CHP'nin yalanı stokçulara da yaramadı
Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan Gürsel Tekin'in '2 gün için Türkiye Suriye'ye girecek' iddiasını yazdı. 'Kaynağım sağlam' diyen Tekin'i bakın nasıl tiye aldı.

Oluşturma Tarihi: 2015-05-12 13:41:42

Güncelleme Tarihi: 2015-05-12 13:41:42

 

İŞTE KILIÇARSLAN'IN O YAZISI:

Savaş çıkınca yerine kim girecek?

Seneler önce bir Ramazan günü idi. Ankara'daydım. Yunanistan'la aramızda bir Kardak krizi çıkmıştı. O gece sahura kadar televizyondan gerginliği izledim. Sahurda, İstanbul'daki öğrenci evimizin sakinlerini uyandırmak için telefona sarıldım. Telefonu Mehmet açtı. 'Kalk Mehmet kalk, savaş çıktı' dedim. Mehmet, duraksamadan cevap verdi: 'Yerine kim girmiş lan?'
Bu, burada bir dursun.

Bu cumartesi, saat 12:00 sularında Viranşehirli arkadaşların işlettiği markete gittim. Amacım, akşam 19:00 sularında çıkacak savaş için anamın tabiriyle 'kuru-diri bir şeyler' almaktı. Mercimekti, undu, şekerdi… Mahmut'a doğrudan sordum: '20 litrelik ayçiçeği yağları nerde reis?'

Mahmut şaşkın cevap verdi: 'Abi, sen sağlıklı beslenme insanı oldun olalı sadece zeytinyağı alırdın, onu da son zamanlarda Çanakkale'den sipariş etmeye başladın. Ne yapacaksın 20 kilo yağı?' 'Cahil cahil konuşma Mahmut' dedim ona, 'sanki savaş çıkacağını bilmiyorsun. Hatta dur bakayım. Yoksa karaborsacılık yapmak için sakladın mı yağları? Bize de mi bro?'
Baktım yüzüme boş bakıyor, Türk siyasetini yakından takip etmeyen Mahmut'a hızlıca Gürsel Tekin isminde bir CHP'li olduğunu, kendisinin Türkiye'nin Suriye'ye gireceğini kesin bir dille ifade ettiğini, verdiği sürenin akşam 19:00 sularında dolacağını anlattım. Mahmut 'yanlışın var abi, sabahtan beri ne herhangi bir CHP'li geldi toplu alışverişe ne de herhangi bir başka mahalleli' dedi. Ardından duraksayıp 'estağfurullah abi. Bi kişi geldi sabahtan. '25 kiloluk pirinç çuvalları nerde mübarek' diye sordu. Bizde 25 kiloluk çuval olmadığını görünce 5'lik pirinç aldı 5 tane' diye ekledi.

Eh, bu durumda ben de alışveriş etmeden çıktım dışarıya.

Yine de akşama kadar içimde bir tedirginlikle dolaşmadım değil. Baktım 19:00 sularında savaş çıkmadı. Yine de tedbiri elden bırakmadım. Ne olur ne olmaz diye gömlek ve pantolonla yattım. 'Yahu koskoca CHP Genel Sekreteri savaşa gireceğimizi söyledi. Adamın verdiği süre bugün 19:00 sularında bitti ama yine de tedbirli olmak lazım' diye ne kadar dil döktüysem de evdekilere laf anlatamadım. Onlar pijamayla yatmayı tercih ettiler yani. 'Öngörüsüzlük böyle bir şey işte' diye düşündüm. Ama içimden. Hanıma karşı 'dışından' düşünmemek mutlu evliliğin altın kuralıdır zira.

Pazar sabahı biraz daha huzurlu uyandım. Af buyurun, 11:00 sularında anamın hazırladığı kreplere yumulurken 'savaşa gireceğiz' duygusu yavaş yavaş terk etti bünyemi. 'Krep' demem anlaşılsın diye. Yoksa 'kaygana' deriz biz ona.
Gerçi sonradan düşününce, savaş korkusunu içimden atan asıl şeyin krep değil de sucuk olabileceğini düşündüm. İçinde sarımsak olduğundan, sarımsak vampirlere karşı en etkili silah olduğundan…

Yine de 'bir ihtimal mi' diye düşündüm. Kaçtığı ülkede 'benim veremeyecek bir hesabım yok' pozu kesen bir gazetecinin yazısını okudum. 'Gazeteci' demem anlaşılsın diye. Yoksa 'Amerikan enstitüsü beslemesi' deriz biz ona. Şahane analizinde mealen 'Ankara'da seçimlerin yapılmayacağı konuşuluyor. Seçimlerin yapılmamasının tek yolu Türkiye'nin savaşa girmesi, o yüzden Gürsel Tekin'in 'Türkiye Suriye'ye girecek' açıklamasını çok önemsiyorum' dediğini hayretle, evet evet, hayretle müşahede ettim. Tabii ya. Ben bunu nasıl düşünememiştim. Elindeki anketlerde %45 civarı sonuçlar olan, seçim tarihini kendisi ilan eden bu AK Parti'nin, ülkeyi seçime sokmamak için yapmayacağı hinlik, çevirmeyeceği fırıldak yoktu. 13 yıl boyunca bir kez bile 'seçimden birinci parti olarak çıkmayı' kendisine hedef olarak belirleyemeyen rakiplerinden çok korkan AK Parti, seçime gitmemek için memleketi savaşa sokar mıydı? Elbette sokardı.

'Yahu nedir' diye kıvranıp daha derin bir araştırmaya koyuldum. Bazı 'mübarek' hesapların attıkları sosyal medya mesajlarıyla tam olarak aydınlandım. 'Gürsel Tekin deşifre edince Suriye'ye giremedi tabii AKP' diyorlardı. Tamam. İşte şimdi olmuştu. Türkiye, tankıyla, topuyla, uçağıyla, askeriyle Suriye'ye girmeyi kararlaştırmış; ancak Gürsel Tekin'in ifşaatıyla bu meşum plandan vazgeçmek zorunda kalmıştı. 'Ne Gürsel Tekin'miş be arkadaş' demedim tabii. Niye demedim? Çünkü 14:00 sularında maklube yemiştim.

Uzatmayayım. Anladığım şudur: Türkiye, var olsun, Gürsel Tekin'in yerinde müdahalesiyle savaşın kıyısından dönmüştü.
Zaten, Gürsel Tekin'in partisinin genel başkanı da iktidar olurlarsa Suriyeli mültecileri ülkelerine gönderme sözü vermişti. Anladığım kadarıyla arasının çok iyi olduğu Esed'e 'bu gönderdiğim insanların kılına zarar gelirse çok küserim bak' diyecek ve mültecilerin can güvenliklerini de garanti altına alacaktı. Daha ne?

Tam o dakika, ben marketten çıkarken bizim marketçi Mahmut'un niçin 'abi 19:00 sularında bir şey olacak. Ama bugün değil, 7 Haziran'da' dediğini de anlamış oldum. Üstelik dedim ya, bizim Mahmut Türk siyasetini yakından takip etmez.
Ne diyordu Cibran: 'Sen bu Türk tüpü sosyal demokratları çok hafife alıyon yeğenim. 6 seçim kaybetseler 'kaybedilecek yedinci seçimi göster' derler de şaşakalırsın. Musahhihe söyle 'tüpü'dür o. Bilerek yazdık.'