İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına aralarında Ebu Hanzala adı ile bilinen Halis Bayuncuk'un da bulunduğu 9 tutuklu sanık cezaevinden getirilirken, 26 tutuksuz sanık ve avukatları da duruşmaya katıldı. İddianamede, hakkında takipsizlik verilen bir kişiyle aynı ad soyadlı olan tutuklu sanık Mehmet Karlı, isim karışıklığından dolayı cezaevinden getirilemedi. Hakkında yakalama kararı bulunan ve örgüt yöneticiliğiyle suçlanan sanık İlyas Aydın ise duruşmaya katılmadı. Duruşma salonunda yabancı uyruklu sanıklar için tercüman hazır bulundu.
Duruşmanın başlamasının ardından sanıkların kimlik tespitlerine geçildi. Tutuklu sanık Halis Bayuncuk, kimlik tespitinde evli ve 1 çocuk sahibi olduğunu belirterek, aylık bin 500 TL gelirle serbest meslek yaptığını söyledi.
Mahkeme başkanı Ahmet Civelek, kimlik tespitlerinin ardından dosyadaki müştekilere bugün kendilerine sıra gelmeyeceğini, kayıtlarını yaptırdıktan sonra isterlerse gidebileceğini söyledi. Duruşmada daha sonra mahkeme başkanı, iddianamenin okunmasına geçileceğini belirtti. Sanık avukatları, iddianamenin çok uzun olduğunu, sanıkların iddiaları bildiğini, bu nedenle okunmasını istemediklerini söylediler. Ancak yabancı uyruklu iki sanık iddianameyi görmediklerini belirttiler. Bunun üzerine mahkeme başkanı, yabancı uyruklu sanıklar için iddianamenin tercümeye gönderildiğini, tercüme evraklarının dönmediğini kaydetti.
İKİ DOSYA BİRLEŞTİ
Duruşma salonunda gazetecilerin bulunmasına tepki gösteren bir tutuksuz sanık ayağa kalkıp bağırarak,"Buradan çıktıktan sonra bizim hakkımızda provakatif haberler yapıyor" dedi.
İzleyiciler bölümünde oturan bir tutuksuz sanık ise bir kadın gazetecinin yanına oturmasına tepki göstererek,"Caiz değil. Kalk buradan" diye tepki gösterdi.
Duruşmada daha sonra mahkeme başkanı Ahmet Civelek, biri 30, diğeri 67 sanıklı iki ayrı dava dosyasının birleştiğini, 1 sanığın ise her iki dosyadan da tutuklu olduğunu hatırlattı.
İFADESİNE SALAVAT GETİREREK BAŞLADI
İki ayrı iddianamenin özetinin okunmasından sonra sanıkların savunmasına geçildi. Ebu Hanzala kod adı ile bilinen tutuklu sanık Halis Bayancuk, savunmasına besmele çekip ve salavat getirerek başladı. Bayancuk ifadesinde, iki ayrı iddianamenin birleştirilmesine tepki göstererek, "Bu iki davanın birleştirilmesi kararı ile ilgili konuşmak istiyorum. Bu iki dosyanın birleştirilmesinin tek gerekçesi benim" dedi.
"BİRBİRİYLE SAVAŞAN İKİ AYRI ÖRGÜTTEN YARGILANIYORUM"
Bir dosyada El Kaide'nin Türkiye sorumlusu, diğer dosyada ise IŞİD'in üyesi olarak gösterildiğini belirten Bayancuk, "Normal olarak bir adamın bir örgütün lideri, başka bir örgütün de üyesi olması bu iki örgütün de birbiri ile savaşıyor olması çok mümkün değil. İddianameye göre ben birbiri ile savaşan iki örgütten birinin lideri, diğerinin de üyesi oluyorum. Her iki davanın tefrik edilmesini istiyorum. 10 yıldır İstanbul ve Türkiye genelinde İslam adına çalışma yapıyoruz. Biz haftada bir ders verir, seminer yaparız. Bunların hepsi de Kültür Bakanlığı'ndan izinlidir" diye konuştu.
MAHKEMEYE WIKILEAKS BELGESİ SUNDU
Bayancauk, ifadesi esnasında mahkemeye Wikileaks belgesi sunarak, "Polisin benimle ne derdi var bilmiyorum. Polis bize operasyon yaptıktan sonra bu belgeyi Amerikalı bir yetkili yazmış. Belgede polisin operasyon yaptığını, hiçbirinin El-Kaide üyesi olmadığını, bir yıl sonra hepsinin serbest kalacağını yazmış. Bir yıl sonra gerçekten serbest kaldık" ifadelerini kullandı.
