Erbaş: Bütün derdi İslam'la yoğrulmuş bir Anadolu'ydu
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, merhum hadis, tefsir ve fıkıh alimi Muhammed Emin Saraç için, 'Bütün derdi İslam'la yoğrulmuş bir Anadolu'ydu' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2021-02-23 11:15:28

Güncelleme Tarihi: 2021-02-23 11:15:28

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, hadis, tefsir ve fıkıh alimi Muhammed Emin Saraç'ın, Anadolu'nun İslam'la yoğrulmuş bir coğrafya olması için gecesi gündüzü olmadan çalıştığını belirterek, "Hocamız özlediği Türkiye'yi kısmen görmüş olmanın mutluluğunu taşıyordu son zamanlarda ve hamd makamında olduğunu söylüyordu. Sürekli Cenabıhakk'a bugünleri kendisine gösterdiği için hamdediyordu." dedi.

Erbaş, tedavi gördüğü hastanede 19 Şubat Cuma günü 92 yaşında hayatını kaybeden, 60 yılı aşkın bir süre Fatih Camisi'nde tefsir, hadis ve fıkıh dersi veren, yurt içinden olduğu kadar yurt dışından da yüzlerce talebe yetiştiren son Osmanlı alimlerinden Muhammed Emin Saraç'ın ilmi kişiliğini, eğitim faaliyetlerini ve onunla yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından eğitim görmeye başladığını ve bu süreçte Vefa semtindeki İlim Yayma Vakfı Yüksek Tahsil Talebe Yurdunda kaldığını hatırlatan Erbaş, Saraç tarafından bu yurdun medrese odalarının ön kısmındaki mescidinde yapılan "Müslim-i Şerif" hadis derslerine katıldığını bildirdi.

Bu sayede hocası ile tanıştığını aktaran Erbaş, her dersin sonunda İmam Busiri'nin Peygamber aşkıyla yazdığı "Kaside-i Bürde" isimli kasidesinin ilk bölümünü makamlı bir şekilde okuduklarını ve bu etkinliği Saraç'ın çok sevdiğini ifade etti.

Erbaş, Saraç'ın Muhammed Ali Es-Sabuni'nin "Muhtasar İbn-i Kesir Tefsiri"nden tefsir, "Ahkam Tefsiri"nden tefsir-fıkıh ve Aliyyul Kari'nin "Şifa-i Şerif" eserinden de hadis dersi verdiğini anlatarak, 1988'de Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezinde eğitim görmeye başladığı ana kadar ders almaya devam ettiğini vurguladı.

İlim aşığı Saraç'ın 1943'te memleketi Tokat'tan İstanbul'a gelip Fatih medreselerinde Osmanlı dersiamlarından Ali Haydar Efendi'den 7 yıl eğitim aldığını anlatan Erbaş, Ali Haydar Efendi'nin tavsiyesi ile Saraç'ın Mısır'a gidip Muhammed Zahid el-Kevseri, Mustafa Sabri Efendi ve İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un arkadaşı Mehmet İhsan Efendi'den ilim tahsil ettiğini belirtti.

Erbaş, Mısır'dan Türkiye'ye 1960'da dönen Saraç'ın İstanbul'da Osmanlı dersiamlarının geleneği olan cami derslerini Fatih Camisi'nde ve İlim Yayma Vakfının Vefa'daki yurdunun mescidinde yaklaşık 60 yıl sürdürdüğünü anlatarak, "İlim aşığı bir alimdi. Emin Saraç Hocamız hep okuturdu. Yazmaktan çok okutmaya önem vermişti, bunu öncelemişti. Ne kadar çok talebeye ders okutabilirsem, tefsir, hadis ve fıkıh alanında ne kadar çok bu ilmi gençlere ulaştırabilirsem, öğretebilirsem o kadar kardır amacıyla hakikaten 60 yılını dolu dolu geçirmiş bir insandı." değerlendirmesini yaptı.

"Hayır sahibi insanları eğitim faaliyetlerine yönlendirirdi"

Saraç'ın "ilmi ile amil bir alim" tipine çok önem verdiğini aktaran Erbaş, şöyle devam etti:

"Derslerde geçmiş ulemadan, tanıdığı kadarıyla iz bırakmış, gönüllerde taht kurmuş alimlerden örnekler verirdi. İstanbul müftülerinden Bekir Haki Efendi, kayınpederi olan Ali Yekta Efendi, Ömer Nasuhi Bilmen Efendi'den örnek verirdi. Onlar gibi olmamızı tavsiye ederdi. Özellikle ilmi ile amil olmayı talebelerine çok tavsiye ederdi. Kendisi Tokatlı olduğu için Tokat'ta babasının da dedesinin de zaman zaman 3-6 aylık tutuklama dönemleri olduğundan bahsederdi. Yaptıkları Kur'an okutmaktır, Arapça okutmaktır. Bu durum başlı başına ne kadar zor zamanlardan geçtiğimizi esasında ortaya koyuyor. Bu ve benzeri pek çok hatıra anlatırdı bize."

