AA'da yer alan habere göre, Gülen Cemaati'nden ahlaki çürüme dolayısıyla ayrılan ve cemaatin "futbol imamı" olarak bilinen araştırmacı-yazar Said Alpsoy, yapının, çıkarına olan her şeye otomatikman helal gözüyle baktığını söyledi.
Alpsoy, Paralel Devlet Yapılanması'na nasıl girdiğini, burada hangi görevlerde bulunduğunu ve yapıdan niçin ayrıldığını anlattı.
Paralel Devlet Yapılanması ile 17 yaşındayken tanıştığını ve 17 yıl içinde kaldığı bu yapıda çeşitli görevlerde aktif rol aldığını belirten Alpsoy, 2003'te Gülen Cemaati ile bağlarını tamamen kopardığını söyledi.
İdealist bir insan olduğunu ve "İslam'a en iyi hizmeti nasıl yaparım?" diye düşünürken bu yapıyla tanıştığını dile getiren Alpsoy, özellikle yapıda kaldığı son 10 yılda ciddi görevler yaptığını, eksik tarafları ise ideali uğruna görmezden geldiğini kaydetti.
Alpsoy, ilk başta İslam'a hizmet ediyor gibi görünen yapıda zamanla ciddi şekilde "çürüme" meydana geldiğini ve tanık olduklarını artık "midesi kaldırmadığı" için yapıyla yollarını ayırdığını belirterek, "İslami olduğunu ileri süren bu yapının, özellikle son zamanlarımda ciddi şekilde ahlaken çürüdüğünü, İslam hukukuyla kendisini kesinlikle bağlı hissetmediğini gözlemledim" diye konuştu.
- "Çıkar uğruna haramı helal görüyorlar"
Alpsoy, kişiler gibi bu tip toplumsal yapıları da bağlayan farzların ve haramların olması gerektiğini ifade ederek, şunları aktardı:
"Ancak uygulamada gördüm ki o yapının çıkarına olan her şeye otomatikman helal gözüyle bakılıyor. Bu da İslam hukukunun ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Olayların kitaptaki yerine bakmıyorlar. Eğer söz konusu olayda kazançları varsa, kitaptaki hükmü ne olursa olsun bunu helal kabul ediyorlar. Bu, Paralel Yapı'nın kılcallarına kadar uzanmış bir anlayış. Bunları görmemi sağlayan somut olaylar yaşadım. Mesela, 'himmet' adı verilen yardımlarda önceden hazırlığın yapılması, oraya katılan şahısların birinin ilk olarak kalkıp, aslında hayali olan ve asla ödenmeyecek çok yüksek bir rakam söyleyip, diğerlerini psikolojik olarak ona göre zorlaması. Ayrıca kurban bağışlarında yapılanlar. Bunları görünce kendimi o yapıdan ayırdım."
- "Karakterleri her şeyi yapmaya müsait"
Said Alpsoy, Türk milletinin, bu yapının 17-25 Aralık sürecinden sonra gördüğü "gerçek yüzünü" kendisinin 10 yıl önce gördüğünü aktararak, "Kamuoyunda KPSS hırsızlığı, 17-25 Aralık süreci olarak bilinen olaylar hakkında bildiklerim, diğer insanlardan fazla değil çünkü o zamanlarda bu yapının içinde yoktum. Ancak 17 yıl içinde kaldığım bu yapıyı iyi tanıyorum. Bundan yola çıkarak bana sorarsanız, karakterlerinin bu tür şeyleri hatta çok daha fazlasını yapmaya kesin, gözüm kapalı, kendimden yüzde yüz emin şekilde müsait olduğuna şahitlik ederim. Çok daha fazlasını bile beklerim. Bundan daha fazlasını yarın bir gün duyarsam kesinlikle şaşırmam" şeklinde konuştu.
Alpsoy, yaklaşık 45 yıllık geçmişi olan Gülen Cemaati'nin, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi kendisini tehdit altında hissettiği dönemlerde hep aynı tepkiyi verdiğini söyledi.
Yapının tüm bu süreçlerde, "kesinlikle sürtüşmeye, mücadeleye girmemek, 'zillet' olarak yorumlanabilecek bir tevazu göstermek" şeklinde davrandığını dile getiren Alpsoy, normal tavrı bu olan yapının, 17-25 Aralık sürecinin başından beri adeta mutasyon yaşamışcasına, 180 derece ters bir tavır ortaya koyduğunu vurguladı.
- "Kökleri siyonizme dayanan güç odaklarının taşeronları"
Alpsoy, "Bu yapı, sergilediği hırçınlıkla benim gibi 17 yıl içlerinde bulunmuş insanlara bile parmak ısırtıyor" diye konuştu. Yapıdaki değişimin sebeplerine de değinen Alpsoy, şunları anlattı:
"Bu değişimin sebebi şu; önceki tehditlerle karşı karşıya geldiğinde kendisini güçlü hissetmiyordu. Arkasında sırtını dayadığı maddi, dünyevi bir güç de hissetmiyordu. O yüzden teslimiyeti tercih ediyorlardı. Bu süreçte ise göze göz bir mücadelenin içine girdiler. Bu değişiklik bile bence bu yapının aslında sadece kendi adına bir mücadele içinde olmadığının, uluslararası ölçekte, dünyada çok etkili olan ve kökeni siyonist nitelikli uluslararası güç odaklarının Türkiye taşeronluğunu yaptığının göstergesidir. Karşılarında devlet ve hükümet var ancak 'sırtımı İsrail'e, MOSSAD'a, Neoconlara, finans çevrelerine dayamış durumdayım' diyorlar. Bundan yola çıkarak, 'Bir tarafta uluslararası güç odakları, öbür tarafta Türkiye Cumhuriyeti var. Çok dengesiz bir karşılaşma. 'Biz çok güçlünün yanındayız ve bundan dolayı rahat, hırçın, saldırgan olabiliriz' diye düşünüyorlar."
Alpsoy, Paralel Devlet Yapılanması'nın bu süreçten başarıyla çıkmasının imkansız olduğunu ifade ederek, "Çünkü her ne kadar sırtlarını bu uluslararası güçlere dayamış olsalar da sahada savaşan güç itibarıyla, bir tarafta yarı şizofrenik bir emekli vaiz ile onun emrinde 8-10 bin kadar orta ve üst düzey bürokrat, öbür tarafta ise 2 bin 200 senelik geleneğe ve birikime sahip bir devlet var. Bunu yıkmaya çalışan yapı 44 senelik. Bu, çakalın aslanı boğmasına benziyor. Aslan intihar etmeye niyetli değilse, imkansız bir mücadeledir. Şu anda yaşanan bu. Ancak mücadele ederken, ileride bunları mağdur gösterebilecek haksızlıklara imza atılmaması gerekir" ifadelerini kullandı.