'Gülen, İslam'ın 14. İmamı'
Savcılığa başvuran Astsubay S.A, İmamların Örgütü hücreler halinde yönettiğini, F.Gülen'in Hz Peygamber'den sonra gelen 14. alim olduğunun elemanlara işletildiğini ve bir dizi çarpıcı itiraflarda bulundu.

Oluşturma Tarihi: 2016-07-31 19:43:59

Güncelleme Tarihi: 2016-07-31 19:43:59

15 Temmuz'daki kanlı darbe girişimi sonrasında vicdanen duyarak Cumhuriyet Başsavcılığına başvuran Astsubay S.A, çocuk yaşta tanıştığı paralel yapı hakkındaki bildiklerini anlattı.

Astsubay S.A. ifadesinde "Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı" dedi.

''ÖRGÜTÜ PARÇA PARÇA BÖLEREK YÖNETİYORLAR''

'FETÖ/PDY' içerisinde sırasıyla sözde ev imamları, bölge talebe mesulleri, il imamları, ülke imamları, kıta imamları ve dünya imamının bulunduğunu dile getiren S.A, yapının çok büyük olduğunu ve bu şekilde dünyadaki örgütlenmelerini parça parça bölerek yönettiklerini söyledi.

Ev imamı olduktan sonra haftada bir kez imamların toplantılarına katılmaya başladığını belirten S.A, şunları anlattı:

Toplantılarda kendilerine iletilen mesajlarda siyasi bir içeriğin kesinlikle yer almadığını kaydeden S.A, "Ancak seçim zamanları isim vermeden hep AK Parti övülür ve paralel yapının mensuplarının AK Parti'ye oy verilmesi teşvik edilirdi. Açık açık bir şeye oy verilmesi istendiği zaman 2011 referandumuydu. Bu referandumun çok önemli olduğunu ve herkesin 'evet' oyu vermesini istemişlerdi. Hatta bu referandumda 'evet' sonucu çıkmasının AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli olduğunu söylemişlerdi." ifadesini kullandı.

''SÜREKLİ KOD İSİM KULLANIYORLAR''

Paralel yapılanmada gizliliğin çok önemli olduğunu belirten S.A, "İmamlık ve bölge talebe sorumluluğu' yapan kişiler yılda en az 2 defa telefon hatlarını ve cihazlarını farklı hat ve cihazlarla değiştiriyordu. Sürekli kod isim kullanıyorlardı. Mesela bir seferinde benim 'Mehmet' diye bildiğim bir kişi, kendisini başka birine gözümün önünde 'Ali' diye tanıtmıştı." dedi.

GÜLEN HZ. PEYGAMBERDEN SONRA GELEN 14. ALİM..

Erzurum'daki bir kolejde yapılan sohbete B.U. ile katıldığını bildiren S.A, şunları dile getirdi:
"Burada doğu illerinden gelen 60'a yakın benim gibi öğrenci vardı. Bu kolejde 40 yaşlarında Bülent isminde Fetullah Gülen ile bizzat görüştüğü söylenen biri, bu 60 kişiyle sohbet etti. Ben bu 60 kişiyi ilk kez orada gördüm. Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda Peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı.

''KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI SINAV SORU VE CEVAPLARI BİZE VERİLDİ''

Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın (KKK) düzenlediği sözleşmeli subaylık sınavı öncesinde yaşadıklarını, ifadesinde detaylı bir şekilde dile getiren S.A, şunları kaydetti:
"Bu sınav Ankara'da olacaktı. Ben bu sınava girmeden önce B.U yanında Ankara'dan gelen 'Selami' isimli 30 yaşlarında, görsem tanıyabileceğim ancak her zamanki gibi soyadını ve isminin takma olup olmadığını bilmediğim bir şahısla beni tanıştırdı. Sınavdan bir gün önce Ankara'ya gitmemi, Ulus'ta heykelin önünde saat 15.00'de Selami ile buluşmamı kararlaştırdık. Uçak biletini zaten onlar almıştı. Ben kararlaştırdığımız gibi o gün o saatte Selami ile buluştum. Elinde bir çanta ile yürüyerek yanıma geldi. Bana, 'Gel senin kaldığın otele gidelim' dedi. Otele gidip kaldığım odaya çıkınca çantasından bir dizüstü bilgisayar çıkardı ve masanın üzerine koydu. Sonra bana çok önemli bir şey göstereceğini ancak göreceklerini kimseyle paylaşmamam için namusum ve şerefim üzerine yemin etmem gerektiğini söyledi. 3 kere yemin ettikten sonra bilgisayarın ekranını açtı ve bana bir takım sorularla bu soruların cevaplarını gösterdi. Bana sadece sorularla doğru cevaplarını okumamın yeterli olduğunu söyledi. Söylediği gibi yaptım. Ben okumayı bitirdikten sonra bu soruların ertesi gün gireceğim subaylık sınavının soruları olduğunu söyledi. Ben bunun kul hakkı yeme anlamına geldiğini, zaten başarılı bir öğrenci olduğumu, sınav sorularını önceden bilmeye ihtiyacım olmadığımı söyleyerek tepki gösterdim. Bunun üzerine bana ordu içerisinde yapılaşmak isteyen çok fazla hainin olduğunu, Hristiyanlar, Yahudiler, Masonların bu vatan hainlerinden olduğunu, onların kendi taraflarına bu şekilde soruları verdiğini, onlarla rekabet edebilmek için onların yerine vatanını seven insanların gelmesi için soruları vermek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Eğer benim yerime onlardan biri gelirse onların yapacağı her kötülükte benim de sorumluluğum olacağını, ahirette Allah'ın 'Senin elinde böyle bir fırsat vardı, neden değerlendirmedin' diye hesap soracağını söyleyerek beni ikna etti. Girdiğim subaylık sınavındaki sorular bir önceki gün Selami'nin bana gösterdiği sorularla birebir aynıydı. 50 sorunun 5 tanesini bilerek yanlış yaptım. 45 doğru ile 25. asil olarak sınavı kazandım."

