetimlerde titizlik gösterilmediği için, güven esas dedik, bu yollara gitmedik, ama olmuyor. Kontolü elden bırakmamak lazım. 

MİT'İN CUMHURBAŞKANLIĞI'NA BAĞLANMASI GÜNDEMDE

MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması gündemimizde, çalışıyoruz. 

İstihbarat, gerek emniyet gerek MİT, zaten FETÖ ile ve diğer terör örgütleriyle ilgili izleme yapıyor. Ancak Cumhurbaşkanımızın ifadesinde kast edilen belki ayrı bir hassasiyetle ayrı bir bölüm marifetiyle takip edilmesi olabilir. 

MİT'E İHBAR 3'DE GELİYOR

Bana nakledilen, MİT'in naklettiği şu: Bir binbaşı bir önemli bilgi için MİT'e gelmek istiyor. Daha erken geliyor. 3 civarında kabul ediliyor. Kabul edilince, ben izindeydim, beni geri çağırdılar, dediler ki 7'de hazır ol, görevin helikopterle gidip MİT'i bombalamak, Hakan Fidan'ı alıp gelmek. 

Gelen arkadaş ne anlattı, detayını bilmiyorum. MİT Başkanı'ndan dinlediklerimi söylüyorum. Onun üzerine Genelkurmay Başkanı Hakan Bey'i çağırıyor. 8'e kadar bir arada oluyorlar ve o ara Genelkurmay Başkanı sağa sola talimatlar gönderiyor. Sonrası malum. 

MİT BAŞKANI'NA SORDUM, CEVAP VEREMEDİ

Ben bunu MİT Başkanı'na sordum, nasıl olur dedim. Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın haberi yok. Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi olabilir, ama Başbakan'a bağlasınız. Ama bunun cevabını veremedi. 

Bizim için işlerin önceliği var. Büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Bunları yaptıktan sonra, biz ne yanlış yaptık bütün bunların özeleştirisini tabii ki yapacağız. Kendi içimizde zaafiyete düşersek büyük yanlış olur. Büyük felaket arkasından "sen görevini yaptın, sen yapmadın" gibi bir münakaşa o krizin doğurduğu sonuçların bertaraf edilmesine katkı sağlamaz. Aksine moral değerler tekrar gidebilir ve başka bir krizle yüz yüze gelebilirsiniz. Önceliğimiz kişilerin hangi pozisyonda olduklarından ziyade bu işle ilgili temizlememiz gereken birçok konu var. 

"YA KÜÇÜMSEDİK YA DA..."

FETÖ ile doğrudan irtibatları bulunanların tespitini yapıyoruz. Bu darbeye dolaylı destek veren kuruluşlar var, sadece devlet içinde değil ki. İş aleminde de, üniversitelerde de var. Bütün bunlar üzerine çalışma var. Bir anlamda çorap söküğü gibi geliyor. 

Bir Genelkurmay Başkanı'nın yıllardır en yakınında bulunan özel kalemi, yaveri, "buraya kadar komutanım" diyebiliyor ve onu alıp hainlerin merkezine götürülmesini sağlayabiliyor. Bunlar düşündürücü. Arkasında ne var, ya bu işi küçümsedik aşırı özgüvenle hareket ettik, ya da bu örgüt o kadar kendisini saklayabiliyor ki ne kadar dikkat ederseniz edin fark edemiyorsunuz. Cumhurbaşkanımızın yaveri, bizim yanımızda çalışanlar, bunlar ortaya çıktığında insanlar "bu da mı, hiç aklıma gelmezdi" diyor. Kapalı, şeffaf olmayan yapılarla mücadele zordur. Karanlıkta ıslık çalmak gibi bir şey. 

