'Bu nasıl bir demokratlıktır'
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, 'Türkiye'de söylenmedik söz kalmadı. Ama Avrupa'ya gidin 'Ermeni soykırımı yoktur' deyin. Bunun cezası var. Bu nasıl bir demokratlıktır?

Oluşturma Tarihi: 2015-05-22 13:02:02

Güncelleme Tarihi: 2015-05-22 13:02:02

Anadolu Ajansının haberine göre, Başbakan Yardımcısı Akdoğan,Ermeni sorunundan bahsediliyorsa duruma 1915 olayları alt başlığında bakılması gerektiğini ifade eden Akdoğan, olayları tarihinden, psikolojisinden ve ikliminden koparıp bir kesit olarak yorumlandığında yanlış sonuçlara varıldığını ifade etti.

Türkiye'de her konunun rahatlıkla konuşulduğunu belirten Akdoğan, şunları kaydetti: 

"Türkiye'de söylenmedik söz kalmadı. Ama Avrupa'ya gidin 'Ermeni soykırımı yoktur' deyin. Bunun cezası var. Bu nasıl bir demokratlıktır? Bu ne zaman tabu oldu, kutsal metne dönüştü? Niye korkuyorsunuz? Bu bir ihtiyaç, demokratik bir bakıştır, demokrat bakıştır. Bunlar 'Tamam, biz bu dosyayı kapattık, rafa kaldırdık'. Öyle bir şey var mı? Ortada bir delil, ispat yok. Sadece siyasi manipülasyonlar var, lobi çalışmaları var, parlamento çalışmaları var. Bunun üzerine bir hüküm inşa edilemez. Parlamentolar tarih yazamaz, hukuki hüküm veremez. Eğer Avrupa Parlamentosunun birazcık dirayeti varsa, ortak bir politika belirleyebiliyorsa, Suriye'de 300 bin insan katledildi, Mısır'da darbe oldu, idam kararını geçiyorum, Avrupa'da idam yok. Tepki verirler dedik, çok cılız ses çıktı. Senin hangi konuda bir fikrin var, ortaya çıkıp söz söyleyebiliyorsun bugüne dair. Gözünün önünde 700 insan denizde boğuldu. Hiç umurunda olmadı. Yani insani değerler, demokratik değerleri korumak için bugün sen ne yapıyorsun?"     

Yalçın Akdoğan, tarihin doğru yazılması kadar doğru yorumlanmasının da önemli olduğu vurgulayarak, "Her zamanın bir ruhu var, şartları var, psikolojisi var. 1915'te Ermeni hadisesinin ötesinde Türkiye'de çok ciddi hadiseler yaşandı. Öncesinde Sarıkamış'ta on binlerce insanımızı kaybettik. Çanakkale'de yedi düvel, birçok ülkenin askerleri Çanakkale Boğazı'na geldiler ve belki de asrın en büyük savaşlarından biri yaşandı" diye konuştu.

"Siyasetçinin işi sorun çözmek"

Hükumet olduktan sonra "Demokratik Açılım" sürecini başlattıklarını dile getiren Akdoğan, şöyle devam etti:  

"Türkiye'de faklı toplum kesimlerinin meseleleri var. Bunları ele almalıyız dedik. Aleviler, Kürtler, Ermeni meselesi ne varsa, yani Türkiye'nin muhatap kaldığı birçok kronik sorun, bunların üzerine gidelim dedik. Bir sorun varsa bunu çözmek lazım. Siyasetçinin işi sorun çözmek. Bunun için birçok reform yaptık, adımlar attık. Baktık ki Kıbrıs meselesi, 'Çözümsüzlük çözümdür' diye bir politika benimsenmiş. Avrupa Birliği ile ilişkiler tam bir kandırmacaya dönüşmüş. Ermeni meselesi, Kürt meselesi, yani bir sorunlar kümesi var ve buna karşı yanlış bakış açısının getirdiği bir kilitlenme durumu var. Biz 'Kafamızı kuma gömemeyiz' dedik ve bu meselelerin üzerine kararlılıkla cesaretle gitmeye çalıştık."    

Akdoğan, meselelerin üstüne gidildikçe korkan tarafın Türkiye olmadığının görüldüğünün altını çizerek, Kıbrıs meselesinde Türk tarafından "Evet", ancak Rum tarafından "Hayır" kararı çıktığını hatırlattı. "Hem Ermenistan'la ilişkileri normalleştirelim hem de Ermeni meselesi bağlamında daha neler yapılabilir, bu mesele nasıl yumuşatılabilir? Ama Ermeni diasporası, sorunu esir almış. 'Ermenistan' diye de bir derdi yok, 'Bu meseleyi çözüme kavuşturayım' diye de bir derdi yok. Bu meselede kafamızı kuma gömmüşüz. Birtakım lobiler, gitmişler çalışma yapmışlar, 'Soykırım var' diye. Bir kutsal tabuya döndürmüşler. Kimse bunu konuşamaz, tartışamaz hale gelmiş. Biz bu meselelerin üzerine gidince baktık ki ortada bu meseleleri kilitleyen birileri var. Kürt meselesinde Kandil, Ermeni meselesinde Ermeni diasporası, Kıbrıs'ta Rum kesimi.... Biz ileri adım atmadığımız için onların isteksiz olduğunu görmemişiz" değerlendirmesinde bulundu. 

"Hep birileri masadan kaçan taraf oldu"

Yalçın Akdoğan, Türkiye'nin çözüm için her adımında ellerinin havada kaldığını ifade ederek, "Hep birileri masadan kaçan taraf oldu. Ermeni meselesinde 'Arşivleri açıyoruz' dedik, 'Hodri meydan'. Arkasından 'Ortak komisyon kuralım, yani peşin hükme gerek yok, araştırmacılar çalışsın, komisyon nihayetinde hangi kararı verirse biz onu kabul edeceğiz' dedik. Var mı bundan büyük cesaret? Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesi, olmadı. Hep karşı taraf bahaneler ileri sürdü. Sırf jest olsun diye Cumhurbaşkanımız, başbakan olduğu dönemde taziye mesajı yayımladı, olmadı" diye konuştu.

Çanakkale'de bir ruh olduğunu ve bunu yeniden yaşatmak için zaferin 100'üncü yılında çeşitli etkinlikler yapıldığını hatırlatan Akdoğan, "Geçmişte birbirine kurşun sıkmış, birbiriyle savaşmış ülkelerin temsilcileri Çanakkale'de buluştular ve bütün dünyaya bir mesaj verdiler. 'Biz geçmişte savaşmış olabiliriz ama geleceği kin ve nefret üzerine kuramayız. Geleceği dostluk üzerine kurmamaz lazım. Dostluk köprüleri inşa etmemiz lazım'. Bu da bir Çanakkale ruhuydu. Birtakım parlamentolar asılsız iddialar üzerine kararlar alırken kin ve nefret tohumları ekerken, kabuk bağlamış yaraların kabuklarını kaldırırken Türkiye'den bütün dünyaya 70 ülkenin temsilcisi 'Dostluk köprüleri kuralım, geleceği barış üzerine inşa edelim' mesajı veriyordu" dedi.