'Bayram havasını evde, aile içinde çocuklara hissettirin'
Ramazan Bayramı'nda uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasından çocukların daha az etkilenmesi için ailelere evde bayram ortamını oluşturması tavsiye edildi.

Oluşturma Tarihi: 2020-05-24 13:13:05

Güncelleme Tarihi: 2020-05-24 13:13:05

 Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Seçer, dünyada etkisini gösteren yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) bütün hayatı ve yaşam tarzlarını derinden etkilediğini söyledi.

Hastalığın yayılma hızı ve olumsuz sonuçları karşılığında hükümetlerin, toplumların ve bireylerin belli önlemler aldığını ifade eden Seçer, "Bu anlamda en fazla göze çarpan önlem olarak karantina uygulamaları ve sokağa çıkma yasakları ön plana çıkmaktadır. Türkiye ise 65 yaş ve üzeri ile 20 yaş ve altına sokağa çıkma kısıtlaması uygulayarak önemli bir önleme imza atmıştır. Söz konusu önlemlerin etkisi ise istatistiklere olumlu oranda yansımış görünmektedir." diye konuştu.

Seçer, alınan önlemlerin, zorunluluk gereği olsa da, insanların uzun yıllardır alışmış oldukları rutinlerini ciddi düzeyde sekteye uğratması nedeniyle psiko-sosyal sonuçlar doğurmasının beklendiğine değinerek, alışılan ramazan ve bayram coşkusunun yaşanmaması nedeniyle insanlarda bir burukluğun oluşmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi.

Ramazanda eş, dost, akraba ile yapılan iftarlar ve davetlerin, sosyal kaynaşma ve ilişkileri güçlendirmenin bir aracı olarak değerlendirildiğine işaret eden Seçer, şöyle konuştu:

"Bu sürecin iki taraflı bir etki göstermesi olasıdır. Birincisi bayramlaşma için eş, dost ve büyüklerini ziyarete gidemeyen insanların yaşayacağı manevi rahatsızlık hissi, ikincisi ise belli bir yaşın üzerinde olan ve özellikle çocukları ve torunları ile bayramlaşmayı sabırsızlıkla bekleyen aile büyüklerinin yaşayacağı burukluk ve hüzündür. Bayram, bayramlaşma ile güzeldir ancak insanlar içinde bulunulan koşulların etkilerini en aza indirilebilirler. Bu anlamda sesli ve görüntülü konuşma olanaklarından yararlanarak, bayramlaşmak istediğimiz kişilere ulaşabiliriz. Yüz yüze olmasa da insanların birbirinin sesini duyması ve görüntülü yollarla iletişime geçmesi, bayramlaşma duygusunun yaşanmasını sağlayabilir."


Her bireyin sevdikleri ve yakınları ile bayramda bir araya gelme arzusu içerisinde olacağını aktaran Seçer, bireylerde oluşabilecek yalnızlık ve hatta terk edilmişlik hissinin günümüz teknolojileri ile azaltılabileceğini anlattı.

Seçer, salgın sürecinin doğal olarak yaşam süreçlerini derinden sarsabileceğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Bu süreçte bayramlaşma noktasında, özellikle uzun vadede en fazla etkilenmesi beklenen kitle çocuklardır. Çocukların aile büyüklerini ziyaret etmesi ve bayramlaşması toplumsal değerlerin aktarımı bakımından oldukça elzemdir. Sokağa çıkma yasakları nedeniyle gerçekleşemeyen bu sürecin çocukları olumsuz etkilememesi ise önemli oranda ebeveynlerin sorumluluğundadır. Ebeveynler bayram olgusu ile henüz yeni tanışan çocuklarda bayram bilincini oluşturmak için aile içinde tedbirlere başvurmalı ve öncelikle bayramlaşmayı aile içindeki ritüellerle çocuklara öğretmelidirler. İkinci olarak ise özellikle aile büyükleri ile sesli ve görüntülü yollarla gerçekleştirilecek olan bayramlaşma süreçlerine çocuklar da dahil edilmelidir. Bu anlamda aile büyükleri, çocukların bayramı kutlaması için ortam oluşturmalı ve bu davranışlarının önemini algılamalarını sağlayarak teşvik etmelidirler."