Elinizde bilgi yok, veri yok, bir sürü bilgi kirliliği var. Bu olay çok büyük tahribat yaptı, en başta ordumuza. Ordumuzun itibarına yönelik çok büyük tahribat oldu. Balkan Savaşı'ndan beri Türk ordusu böyle bir olayla karşılaşmadı. Siviller üzerine ateş ettiler, o gün de söyledim, bu görüntüleri binlerce çocuk gördü. Torunum diyor ki "dede, bunlar bizim askerimiz değil mi, niye insanları öldürüyor?" Ben açıklayamadım, laf boğazıma düğümlendi. Ama şimdi açıklıyorum. Bunlar en ağır şekilde adaletin el verdiği en ağır şekilde cezalandırılacak. Hiçbir şey yanlarına kar kalmayacak. Adaletle davranacağız, intikam ve merhametle hareket etmeyeceğiz. Hukuk devletinde yargısız infaz olmaz. 

Mutlaka arzu etmesek de tek tük hatalı işlem yapılmış olabilir, yanlış tespit olabilir. Tüm bu ihtimalleri göz önünde bulunduruyoruz. İtirazları değerlendireceğiz. 

Biz bir ölçü koyduk, doğrudan bunlarla teması olan, hatta temasları devam eden, 17-25 Aralık'tan sonra finansal desteğe katkı sağlayan, bu yapıda aktif görev alan bütün bu insanlar zanlı olarak toplanıyor. Daha sonra "bu işle alakam yok" diyenler itirazlarını yaptıkları zaman gözden geçireceğiz. İkna edici delil ortaya çıkarsa o zaman tabii ki diğer zanlılardan ayrılacak. İşimiz kolay değil ama hukuk devletiyiz, haklıyla haksızı mutlaka ayırt etmemiz lazım. Boşver 3 tane adam da gitsin, deme lüksümüz yok. 

Görevden uzaklaştırma 62 bin 10, bunların 58 bin 611'i açığa alma. Görevden çıkarılan, memuriyetten ihraç edilen sayısı 3 bin 499. Bunun da ağırlıklı olarak darbeye katılan subaylar, astsubaylar, asker elbisesini giymiş caniler, hainler. Söylerken Silahlı Kuvvetler ile bunları birbirine karıştırmasın vatandaşlarımız. Ordumuz bizim gözbebeğimiz, Mehmetçik demişiz, peygamber ocağı. Şanlı tarihi olan Silahlı Kuvvetlerimizi bir kolaycılıkla bunlarla eş değer tutmak büyük yanlış olur. 

2010 KPSS NE OLACAK?

Memuriyete girmiş toplam 86 bin kişi, 2010 KPSS iptal olunca 86 bin kişi çıkarılacak demektir. Aradan şu kadar sene geçti deme şansımız yok. Ya yasa düzenleyeceğiz bu mahkeme kararını etkisiz hale getireceğiz, ya da mahkeme kararını uygulayacağız. 

Şunu yapmamız daha doğru olacak; bunların sınavlarını incelemek lazım. Tamamı mı soruları aldı, yoksa FETÖ'nün hedef gördüğü belli bir grup mu? Geriye yönelik sınav sonuçlarına bakılır, failler ortaya çıkar, diğerleri muaf tutulur. 

Şu anda zannediyorum 23 bin civarında öğretmen açığa alındı. Dolayısıyla ders sezonu geliyor, öğretmen ihtiyacı var. Bu yüzden 15 bin öğretmen alınması konusunda bir karar aldık ve M.E.B.'e talimat verdik. Sütten ağzımız yandı, yoğurdu üfleyerek yiyeceğiz. Okul açılma tarihinde erteleme ihtimali söz konusu değil, okullar zamanında açılacak. 

"DARBECİLERİN BUNU TEKRARLAMAYACAĞININ GARANTİSİ YOK"

Sadece cemaat değil, TSK'nın yapısını, savunma kabiliyetini, caydırıcılık kabileyitini azaltacak her türlü tehdide karşı yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu ihtiyaç yıllardan beri var ama maalesef yapmak mümkün olmadı. Keşke böyle bir olay arkasında olmasaydı. Yıllardan beri hep konuşulur. Şu anda yaptığımız yıllardan beri Silahlı Kuvvetler'in kendi yapmak istediği reformları, yaşadığımız bu hain darbe teşebbüsü sonucu ortaya çıkan tablo belli. Bu şartlarda kim garanti edebilir darbecilerin bunu tekrarlamayacağına? Garantisi var mı, yok. 