"BENİM BÖYLE BİR DEVLETİ BENİMSEMEM MÜMKÜN DEĞİLDİR"
"Demokrasiyi ve parlamenter sistemi benimsemiyorum" diyen Bayancuk, "Bu benim akidemdir. Bu benim inancımdır. Çünkü ben Müslümanım. Bir Müslüman yaşamını, inancını Allah'ın kelamına göre düzenler. Otorite ve yasa sadece Allah'a aittir. Ama demokrasilerde hakimiyet ve egemenlik halka aittir deniyor. Bir Müslüman olarak demokrasiyi asla bu hali ile benimsemem mümkün değildir. Benim böyle bir devleti benimsemem mümkün değildir" dedi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı Civelek, "Öyle bir ülke var ise git" deyince Bayancuk, "Şu anda yok. Bu benim inancımdır. Sizin bu tavrınız zaten insanları Türkiye'den kaçırıyor. İnsanlar sağına soluna bakıyor Suriye'ye gidiyor. Oraya gidince de örgüt üyesi diye buraya getiriyorsunuz. Öyle bir düzen olsun istiyorum ki o düzende adalet olsun. Şahsa göre, kişiye göre adalet olmasın. Ama mevcut sistem böyle değil. Ne din, ne adalet, ne vicdan olarak bu sistemi benimsemiyorum. Benimseyen insanı da putperest olarak görüyorum" diye konuştu.
"MAHKEME SALONUNDA NEDEN ATATÜRK RESMİ VAR?"
"Bu salona girdiğimde mahkeme salonunda niye Atatürk'ün resmi var?" diyen Bayancuk, "Sınıfa girdiğimde niye Atatürk'ün resmi var. Bakkaldan ekmek aldığımda niye paranın üstünde Atatürk'ün resmi var? Doğal olarak ben bir Müslümanım, putperest değilim. Bu rejimi de benimsemiyorum" dedi.
"NİYE BENİ ÖRGÜTLE İLİŞKİLENDİRİYORSUNUZ"
Bayuncuk'un bu ifadeleri üzerine üye hakim, "Sizin bu dediklerinizi IŞİD de söylüyor. Sizin farkınız ne?" diye sordu. Bayancuk, "Aramızdaki fark ben inandıklarımı insanlara anlatıyorum. IŞİD ise inandıkları için savaşıyor. Sizin yasanıza göre fikirleri anlatmak suç değil. Propaganda yapmıyorum. Devletin istihbaratının raporları varken niye beni örgütle ilişkilendiriyorsunuz" yanıtını verdi.
"DEMOKRASİYİ BENİMSEMİYORUM, ŞERİAT İSTİYORUM"
Bayancuk ifadesinde, Suruç saldırısının ardından HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yaptığı açıklamaları da eleştirerek, "Selahattin Demirtaş gibi eli kanlı bir kişi, Suruç patlaması olduktan sonra bizim dergimiz adından bahsetti. İki gün sonra da bize operasyon yapıldı. Oy kullanmıyorum. Demokrasiyi benimsemiyorum. Müslümanım ve şeriat istiyorum. Fikirlerin paralellik göstermesi bizim o örgütle aynı çatı altında olduğumuzu göstermez. Hiçbir örgütle bağım olmadı. Fakat bu insanlar sırf kendilerine aykırı gördüklerini var olan radikal örgütlere yamayıp içeri attılar. Hakkımı onlara helal etmiyorum. İki kişi aynı ayeti okuyor diye aynı örgütten olduğunu gösteren bir kanıt mı vardır?" dedi.
"TEVHİD İSİMLİ DERGİ İLE İLGİLENİYORDUK"
Mahkeme Başkanı Civelek, sanık Bayuncuk'a Bağcılar'daki kitap evi ile ilgisinin ne olduğunu sordu. Bayuncuk,"Burası bir ev değil, iş merkezidir. Tevhid isimli dergi basılıp yazılıyor. Büyük 3 katlı bir yer. Burada inancım olan şeyleri anlatıyorum. 10 yıldır gönüllü olarak yapıyorum bu çalışmayı. Dergiler satılıyor, gelen paralarla yeni dergiler satılıyor. Bu dergi Abdullah Demir adlı kişi üzerinedir" ifadelerini kullandı.
"YOLDA YÜRÜRKEN ÜZERİMDE ELEKTROŞOK VE BİBER GAZI TAŞIYORDUM"
Mahkeme başkanı, Bayuncuk'a söz konusu kitabevinde 1 adet pompalı silah, 3 adet pala, 19 adet dolu fişek ve elektroşok cihazı bulunduğunu, bunların kime ait olduğunu sordu. Bayuncuk, "Bunların kime ait olduğunu bilmiyorum. 6-7 Ekim olaylarında PKK saldırıları başladı. Cezaevine gelen polisler PKK sana suikast yapacak dediler. Bir aydır tecritte yaşıyorum. Güvenlik için olduğunu söylüyorlar. Bu saydığınız şeyleri, 6-7 Ekim olayları nedeniyle getirdiklerini düşünüyorum. Ben de yolda yürürken üzerimde biber gazı ve elektroşok cihazı taşıyordum" diye konuştu.