Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü "Gezi Parkı'na dönüş..." başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gezi konusundaki çıkışını eleştirdi. Siyasi iktidar o dönemde bu olayların sol-seküler çevrelerin değerlerine, sinir uçlarına dokunduğu, bunun ulusal ve uluslararası sisteme sirayet eden bir hassasiyet oluşturduğunu görmek istemedi, ifadelerini kullanan Bayramoğlu, "Tayyip Erdoğan bugün gücünün zirvesinde. AK Parti'nin, siyasetin ve devletin kaptanı konumunda. Bu konumdaki siyasi liderden beklenen, toplumdaki açık sinir uçlarına dikkat göstermek, yaralara pansuman yapmaktır. Tersine soyunmak, bunların üzerine gitmek ise izahı zor bir meydan okumadır" dedi.
İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:
Kamusal alan meselesi, mikro siyaset talepleri, bunun karşısında ataerkil iktidar krizi, katılımcı demokrasi tartışması, cemaat kumpası iddiaları, polis şiddeti, gençlik patlaması, ayaklanma girişimi, Taksim-Tahrir bağlantısı, darbe beklentileri ve darbe endişeleri...
Bu ve benzeri daha pek çok ifadeyi alt alta yazmak mümkün.
Hepsi bir arada ya da her biri ayrı ayrı Gezi olaylarına, bu olayların farklı algılanma biçimlerine gönderme yapar.
Ancak hangi açıdan bakarsanız bakın şu gerçek değişmez:
Bu olaylar siyasi-toplumsal ittifaklar ve algılar açısından AK Parti döneminde kritik bir eşiği oluşturur.
Bu eşik, siyasi iktidarın artan kimlikçi ve ahlakçı söylemi üzerinden biriken karşı enerjinin boşaldığı bir kopuş anıdır.
AK Parti iktidarının çeşitli evrelerinde yan yana gelmiş, zaman zaman el ele vermiş, karşılıklı olarak endişe gidermeye çalışan, toplumsal etkileşimin kurallarına tabi olan, (muhafazakar ve dindar çevreler, laik ve modern kesimler, liberaller, sol liberallerin oluşturduğu) iki farklı zihniyetin, tekrar ve keskin biçimde karşı karşıya geldikleri kopuş anı...
Bu gruplar, Gezi olaylarıyla görece ittifaktan kalıcı biçimde açık gerginliğe ve çatışma iklimine geçtiler. Başka bir ifadeyle Gezi olayları meydanda toplanmış insanların kendi mahallesine geri dönmesinin başlangıç noktasını oluşturdu.
Siyasi iktidar o dönemde bu olayların sol-seküler çevrelerin değerlerine, sinir uçlarına dokunduğu, bunun ulusal ve uluslararası sisteme sirayet eden bir hassasiyet oluşturduğunu görmek istemedi.
Aradan üç yıl geçti.
Cumhurbaşkanı'nın bir kaç gün önce yaptığı açıklama, Gezi Parkı'na kışla yapma konusuna geri dönüşü ve ısrarı, bu konuda çok yol alınmadığını gösteriyor.
Tayyip Erdoğan bugün gücünün zirvesinde. AK Parti'nin, siyasetin ve devletin kaptanı konumunda. Bu konumdaki siyasi liderden beklenen, toplumdaki açık sinir uçlarına dikkat göstermek, yaralara pansuman yapmaktır. Tersine soyunmak, bunların üzerine gitmek ise izahı zor bir meydan okumadır.
Tekrar etmek isterim. AK Parti'nin en büyük başarısı kurucu modelin dışladığı muhafazakar kesimleri, bu kesimlerin simge ve değerlerini merkeze taşımak, onları seküler-modern kesimle eşitlemek olmuştur. Eşitleme, bir anlamda, bir “alan temizliği politikası”dır. Daha çok eski düzene dair bir yıkım hamlelerini ve arada yeni kanal açma girişimlerini içerir. Bu evre tamamlanmıştır.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!