Yaptığımız şey şu; Bir, dünyanın gelişmiş ülkelerinde ordunun nasıl bir fonksiyonu var, o görevi esas alarak bu yapılanmayı gerçekleştirdik. İkincisi de bu terör örgütünün bundan sonra ordu içinde tahribatının olmaması, veya buna benzer darbe teşebbüsünün meydana gelmemesi için yapılması gereken işleri yaptık. Bütün eleştirileri saygıyla karşılıyoruz, gerekirse düzeltmeler de yapılabilir. Allah emri değil, yapılan bir kanundur.

Yapılan işle TSK zaafiyete uğratılmamıştır, aksine asli görevlerinde daha etkin çalışmasına zemin hazırlanmıştır. GATA'yı, atölyeleri, bakım tesislerini aldık, dolayısıyla Genelkurmay artık harbe hazırlık gibi kendi asli konularına daha çok zaman ayıracak. Kuvvet Komutanlarını ayırdık, niye? Milli Savunma Bakanı, kuvvet komutanlarının üzerinde görünüyor ama bir şey yaptıramıyor. Aniden karar almanız gerekiyor, alamıyorsunuz. 

"O GECE ESKİŞEHİR'İ ARADIM, BİR SÜRÜ MAZERET SÖYLENDİ"

Diyelim ki bir darbe teşebbüsü var, siz de siyasi irade olarak sistemde yoksunuz. Nasıl müdahale edeceksiniz? Eskişehir'i arıyorum, halkın üzerine bomba atılıyor diyorum o gece. Bir sürü mazeret. Diyorum ki yapacağınız, bir yerde uçak kaldıracaksınız, insanları öldürenlerin üzerine siz gideceksiniz. Bunu onların söylemesi lazım, ben akıl veriyorum, bu sefer diyorlar ki "efendim uçaklar yüklü değil." Onlarınki nasıl yüklü kardeşim? Efendim "filanca üsten gelecek o da bir saat", bir sürü mazeret. Üstlerine gidince "yazılı emir verin." İnsanlar ölüyor, ne yazılı emri? "Bu telefon konuşması yazılı emirdir" dedim, öyle yaptırabildik.

Öyle bir ihtiyaç doğar ki siz, siyasi irade olarak, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanı dışında birine de emir verebilirsiniz. Derhal yerine getirilmesi lazım. Bu darbeyi önlemek için gelişmiş ülkelerde uygulanan bir metod.  

Ülke bir krizdeyse, darbe tehdidi ile karşı karşıyaysa, partiler arasında duruş farkı olmaz. Milli iradede bir araya geldik, onun için her gün canım sıkıldı şuradaki komutana emir vereyim denecek bir şey değil, belki ihtiyaç olmayacak. Ama olması halinde de yasa dışı, milli iradeye yönelik herhangi bir girişimi önlemek için bir tedbirdir. Bundan kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Bundan kafasında darbe fikri olan rahatsız olur. 

Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmasıyla ilgili, anayasa değişikliğini başarabilirsek, önce Meclis'te geçmesi lazım, sonra referandumla kapsamlı bir anayasa değişikliği. Ama bunun için Ak Parti olarak sayımız yetmiyor. CHP açıkça bunu uygun görmediğini beyan etti. 

"SİSTEM İÇİN MİLLETE SORARIZ" 

Sistem konusunda Ak Parti ile CHP ayrı düşünüyor. CHP parlamenter sistem diyor, AK Parti başkanlık diyor. Onların gerekçesi parlamenter sistemin Türkiye şartlarına daha uygun olması. Her iki sistem de halka sunulabilir. Millete sorarız, millet hangisini tercih ediyorsa. Yeter ki o noktaya getirebilelim. 