Erbaş, Saraç'ın Türkiye'ye yönelik ümitleri, düşünceleri ve duygularına da değinerek, "Bütün derdi İslam'la yoğrulmuş bir Anadolu'ydu. İstanbul medreseleriyle alimleriyle meşhur olmuş bir Anadolu, gelecekte de aynı medeniyetin devam etmesi, o medeniyet birikimlerinin geleceğe taşınabilmesi konusunda adeta çırpınırdı. Bunun için gecesi gündüzü yoktu. Sürekli geleceği omuzlarında taşıyacak gençlerin yetişebilmesi için hem kendisi ders okuturdu hem de o gençlerin yetişebilmeleri için vakıf, dernek, eğitim faaliyetlerine fikren, madden destek olurdu. Öğrencilere burs verme konusunda, İlim Yayma Vakfı'nın gelişmesi ve benzeri vakıfların sayılarının artması konularında çok büyük katkıları olurdu." ifadelerini kullandı.

Saraç'ın İslam dünyasından kişileri tanıdığı geniş bir çevresi olduğunu ve farklı yerlerdeki hayır sahibi insanları eğitim faaliyetlerine yönlendirdiğine işaret eden Erbaş, özellikle din eğitimi alanında çok iyi gençlerin ve alimlerin yetişmesi noktasında çırpındığını vurguladı.

Erbaş, Saraç'ın ilmi geleneğini devam ettirecek talebeleri de yetiştirdiğini ifade ederek, şu bilgiyi paylaştı:

"Bundan sonra Emin Saraç Hoca olmayacak ama Emin Saraç Hoca'nın yetiştirdiği talebeler sayesinde bu ilim yolu devam edecek. Fatih Camisi'nde Emin Hocamızın okuttuğu dersler, onun talebeleri tarafından şu an okutuluyor. Tefsir dersleri Hamdi Arslan Hocamız, Buhari-i Şerif dersleri Halil İbrahim Kutlay tarafından yapılıyor. Farklı illerde hocamızın talebeleri dağılmış vaziyette, o illerde bu gelenek devam ediyor. Hocamız özlediği Türkiye'yi kısmen görmüş olmanın mutluluğunu taşıyordu son zamanlarda ve hamd makamında olduğunu söylüyordu. Sürekli Cenabıhakk'a bugünleri kendisine gösterdiği için hamdediyordu."

"Saraç'ı din eğitimi noktasındaki gelişmeler mutlu ve bahtiyar etti"

Din eğitimi noktasında ilahiyat fakülteleri ve öğrenci sayısının artması ile imam hatip liselerinin açılması ve katsayı sorununun çözülmesi gibi gelişmelerin Saraç'ı mutlu ve bahtiyar ettiğini dile getiren Erbaş, hocasıyla ilgili yaşadığı bir anıyı da paylaştı:

"Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanıyken hocamızın çok sevdiği hocası Muhammed Zahid el-Kevseri ile ilgili bir sempozyum düzenledik. Zahid el-Kevseri Düzceli'dir. Düzce'de 17 ülkeden ilim adamının katılımıyla çok büyük bir sempozyum düzenledik. Hocamızı İstanbul'daki evinde ziyaret edip sempozyum hakkında bilgi verdim. O sevincini hiç unutamam. Kendi hocası ile ilgili uluslararası sempozyum düzenlemek, bir talebesi olarak bunun da bana nasip olması... Hem gerçekten çok severek ve aşkla bu sempozyumu düzenlemeye vesile oldum hem de hocamızı mutlu etmekten çok memnun olmuştum. Yaşı epeyce ileri olmasına rağmen 3 gün boyunca hem sempozyumun açılışında konuşma yapmıştı hem de yurt içinden, yurt dışından gelen tüm konuşmacıları çok dikkatle dinledi. Sempozyumun bitimine kadar bizimle birlikte olmuştu. Bu hakikaten bizi çok mutlu etmişti.

Hocamızı sık aralıklarla ziyaret ederdim. Diyanet İşleri Başkanı olduğumda duasını almak için ziyaret ettim. Bir ay arayla iki kez ziyaret ettim. Geçen sene biraz rahatsızlanmıştı. Ondan önce de bir ziyaretim olmuştu. Her ziyaretimizde çok mutlu olurdu, memnun olurdu. Bize dua ederdi. Öyle zannediyorum ki hocamızın çok duasını aldık. İnşallah bu duaların yüzü suyu hürmetine güzel işler yapmak, millete, ümmete, insanlığa faydalı işler yapmak nasip olur."

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin 86 yıl aradan sonra yeniden ibadete açılması sürecinde Saraç'ın hasta olması nedeniyle görüşemediklerine değinen Erbaş, "Hocamızla o süreçte maalesef bir görüşmemiz olamadı ama öyle zannediyorum ki hayatta kendisini en çok mutlu eden olaylardan birisi olmuştur." diye konuştu.