Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü "Dokunmayın..." başlıklı yazısında Cumhuriyet tarihinde dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri üzerinden, dokunulmazlıklarının kaldırılması gündemde olan HDP'li milletvekillerinin durumunu değerlendirdi. Dokunulmazlıkları kaldırmak, bu sorunları azdırır, öfke siyasetini ifade eder ve öfkeyi tahrik eder, ifadesini kullanan Bayramoğlu, "Siyasetsizlik ortamında, sözün tehlike sayıldığı dönemlerde, dokunulmazlık, çözülemeyen, çözülemedikçe asayiş gömleği giydirilen, toplumsal ve siyasi sorunların, taleplerin, eleştirilerin hapsedildiği bir kutu olmuştur." dedi.
İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:
Milletvekili dokunulmazlığı 200 yıldır, parlamenter demokrasilerinin olmazsa olmazı kabul edilen temel bir ilkedir.
Amaç, milletvekillerinin siyasi nedenlerle keyfi yargılama ve cezalandırılmaya maruz kalmasını önlemektir. Siyaset alanında tüm talep ve önerilerin özgürce dile getirilmesini sağlamak, siyasetin özgürlüğüne yönelik baskılara kalkan oluşturmaktır.
Türkiye'de de cumhuriyet tarihi boyunca Meclis'e dokunulmazlığın kaldırılması talebiyle yüzlerce fezleke gelmiş, çoğu reddedilmiştir.
Yine de dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili sayısı az değildir: Yaklaşık 40 milletvekili...
Birçoğu yolsuzluklarla ilgili bu 40 dosyadan 15 civarında dosya siyasi niteliktedir.
Susurluk dönemi suçlarıyla ilgili Mehmet Ağar ve Sedat Bucak'ın dosyaları bunlar arasında yer alır. Atatürk'e hakaret ettiği için dokunulmazlığı kaldırılan Hasan Mezarcı bunlar arasındadır.
Siyasi dosyalar arasında öne çıkan, simgesel üç olay bulunur.
Bunlardan ilki dönemin başbakanı Adnan Menderes'i keskin diliyle eleştiren Osman Bölükbaşı'nın dokunulmazlığının kaldırılması ve bu nedenle iki kez gözaltına alınmasıdır.
İkincisi, hakkında komünizm propagandası yaptığına dair bir fezlekeyle TİP milletvekili Çetin Altan'ın dokunulmazlığının kaldırılmasıdır.
Bu karar daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir.
Üçüncüsü ise 1994 yılında 6'sı DEP'li, 1'i bağımsız Kürt milletvekilinin dokunulmazlıkların kaldırılmasıdır. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in “Meclis'te teröristler” var açıklaması sonrası, fezlekeler hızla işleme konacak, dokunulmazlıklar kaldırılacak, polis Meclis'e girip DEP'lileri zor kullanarak gözaltına alacaktır. Dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri, 8 ay sonra “PKK talimatları doğrultusunda bölücü faaliyet yürüttükleri” iddiasıyla 15'er yıl ağır hapis cezasına mahkum olacaklardır.
Bunlar, Susurluk olaylarının, faili meçhul cinayetlerin zirve yaptığı, 1991 seçimlerinden sonra esen sıcak rüzgarların aniden kesildiği, Demirel'in “Kürt realitesini” tanıyoruz sözlerinin havada kaldığı günlerde yaşanıyordu.
Bugün ise çözüm süreci denemesinin yarıda bırakıldığı, ülkenin terör ve çatışmalarla kavrulduğu, Kürt meselesinin yeniden sadece bir asayiş sorunu olarak algılandığı yeni bir tıkanıklık evresindeyiz. Ve bir kez daha dokunulmazlıkların kaldırılmasını tartışıyoruz, siyasi iktidar dokunulmazlıkların kaldırılmasını “terörle mücadele aracı” olarak tanımlıyor.
O günler ile bugün arasındaki tek fark 1994'te DEP'in kapatılmış olması, bugün siyasi iktidarın parti kapatılmasına karşı çıkması ve mevzuatın bu açıdan daha dar imkanlara sahip olmasıdır.
Uzun söze gerek yok. Siyasi konular üzerinden dokunulmazlıkların kaldırılması ne zaman gündeme gelmişse, bu, bir tür siyasetsizliğin, siyasi tahammülsüzlüğün sonucu olmuştur.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!