Bu iş Meclis'e gelecek, oylanacak, 330 üzerinde kabul olursa, referanduma gidiyor. Referandumda vatandaş ya kabul ediyor ya reddediyor. Şöyle bir takvimimiz olabilir, genel başkanlarla yaptığımız görüşmenin amacı şuydu: Bir, OHAL sürecine ilişkin açıklamalarda bulunmak. Çok güzel, verimli görüşme yaptık, her iki parti başkanıyla. Burada tabii onlar bu son KHK ile ilgili biraz endişelerini dile getirdiler, biz de dikkatlice not ettik, düzeltme ihtiyacı olursa her zaman yapabiliriz dedik. Ayrıca o görüşmede anayasa uzlaşmasını beklemeden, ona devam etmekle öncelikli ve acil ihtiyaç olarak daha az maddeyi içeren bir değişiklik konusunda birlikte çalışma kararı aldık. 60 maddenin olduğu çalışma devam edecek, ama onu beklemeden daha küçük bir paket, mesela diyelim ki CHP'nin, MHP'nin, bizim istediğimiz hususları ortaya koyacağız, ortak istediklerimizi tespit edeceğiz, bu maddeler için hemen Meclis'e getirelim diyeceğiz. Biz şu an iki partimizle görüşme yaptık. 

"DEVLET MEMURLARI İÇİN TEKLİFİMİZ VAR"

AB konusu da olması itibariyle, bu yüksek idare mahkemesi ve askeri yargıtayın kaldırılmasında bütün partilerin mutabakatı var. CHP'nin HSYK'nın yapısının göden geçirilmesi yönünde teklifi var. Devlet memurları konusunun tanımının daha anlaşılır hale gelmesi yönünde bir teklifimiz var. Amaç, partilerin ortak paydada birleştikleri maddeleri gündeme getirmek. Belki 5 biz, 5 CHP, 5 MHP getirecek. 

Bu ülkenin geleceği hepimizi ilgilendiriyor, o yüzden kavga edecek çok şeyimiz yok ama paylaşacak çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye bir küresel FETÖ tehdidiyle karşı karşıya. Bu tehditlere karşı nasıl ortak zeminde hareket edebiliyorsak, Türkiye'nin geleceğini, gelecek nesillerin daha iyi bir ülkede yaşamasını, Gazi Mustafa Kemal'in gösterdiği hedefe ulaşması için birçok konuda ortak hareket edebiliriz. 

Bunlar vatandaşlarımızın özlediği tablolar. Biz yukarıda hangi havada olursak, vatandaş da aşağıda o pozisyonu alıyoruz. 

Biz zaten her şeyde ortak olsaydık, farklı partiler olmazdık. Her partinin kendine göre düşüncesi var. Bunların hepsi anlaşılabilir ancak konu memleket meselesi olunca, gerisinin teferruat olması lazım. 

Ben de muhalefet liderlerine yönelik davalarımı dün çektim. Epey vardı, saymadım. 

657 DEĞİŞMİYOR

657 değişmiyor, temel teşkil eden anayasa hükmü var. Onda bir değişiklik öneriyoruz. Bir devlet memuru var, bir kamu işçisi var, sözleşmeli var, bütün bu statülerin tek bir ad olarak ele alınması, bunun adı "kamu çalışanı" olabilir, bu şekilde bir düzeltme yapılacak. 

Kemal Bey de davaları geri çekme konusunda benzer bir şey yaptı diye duydum, bunlar iyi niyet göstergesidir. Kimseyle davalı olmak arzumuz değil. Maalesef siyasetçi olmanın ağır bedeli var, herkes hakareti hak zannediyor. İşgal ettiğimiz makamın itibarını korumak mecburiyetindeyiz, yoksa bu davalar kendimizi tatmin için açtığımız davalar değil. Bu size verilen sorumluluğun itibarını korumak mecburiyetindesiniz. Sizin artık şahsi kararınız olmaktan çıkıyor. Ümit ederim dava açacak düzeyde bir olayla karşı karşıya gelmeyiz. 

