Daily Telegraph: AB-Türkiye anlaşması tehlikede
İngiliz Daily Telegraph gazetesi, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında mülteci krizi için varılan anlaşmanın dün akşam itibarı ile tehlikede olduğunu öne sürdü.

Oluşturma Tarihi: 2016-03-16 10:52:07

Güncelleme Tarihi: 2016-03-16 10:52:07

Daily Telegraph gazetesi tehlikede olarak gördüğü duruma gerekçe olarak, Ankara'nın Brüksel'e "şantaj yaptığı" iddialarını ve Almanya'nın mültecilerin Türkiye'ye gönderilmeleri planına dayalı prensip anlaşmasına yönelik yasal endişeleri gösterdi.

Gazetenin iç sayfalarındaki haber, Daily Telegraph'ın Avrupa editörü Peter Foster ile muhabirlerinden Matthew Holehouse'ın imzasını taşıyor.

Haberde, Kıbrıs'ın, Alman planına dayalı anlaşmayı veto etme tehdidinde bulunduğu, Fransa ve Çek Cumhuriyeti'nin Türkiye'yi "Avrupa'ya şantaj yapmakla" suçladığı, bazı Avrupalı yetkililerin de anlaşmanın yasadışı olduğunu kabul ettikleri belirtiliyor.

Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, Perşembe günü başlayacak AB zirvesi öncesi dün Lefkoşa ve Ankara'da temaslarda bulunmuştu.

Donald Tusk, prensip anlaşmasının AB'ye üye 28 ülkenin tümü ve birliğin tüm kurumlarınca onaylanması gerektiğini hatırlatmıştı.

'AB, müzakerelerden hasar alarak çıkacak'

Daily Telegraph'a konuşan AB'den üst düzey bir diplomatik kaynak, Cuma günü birlik üyesi ülkelerin Cuma günü uzlaşmalarının beklendiğini söylemiş. Ancak aynı kaynağa göre, AB müzakerelerden hasar alarak çıkacak, anlaşmanın nasıl uygulanacağının netleşmesi için de aylarca beklenmesi gerekecek.

İngiliz gazetesine konuşan Brüksel merkezli Avrupa Refırm Merkezi'nden göç uzmanı Camino Mortera-Martinez ise şu değerlendirmeyi yapmış:

"Bu anlaşma üzerinde yeterince durulmadı. Taraflar, anlaşmanın sonuçları üzerinde, koşullarını açıkladıktan sonra düşündüler. Oysa çok kısa süre içinde çözülmesi gereken çok fazla sorun var."

'Merkel, Tusk'ı küçük düşürdü'

Konuyla ilgili son gelişmelere ayrıca Financial Times iç sayfalarındaki bir haberde, Times ise başyazında değinmiş.

Financial Times gazetesindeki haberin başlığı, "Tusk, Türkiye ile varılan anlaşmaya yönelik sorunları gidermeye çalışıyor".

Gazete, Brüksel muhabirleri Peter Spiegel ve Alex Barker'ın imzalarını taşıyan haberde, Tusk'ın hem yasal sorunları aşmaya hem de Kıbrıs'ın öfekesini yatıştırmaya çalıştığını belirtiyor.

Financial Times, Tusk'ın bugün AB üyesi 28 ülkenin liderlerine yeni bir taslak anlaşma metni göndereceğine, "anlaşmanın yeniden dengelenmesi gerektiğini" söylediğine dikkat çekiyor.

Gazete prensip anlaşmasının Almanya Başbakanı Angela Merkel'in eseri olduğunu vurguluyor. Merkel'in, Tusk'ı, 2014'te mevcut görevini kabul etmesine ikna ettiğini ancak sonra iki liderin aralarının Merkel'in göç politikası yüzünden açıldığını da ekleyerek...

Financial Times'a konuşan ve adı açıklanmayan, Türkiye ile müzakerelere katılan Avrupalı bir liderin üst düzey danışmanı şunları söylemiş:

"Merkel Tusk'ı küçük düşürdü. Tusk hazırlıkları yaptı, önemli oranda ilerleme sağladı. Daha sonra Merkel onu bir kenara itti. Merkel, Tusk'ın bitirdiğini düşündüğü bir müzakereye başladı."

Financial Times'ın haberinde, Tusk'ın dün Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis'in yanında sarfettiği şu sözler de yer alıyor:

"AB, 28 üye ülkenin oluşturduğu bir birliktir. Kıbrıs da; Almanya, Fransa, Holanda ve birliğe üye diğer ülkeler kadar önemlidir."

Times: AB içinde daha fazla işbirliği gerekebilir

Times gazetesi ise başyazında AB ülkelerine kontrolsüz göçün önlenmesine ilişkin anlaşmanın hayati önem taşıdığını vurguluyor.

Ancak gazeteye göre, nihai anlaşma için AB üyesi ülkelerin daha fazla işbirliği yapmaları ve birlik olmaları gerekebilir.

Başyazıda ayrıca

Times, başyazısını şu satırlarla noktalıyor:

"Nihai bir anlaşmayı, farklı öncelikleri ve kamuoyu baskıları olan AB üyesi 28 ülkenin tümünün kabul etmeleri gerek. Avrupa için bu noktaya gelmek bilr yaklaşık bir yıl aldı. En büyük siyasi engellerle de henüz karşılaşılmadı.

"Yaklaşık 2 milyon mülteciyi sınırlarında bulunduran Türkiye, tüm kartlara sahip gibi görünüyor. Ancak Ankara çok başlı bir yaratıkla müzakerelerde bulunmak zorunda. Bu yaratığın ağızlarından da aynı melodiler çıkmıyor olabilir. Çıkmaması halinde ise Avrupa projesi bir kez daha krizde demektir."