''DUVARINDA TEYEMMÜM GÖZ İŞARETİYLE NAMAZ'

Bana hep tedbirin çok önemli olduğunu, aşikar şekilde namaz kılmamamı, lavabonun duvarında teyemmüm alıp yatağıma yatıp gözlerimle namaz kılmamı, Fetullah Gülen'in bizim bu şekilde namaz kılmamızın peygamberin kıldığı namaz kadar kutsal olduğunu söylediğini, telefonuma dini içerikli materyalleri indirmememi, kimseyle dini ve siyasi konuları tartışmamamı, tartışma olursa hemen kısa kesip oradan uzaklaşmamı tembihliyordu. Bende söylediklerimi dilimle tasdik ediyordum. Fakat yine de kendi bildiğim gibi davranıyordum. Tedbir ve gizli namaz kılma meselesi benim hiçbir zaman aklıma yatmadı. Okulun içerisinde mescit ve cami varken farklı bir yerde namaz kılmak istememiştim. Bu nedenle normal şekilde abdestimi alıp okulun mescidinde namazımı kılıyordum. Aradan 2-3 ay geçtikten sonra tedbire dikkat etmediğim hususunda beni uyardılar. Halbuki ben namazımı gizlemediğimi ona söylememiştim. Buradan bir şekilde beni içeriden birine gözlemlettirdiğini düşündüm. Okul bu şekilde 4,5 ay sürdü."

''ERBAKAN'DAN BU YANA AK PARTİ BİZE SICAK BAKMIYOR''

'FETÖ/PDY'nin görevlendirdiği Mustafa ile 17 Aralık süreci hakkında görüşme yaptıklarını kaydeden S.A, şunları dile getirdi:
"Benden, 17 Aralık sonrası yaptığımız görüşmede bu mevzuları kimseyle tartışmamamı, kimin haklı, kimin haksız olduğu konusunda fikrim olmadığını söylememi istedi. Telefonu aldıktan sonra iki kez daha evime geldi. Mustafa evime geldiğinde soruşturmaların darbe girişimi olmadığını, Erbakan döneminden bu yana AK Parti hükümetinin kendilerine sıcak bakmadığını, sırf ülkede iyi şeyler olsun diye AK Parti ile yakın durduklarını, bakanların yolsuzluklarını uzun süredir bildiklerini ve bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ilettiklerini ve 17 Aralık sürecinden önce de eski bakanlar Kürşat Tüzmen, Kemal Unakıtan'ın yolsuzluğa bulaştığını ilettiklerini, bu nedenle bu iki bakanın görevden alındığını, fakat 17 Aralık 2013'te ortaya çıkan yolsuzluklara Başbakan Erdoğan ve ailesi de bulaştığı için bu konuda herhangi bir işlem yapmadığını, bunun üzerine savcıların yetimin hakkını korumak için her şeyi göze alarak bu operasyonu gerçekleştirdiğini söyledi. Bu konuları kimseyle tartışmamamı bana söyledi. Bu konuşma 17 Aralık darbe girişimi sürecinden kısa bir süre sonra benim cemaat hakkımdaki fikirlerim değişmesin diye yapıldı. Ben bunu şimdi anlıyorum."

'TELEFONUMDAKİ MESAJLAR KENDİLİĞİNDEN SİLİNİYORDU''

"Mustafa'nın ikinci kez evime gelişi tayinim Hakkari'ye çıkmadan hemen önceydi. Yanında Ömer diye biriyle geldi. Benimle Van'da ilgilenecek kişinin Ömer olduğunu söyledi ve bizi tanıştırdı. Bana açık öğretim ve üniversite sınavlarına başvurmamı ve sınav bahanesiyle sık sık Van'a gelmemi Ömer isimli şahıs söyledi. Van'a ilk geldiğimde beni Ömer karşıladı. Benim telefonuma bir program yükledi. Bu programda iki telefon birbirine yaklaştığında birbirini algılayan ve bir arama tuşunun belirdiği bir ekran çıkıyordu. Arama tuşuna basınca benim telefonumda bir kod belirdi. Ben 'ok' tuşuna basınca mesajlaşma bölümü açılıyordu. Mesajlar okunduktan 2-3 saniye sonra kendiliğinden siliniyordu. Programa da bir şifre ile giriliyordu. Bana Van'da bu şekilde haberleşeceğimizi söyledi. Programda telefonlar yan yana gelip bir kere eşleştikten sonra bir yerden mesajlaşma imkanı veriyordu. Fakat benim akıllı telefonum çok iyi olmadığı için Hakkari'ye giderken format attım. Programı unutmuştum. Zaten 17 Aralık darbe girişimi sürecinden sonra paralel yapının gerçek yüzünü görmeye başlamış ve benden geçmişte istenen illegal talepler nedeniyle kendilerine bağlı hakim savcıları organize ederek gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru ve tek hükümetine karşı darbe girişiminde bulunmalarına ciddi şekilde ihtimal verir olmuştum. Bu olaydan sonra hiçbir şekilde onlarla irtibat kurmadım. Sadece bundan yaklaşık 2 ay önce eşimin telefonundan yabancı bir numara aradı ve benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben telefonu aldığımda sesinden Ömer olduğunu anladım ve kendisiyle görüşmek istemediğimi söyleyerek yüzüne kapattım."