Liselerde okuyanlar, okullara giriş ve aldıkları puanlar dikkate alınarak meslek liselerine ve liselere dağıtılacak. Ayrıca bunların yatılı okumalarından kaynaklanan yükümlülükler var. Onları affediyoruz. Daha önce de bir şekilde atılmış, ayrılmış bütün askeri öğrencilerin de tazminatlarını affediyoruz. Böylece o mağduriyetler ortadan kalkmış oluyor. 

HARP OKULLARINDA OKUYANLARIN AKIBETİ NE OLACAK?

Harp okullarına gelince de yine öğrenciler mezun olmayacaklar, onlar da YÖK tarafından yine harp okuluna giriş puanları esas alınarak istedikleri yere kayıtlarını yaptıracaklar. Böylece hak kayıpları olmayacak. 

Bu FETÖ'nün 15 üniversitesi kapatıldı. Oradaki öğrenciler de, aynı şekilde diğer üniversitelerin ilgili bölümlerine nakledilecek ama şunu yapacağız, onların bir hami üniversitesi var. Özel üniversiteler kurulurken, hami üniversiteler oluyor. Diyelim ki Fatih Üniversitesi'ninki İstanbul Üniversitesi. Öğrenciler oraya devrediliyor. 

Harp okulları kapatılmıyor. Üniversite sınavına giren öğrencilerden alıp eğitmeye devam edecekler, ama Milli Savunma Üniversitesi adı altında birleştiriliyor. 

İade-i itibara dair bir hüküm var; haksız yere bu düzmece raporlarla ordudan atılanlar tekrar haklarını aramak için müracaat edebilecekler. 

"İSTEDİKLERİ KADAR TARİH VERSİN, BİZİM CEVABIMIZ VAR"

Kimin yarına çıkacağı, kimin çıkmayacağı onun kararıyla olmuyor. Bu bir tehdittir, suçtur, hedef göstermektir. Zaten işlediği suçların hesabı yok, bu da ilave oldu. İstediği kadar tarih versin, bizim de verecek cevabımız var. 15 Temmuz'da da çok kendilerine güvendiler ama hesap edemedikleri bir şey oldu, bu büyük millet bütün hesapları alt üst etti. Herkesin bir hesabı var ama Hakk'ın da bütün hesapların üzerinde hesabı var. Tehditlerin hiçbirinde "bu önemsizdir" demiyoruz, dikkate alıyoruz. Tehlike, tehdit devam ediyor derken kast ettiğim budur. Ülkede karışıklık çıkarmak suretiyle emellerini gerçekleştirmek isteyebilirler. 

Vatandaşlarımızdan özellikle istirham ediyorum, farklılıklarımızı zenginlik kabul edelim. Bugün kucaklaşma günüdür. Bu demokrasi nöbetlerine devam edelim. 

Biz dedikodulara göre amel edemeyiz. Gerçekleri tespit etme yükümlülüğümüz var. 

OHAL kararnamelerinin anayasaya uygunluğu konusunda hukukçular çalışıyor. Bundan sonraki tek net olan şey, bir OHAL kararına dayalı olarak çıkarılacak KHK'lar, çıktıktan hemen sonra Meclis'e gönderilir.  

FETÖ ELEBAŞI GIYABİ TUTUKLU GÜLEN'İN İADESİ

Kaçmasına karşı, bir tutuklama talebimiz var. Çok hukuki ve makul bir taleptir. ABD yetkilileri ümit ederiz ki dikkate alırlar. 15 Temmuz öncesine yönelik 4 dosya gitti, 15 Temmuz artık her şeyin ayan beyan ortada olduğu bir iş olduğu için, arkadaşlarımız elleri daha kuvvetli oraya gitsin diye düşünüyoruz. Elimiz dolu gitmemiz lazım. Var da zaten, yeterli görmüyorlar anladığımız kadarıyla, ne istiyorlarsa göstereceğiz.

