İmam Gazâlî Kimdir?
Asıl adı Muhammed olan Gazâlî (1058-1111) Horasan'da dünyaya gelmiştir. İslam'a yaptığı hizmetlerden ötürü Hüccetü'l-İslâm, Zeynü'd-Din ve İmam gibi isimlerle anılır. Horasan'daki Tus Şehri yakınlarındaki Gazale'de dünyaya geldiği için Kendisine Gazâlî denilmiştir. Fakat bazı kaynaklarda Arapça 'da yün eğirmek manasına gelen “Gazzal” babasının mesleği olduğu için bu adla anıldığı da zikredilmektedir. Tus şehrinde medrese eğitimi aldıktan sonra dönemin ilim merkezlerinden Cürcan'a giderek orada da ders almıştır. Ardından memleketi Tus'a dönerken başından geçen bir olayı şu şekilde anlatmaktadır:
Tus'a geliş sırasında içinde bulunduğum kafile ile eşkıyaların baskınına uğradık. Yanımızdaki bütün eşyaları alıp gittiler. Ben adamların arkalarından koşup başkanlarına yalvardım:
“Allah aşkına benim eşyalarım arasında defterim var. Sizin işinize yaramazlar. Onları bana verin” dedim. Liderler:
“O defterin içinde ne var?” diye sordu. Ben:
“Defterimin içinde yazdığım notlar var. O bilgileri de elde etmek için Cürcan şehrine gittim. Yıllarca emek verdim, ilim öğrendim.
Eşkıya gülüp bana şöyle dedi:
“Sen nasıl ilim elde ettiğini söyleyebilirsin? Defterin elinden alınınca ilimsiz kalıyorsun.” Sonra adamlarına emretti, kitap ve defteri geri verdiler. Eşkıyanın söyledikleri beni çok düşündürdü. Tus şehrine döner dönmez bütün yazdıklarımı ezberledim. Bu olay bana iyi bir ders vermiştir.
Eğitim hayatına daha sonra Nişabur'da devam etmiştir. 28 yaşında Nizamiye medresesinin baş müderrisliğine atanmıştır. Hayatı boyunca pek çok sapkın düşüncelerle engin fikir ve bilgi birikimiyle mücadele etmiştir.
55 yaşında ebedi aleme göç etmiştir. Mezarı İran'da bulunan meşhur şair Firdevsi'nin mezarının karşısındadır.
Eserlerinden bazıları: İhyâ-u Ulûm-id-Dîn Tehâfütü'l-Felâsife Kimya-i Saadet, Kalplerin Keşfi.
Selçuklu Sultanı Sencer'e İmam Gazâlî'nin yazdığı efsane mektup
“Haşmetli Selçuklu Sultanı Sencer Hazretlerine”
Bismillahirrahmanirrahim
Allah sizi hükmüyle hâkim kılsın ve bütün dünya hükümdarlıklarının değersiz kalacağı günden önce, size saadet sultanlığı bahşetsin. Dünya sultanlığı nihayet Doğu ile Batı arasında malik olmaktan ibaret olup, insanoğlunun ömür müddeti de en çok yüz senedir. Cennet sultanlığı ise o kadar geniştir, ona kıyasla bütün dünya bir toz zerreciğidir. Bu ebedi sultanlığı malik olmak, bütün cihan halkı için güç ise de Doğunun Sultanı için güç değil, kolaydır.
Peygamber efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurmuşlardır: “Bir günlük adalet icrası, altmış yıl ibadetten üstündür” mademki Allah diğerlerini altmış yılda kazanabileceğini senin bir günde kazanman için eline vasıta ve sebep vermiş, bundan daha büyük bir devlet ve başarı olur mu?
Dünyanın bulunduğu durum üzerinde tefekkür edecek olursanız, size çok değersiz görünecektir. Büyükler şöyle demişlerdir: “Bu dünya kırılgan ve dayanıksız bir altın testi, öbür dünya da dayanıklı ve kalıcı toprak bir testi olsa, akıllı insan bu toprak testiyi seçer.”
Hakikatte ise durum oldukça farklıdır. Bu dünya topraktan yapılmış bir testi, öbür dünya ise altından yapılmış bir testidir. Öncekini sonrakinden üstün tutan insan nasıl akıllılardan sayılır? Güzel bir hayat arzular ve en değerli ümitlerinizi cennete saklarsanız, hayatınızın bir günü, ibadetle geçirilen altmış yıla denk olacak ve Allah hiç tanımadığınız saadet kaynaklarını mutlaka size açacaktır.
Şunu biliniz ki, şu anda 53 yaşındayım. Ömrümün kırk yılı, kendilerinden sürekli ders aldığım âlim ve kâmil insanların yanında geçti, ta ki insanlar beni tanımaya ve düşüncelerimdeki değişmeyi anlamaya başlayıncaya kadar. İsfahan ve Bağdat'ı dünyanın mümtaz şehirlerinden ikisi yapabilmek için her şeyi göze alan hükümdar babanızın saltanatında 20 yıl yaşadım. Birkaç sefer Abbasi Halifesi Muktedir Billah'ın sarayına, babanızın elçisi sıfatıyla gittim ve Selçuklu Devleti ile Abbasi Halifeleri arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için elimden gelen her şeyi yaptım. 70 kitabın yazarıyım. Mekke ve Kudüs'te yıllarca bulundum. Vaazlar verdim. Kudüs'te Hz. İbrahim'in (A.S.) türbesini ziyaret ettiğim zaman, mezarında Fatiha okuyarak kendi kendime şöyle yemin ettim:
1.Hiçbir hükümdarın saray maiyetinde bulunmayacağım, hiçbir hükümetten hizmet karşılığı bir aylık veya ücret almayacağım. Çünkü bu durum halka yapılan hizmetin değerini düşürecektir.
2.Dini ihtilafları körükleyecek hiçbir münakaşaya girmeyeceğim.
Hz. İbrahim'in türbesinde ettiğim yemine 12 yıl boyunca sadık kaldım. Şimdi ise görüşmek için sizden bir emrin çıktığını duydum. Emriniz mucibince başkent yolu üzerindeki Meşhed'e kadar geldim. Ancak daha önce kendimi bağladığım yemini hatırlayıp, durumu yeniden gözden geçirince, yapmaya niyetlendiğim ziyaretimi iptal etmeye karar verdim. Haşmetmeablarının bir yemini yerine getirme hakkını hürmet edeceklerini ümit ediyorum ki, sadece sözümü yerine getirdiğim için ıstırap çekmekteyim.
İstişare vazifesini yerine getirirsem, beni saray maiyetine katılmaya zorlamaz ve yeminimi bozma pahasına saraya katılmamı istemezsiniz. Aksi takdirde bu isteğiniz, beni layık gördüğünüz vazifeyi değersiz kılacaktır. Ve şimdi son sözlerimde, memleketim Tus'a dönme izni ve bahtiyarlığını bana bahşetmenizi, acizane niyaz ediyorum. Bu merhametli davranışınız için, Allah da size bu dünyada ve ahrette tükenmez ihsanlarda bulunsun; sizi Dar-ı Bekada hem peygamber hem de ünlü bir hükümdar olan Süleyman'ın rütbesine ulaştırsın.
Haşmetmeablarının naçiz hizmetkârı El- Gazâlî