Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Rize'de STKlara hitaben yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı'nın anayasal sınırları tartışmalarıyla ilgili, "İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir" sözleri gündeme bomba gibi düştü. Erdoğan'a, bu sözlerine ilişkin eleştiri yağdı.
KORU: SÖZLERİN ARKA PLANI SORGULANMIYOR
Habertürk yazarı Fehmi Koru, bugünkü yazısında, "Hem buna engel olup hem de 'Cumhurbaşkanı her şeye karışıyor' demek, yağmur altında yürürken ıslanmaktan şikayet etmekten farksızdır" diyen Erdoğan'ın 'kıyasıya' eleştirildiği, fakat kimsenin bu sözlerin arka planını sorgulamadığını belirtti.
"SİVİL DARBE"
Erdoğan'ın, sözlerinin "İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir." anlamına geldiğini vurgulayan Koru, “İster kabul edilsin, ister edilmesin” cümlesine tepeden inmeci bir anlam yükleyip, Erdoğan'ın “sivil darbe” peşinde koştuğunu ileri sürüldüğünü söyledi.
"ANAHTAR" NİTELİĞİNDE...
Koru'ya göre, oysa Erdoğan'ın bu sözleri, 7 Haziran seçiminden sonraki davranış tarzını açıklamada bir tür “anahtar” niteliğinde ve o anahtarı çalıştırarak bundan sonra meydana gelebilecek siyasi gelişmeleri tahmin etmek mümkün:
"Tayyip Erdoğan ülkemizin halkın oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı. Halkın yüzde 52'sinin oyuyla ilk turda seçilmişti. Bunun kendisine ülkede varlığını hissettiren “sistem sorunları”nı çözme görevini yüklediğini düşünüyor Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bu göreve uygun yetkilere sahip olması gerektiği kanaatinde.
Muhtemelen Evren ve arkadaşlarının son rötuşlarını yaptığı 1982 Anayasası'nın “cumhurbaşkanı” bölümündeki maddelere bu gözle bakıyor ve aradığı yetkileri orada fazlasıyla buluyor.
Oradaki yetkilerini kullanarak seçim sonrasını kendi istediği istikamette yönetti; aynı Anayasa'nın kendisine tanıdığı çerçeve içerisinde davranarak bundan sonraki gelişmeleri de yönlendirecektir.
İstediği, 1982 Anayasası'nda, dönemin özelliklerini yansıtan, uygulayıcının keyfine bırakılacak biçimde kaleme alınmış muğlak ifadeler yerine, yetkilerinin daha açık ve sarih bir biçimde sıralanması... “Seçimin tekrarının 45 günlük bir süreyle sınırlandırılması lüzumsuz, Anayasa'da ‘Cumhurbaşkanı istediği zaman seçimi yeniler' gibi bir madde olmalı” diye düşünüyor.
Hatta “Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde, sandıktan birinci sırada çıkan partinin liderine azınlık hükümeti kurma görevi verebilir, azınlık hükümeti güvenoyuna ihtiyaç duymadan ülkeyi yönetir” gibi bir madde de fena olmaz.
Böyle de düşünüyor olmalı Cumhurbaşkanı Erdoğan..."
"ERKEN SEÇİM KARARI ALMA HESABI"
Olası erken seçimin bu tür bir düşüncenin eseri olduğunu ifade eden Koru, AK Parti'nin 7 Haziran'ın hatasının telafisini beklediğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da “istikrar” için birden fazla partinin kuracağı bir koalisyon hükümetinin ülke için yanlış olduğu kanaatini fazlasıyla belli ettiğini öne süren Koru, anayasal süre olan 45 günün tamamlanmasının bile beklenmediğini, 'Meclis'i toplayıp MHP'nin şimdiye kadar sürekli anlayış gösterdiği günümüz ortamında, AKP milletvekillerinin oylarıyla, erken seçim kararı alma hesabı yapılıyor.' dedi.
"ERDOĞAN'IN BAŞKANLIK SİSTEMİ GETİRME ÇABASINI BEĞENMİYOR MUSUNUZ?"
'Erken seçimde vatandaş 7 Haziran'daki hatasını telafi ettiyse ne âlâ... Etmediyse... Anayasa'da öyle durumlar için uygun maddeler olduğunu yaşayarak öğrendik. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anayasal çerçeve dışına çıkmadan, var olan sistemi kullanarak sistem değişikliğini zorlaması ve bu yolla Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunluğu elde ederek başkanlık sistemi getirme çabasını beğenmiyor musunuz?' diye eleştiri yapan Koru, "Tayyip Erdoğan'ın Meclis çoğunluğu arayışı Anayasa'yı değiştirmek için; onun davranışını tasvip etmeyenler de, güçleri yetiyorsa, aynı yolla Anayasa'yı değiştirmeliler." dedi.