ABD GENELKURMAY BAŞKANI'NIN ZİYARETİ

ABD Genelkurmay Başkanı geldi Meclis'i gördü, şaşırdı tabii. Bir film hazırlanmış İngilizce olarak Başbakanlık tarafından, o geceye dair. Dediği şu, "Türk milleti, büyük millet, bunu ancak bu millet yapar." Bunun bir terör olayı olduğunu net bir şekilde ifade etti. 

Biz resmi bilgilere itibar ederiz, bu darbenin Fethullah Gülen tarafından planlandığını biliyoruz. Ama kapasitesi bunu planlamaya yeter mi, yetmez mi, o konuda tartışmalar devam ediyor. Üst aklı mutlaka var, bunu biliyoruz ama ispatlamak gerekir. Ülke midir, kuruluş mudur, grup mudur, hepsi ortaya çıkacak. Bu tartışmaları ABD'nin sona erdirmesi için eline altın bir fırsat geçti. 

Darbenin görünen ismini Türkiye'ye teslim eder, o zaman bu tartışmalar ortadan kalkmış olur. Böylelikle iki stratejik ortak arasında sıkıntı kalmamış olur. 

20-21 Ağustos gibi üst düzey bir ABD'li yetkili Türkiye'ye ziyaret yapacak. Gelip görsünler. 

ÖĞRETMEN ATAMALARI

Engellileri tabii ki bu işte ihmal edecek değiliz, gerekli kontenjanı vereceğiz. Rahat olsunlar, her zaman toplumun en üretken, yaratıcı kesimleri. Bugüne kadar yaptığımız her düzenlemeden çok büyük zevk aldık. Kimin engelli, kimin engelsiz olacağını göremeyiz. Önemli olan fiziki engel değil. Zihinlerdeki engeli kaldırırsak zaten tanıma ihtiyaç kalmaz. 

HDP'den bir talep yok. Diğerlerinden talep geldi, değerlendirdik. Ayrımcılık yapmadık ama HDP'nin bir şeye karar vermesi lazım. Bölücü terör örgütü ile ilişkilerine karar vermesi lazım. Terör örgütüyle bağlarını kesip açıkça "PKK ve arkasındakileri lanetliyorum ve alakam yok, parti olarak biz Türkiye2nin bölünmez bütünlüğünden yanayız, bölgede ayrı devlet hayalimiz yok" diyebilseler, işler kolaylaşacak. Biz büyük bir mücadele veriyoruz. Terör örgütüne karşı sesini yükseltemeyen, terör örgütünün işine yarayacak bir pozisyon alan partiyle nasıl konuşacağız? 

Yeni dönemden kastı nedir Demirtaş'ın bilmiyorum ama bizim çözüm sürecinden anladığımız, vatandaşlarımızla devlet arasından terör örgütünün tamamen çekilmesi, yok olması. Terör örgütünü bu ülke gündeminden çıkarmadan, silahları en derine gömmeden konuşacak bir şey yok. Konuşacaksak vatandaşımızla konuşacağız. PKK'nın Kürtler gibi bir sorunu yok, Kürtlerin en büyük sorunu PKK. Bu sorundan vatandaşları kurtarmak boynumuzun borcu. 

AVRUPA BİRLİĞİ İLE GERİLİM

Yüksek perdeden insan hakları, demokrasi, kişi hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğü, söylemedikleri kalmıyor ama bir günde nasıl oluyor Anayasa Mahkemesi'nden karar çıkıyor? Cumhurbaşkanı'nın hitabı Almanya'yı mı karıştıracak, buna kimi inandırabilirsin? Oradaki insanlar, darbeyi lanetleyen bir toplantı yapıyorlar. Kaldı ki oraya gelenlerin o kadar çeşitliliği var ki, ama herkes bir taraf olmuş, Türkiye'nin demokratik değerlerinin korunması o taraf. Bundan Almanya'nın endişe duymasına gerek var mı? Abartarak tedbir almasına gerek var mı? Yadırgadık ve hoş karşılamadık. 

