Davutoğlu Rusya, Esed rejimi ve PKK'nın Türkiye sınırında bir "terör" kuşağı kurmak istediğini söyledi ve ‘Türkiye'nin ulusal güvenliğini korumak için bir an olsun tereddüde düşmeyiz' dedi. Davutoğlu konuşmasında şu ifadeleri kullandı.
“Rusya, rejim, PKK ve YPG el ele tutuşmuş Türkiye'nin güney sınırında bir terör kuşağı, bir terör yapılanması kurmak istiyor. Türkiye'yi bir terör yapılanmasıyla sınır komşusu haline getirmeye yönelik tüm bu oyunların farkındayız ve buna izin vermeyiz. Türkiye'nin ulusal güvenliğini korumak için bir an olsun tereddüde düşmeyiz. Bu ülkenin ulusal güvenliği tüm çıkarların, dengelerin, ortaklıkların üzerindedir. Bu konuda kimseden izin almaya ihtiyacımız olmadığını da herkes bilmelidir. Ne sınırlarımızın içinde, ne de dışında, Türkiye'yi hedef alan hiçbir senaryoya izin vermeyiz.”
“Aziz vatandaşlarım, bütün meselelerimizi hukuk ve demokrasi esasında çözeceğiz. Türkiye demokrasiden, hukuktan, adaletten, refahtan hiçbir surette geri adım atmayacaktır. Türkiye, hakkında karanlık odalarda yazılan karamsar senaryolara hiçbir şekilde diz çökmeyecektir. Terörün bu ülkede alabileceği herhangi bir yol, herhangi bir mesafe yoktur.”
“7 Haziran'dan sonraki süreçte Doğu ve Güneydoğu'da halkın teröre ve terör örgütüne destek olmadığı açıkça ortaya çıktı. Şehirlerde hayatın normal seyretmesine engel olmaya çalışan, çocuk, yaşlı demeden bölge halkına eziyet eden terör örgütünün bu topraklarda artık yeri yok. Camilere, okullara, hastanelere saldıracak, bomba atacak kadar gözü dönmüş bu canilerin bölge halkını asla temsil etmediği, edemeyeceği ortada.”
“Suriye'deki çatışmalar beşinci yılını tamamlamak üzere. Ülkemiz başından beri bu çatışmaların siyasi bir dönüşümle sona erdirilebileceğini savunuyor. Bu çerçevede son dönemde çatışmaların durdurulmasına yönelik atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bu adımların olumlu sonuçlanması için Rusya'nın ve Esed rejiminin verdikleri sözleri tutması gerekir. Verilen sözler tutulmadığı takdirde bu çabaların sonuçsuz kalacağı açıktır.”
“2. Dünya Savaşı'ndan bu yana dünyanın gördüğü en büyük insani kriz ülkemizin yanı başında yaşanıyor. Türkiye olarak bizim bu zulüm ve haksızlıkları görmezden gelmemiz elbette beklenemez. Bizim, Suriye ile 911 kilometrelik bir sınırımız var. Burada yaşanan her olay, menfi ya da müspet her gelişme bizi doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla bizim ülke olarak oradaki insani krize ve siyasi gelişmelere duyarsız kalmamız beklenemez. Biz çatışmaların başladığı ilk günden beri zulme uğrayan Suriyeli kardeşlerimizin yanında olduk, bugün de olmaya devam ediyoruz. Türkiye, Mart 2011'den itibaren bölgede din, dil, ırk ayrımı gözetmeden tüm mağdurlara kapısını açık tutmuştur. Bugün itibariyle ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin sayısı 2,7 milyonu bulmuştur. Ülke olarak tüm dünyaya örnek olması gereken bir gönlü genişlik, bir misafirperverlik gösteriyoruz. İnsanlarımız evlerinden, yurtlarından edilmiş bu kardeşlerimize kucak açıyor. Her birine buradan tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Aslında bütün toplumların yapması gereken budur. Bütün dünyayı ilgilendiren böyle bir meselede uluslararası toplum konuyu birçok yönüyle görmezden gelmeye devam ediyor. Türkiye olarak Suriye halkının yaşadığı acılara dikkat çekerek uluslararası toplumun bu meseleye hassasiyetini arttırmaya devam ediyoruz.”
“Uluslararası toplumun, başta ABD ve Rus yönetimlerinin artık samimi davranması, gerçeklerle yüzleşmesi lazım. Son dönemde özellikle Avrupa Birliği'nin mülteci krizinin kendilerini de etkilemesi ile beraber sergilemiş olduğu ortak tavır bizim için sevindirici bir gelişmedir. Umuyoruz ki Suriye halkının yaşadığı acılara son verecek hakkaniyetli bir çözüme en kısa zamanda ulaşılır. Beklentimiz bölgede zulmedenle zulme uğrayanın aynı kefeye konmadığı, Suriye halkının iradesine uygun kalıcı bir çözüme bir an önce ulaşılmasıdır.”