BEDELLİ ASKERLİK GÜNDEMDE YOK

Biz OHAL'i millete ilan etmedik, kendimize ilan ettik. Bu darbecilerle ilgili kararları hızlı almamız lazım, zaman kaybetmememiz lazım, yapısal sorunlarımızı vakit geçirmeden çözmemiz lazım dedik. Yoksa vatandaş her gün gündüz işinde gücünde, akşam meydanlarda. 

Memurların izinlerinin kaldırılması bir tedbirdi. Memurlar arasında maalesef bu örgütle iç içe olan insanlar var, adaletten kaçmamaları için bu tedbiri aldık. Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile bir değerlendirme yapmamız lazım, mesajı aldık, bu konudaki beklentiyi karşılıksız bırakmayız. 

Bedelli askerlik Türkiye'nin gündeminde yok. 

"YATARIM, ÇIKARIM YOK"

15 Temmuz sözün bittiği yer. Türkiye'nin binbir emekle, yemeyip içmeyip biriktirdiği paralarla, aldığı silahlar, ordum güçlü olsun, bölgede barışın istikrarın teminatı olsun diye, iki asırdır gözbebeğimiz gibi üzerine titrediğimiz ordumuzun içinde yuvalanmış, 30-40 yıldan beri orduyu içeriden kanser hücreleri gibi kuşatmış bir terörist yapının bir gece ansızın yurtta sulh adına darbe yapıyorum diyor ve sivil insanların üzerine acımasızca kurşunları yağdırıyor. Ve bunu da hangi ulvi hedef adına yaptığını da bir türlü anlayamıyoruz. Eğer bu ülkenin geleceği, refahı ise bunun adı, neden öldürüyorsunuz insanları? Niye uçaklar, bombalar indiriyorsunuz? Niye helikopterden rastgele tarıyorsunuz? Bu sorular sorulacak. Bu darbe sona erdi, hesabı soruluyor ama o hesap sadece kişisel bir hesap olmayack. Bu devlet malına verilen zararlar, bu silahların kullanılması, bu hasarlar, tahribatlar, vatandaşın psikolojisinin bozulması her yönüyle dava konusu olacak ve onların şahsına bir fatura çıkacak. "Yatarım, çıkarım" yok. Bir daha sittin sene aklından geçiremeyecek şekilde ağır cezalar alacaklar. Avrupa bize adalet dersi vermeye kalkmasın. İşlerine geldiğinde bir günde Erdoğan'ın vatandaşlarına hitap etmesinde mahzur görüyorlar, ondan sonra burada insanları acımasızca öldürenler için "acab?" diyorlar. Artık bu samimiyetsizlik son bulmalıdır. Türkiye bir Batı ülkesidir, aynı zamanda bir Asya ülkesidir. Medeniyetlerin buluştuğu noktadadır. Dostumuzu da düşmanımızı da iyi görüyoruz, hesap ediyoruz. 

Değerli vatandaşlarım, büyük bir badireden döndük. Sizler bu darbenin badtırılmasında en büyük katkıyı sağladınız. Meydanları doldurdunuz, bu belayı def ettik. Artık görev bize düşüyor. Ağır bir sorumluluk taşıdığımızın bilincindeyiz. Aldığımız tedbirler bir daha bu sorunun karşımıza gelmemesi içindir, bunu özellikle bilmenizi istiyoruz. Yaptığımız işler ne ordumuzu zayıflatmaya yöneliktir, ne de darbecileri yargısız infazla yok etme işidir. Türkiye hukuk devletidir. Vatandaşlarımızdan mesajları alıyoruz, o mesajlar enine boyuna tartışılacak. Bir kez daha bütün medya kuruluşlarımıza o gece gösterdikleri güzel duruştan dolayı teşekkür ediyoruz. Bu belanın def edilmesinde emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Türkiye'nin 81 vilayetinde bir şenlik havasında nöbet tutan vatandaşlarımızı bir kez daha selamlıyorum.