'HDP’nin barış(!) dili'
Timeturk.com yazarı Kazım Sağlam, 'HDP’nin Barış(!) Dili' adlı yazısında son zamanlarda PKK'nın gerçekleştirdiği eylemler üzerine HDP'nin takındığı tavrın alt anlamlarını analiz ediyor.

Oluşturma Tarihi: 2015-08-11 15:03:12

Güncelleme Tarihi: 2015-08-11 15:03:12

HDP'nin kendine ait bir dilinin olduğunu ve bu dile her zaman başka anlamlar yüklenebildiğinden bahseden yazar, HDP'nin önde gelen isimlerinin geçmişlerinin şu anki söylemlerine nasıl yansıdığını dile getiriyor. Demirtaş'ın eller tetikten çekilsin konuşalım sözlerini ise bir savaş taktiği olarak görülmesi gerektiğini savunuyor.

İşte Sağlam'ın yazısı

HDP, kendine ait bir dil kullanıyor, kullandığı kelimenin/kavramın kendi iç anlayış ve işleyişinde bir anlamı ve siyaseten neye tekabül ettiği belli,  fakat bu kavram dış dünyada yani HDP dışında çok farklı yorumlara ve tartışmalara vesile olabiliyor. Kavramları/kelimeleri çok dikkatli seçiyor, kendine göre çok yönlü ve her tarafa çekilebilecek anlamlar yüklüyor ve öyle kullanıyor. 

Bu dil;  bazen askeri bir komutanın birliğine gizli şifresi gibi…

Bazen bir hariciyecinin ülkesini temsil eden soğuk ve ileride bağlayıcı olmayan renksiz, çok anlamlı veya anlamsız bir beyanat dili gibi…

Bazen muhatabının öfkesini düşürecek öfke önleyici, yatıştırıcı bir müsekkin hap gibi…

Bazen Türkiye'yi ABD'ye şikayet eden işbirlikçi ajan dili gibi…

Bazen Türkiye'yi AB şikayet eden Ermeni diasporası dili gibi…

Bazen İtalyan mafyasının tüm dünya mafyasına gönderdiği bir mesaj dili gibi…

Bazen kaçak göçmenleri taşıyan insan simsarlarının kullandığı telsiz dili gibi…

Bazen karşısındakinin sinirlerini yerinden hoplattıran eğitilmiş uluslararası tetikçilerin dili gibi… (M. Ali Ağca'nın mahkemede kullandığı garip iddialar gibi)

Bazen çetelerin suçluları gizlemek ve kimliklerinin açığa çıkmasını önlemek ve hedef saptırmak için yem olarak başka isimler ileri sürerek gerçek failleri koruyan sinsi bir dil gibi…

Bazen değişik rahatsızlıkları olanları yanına çekmek için inanmadıkları ve asla güvenmedikleri düşmanlarının dilini kullanarak onları geçici de olsa yanında göstererek kendini güçlü göstermeye çalışan gizemli örgüt dili gibi…

Bazen güçlü devletlere bak ben güçlüyüm senin şu işine yarayabilirim emrindeyim diye iş bekleyen tetikçi dili gibi…

….

Bunları çoğaltmak mümkün, son zamanlarda bu dili çokça müşahede etmekteyiz, HDP'yi PKK'dan, PYD'den, KCK'dan, Kandil'den İmralı'dan ve bunların uzantılarından ayrı ve farklı düşünmek yanlıştır eksiktir.

HDP, sayılan bu güç odakların hiçbirine karşı çıkamaz, sadece bu odaklarla değil diğer illegal tüm örgütlerle ilişkileri olma ihtimali de olabilir. 

Bir örnek olarak  Figen Yüksekdağ'a kısaca bir bakalım…  VİKİPEDİ'deki hayatına

Çiftçilikle uğraşan bir ailenin 10 çocuğundan dokuzuncusu olarak 1971 yılında Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Lise çağlarında sosyalist hareketle ilgilenmeye başladı ve İşçinin Yolu dergi çevresine katıldı. 18 yaşında bir sokak gösterisinde tutuklandı ve gözaltında kaldı. Sonrasında ailesinden uzaklaşarak öğrenci evlerinde kaldı. 8 ay sonra İstanbul'a gelerek Özgür Gençlik çevresine katıldı.

Atılım gazetesinde birlikte çalıştığı Sedat Şenoğlu ile, Şenoğlu cezaevindeyken evlendi (ne hikmetse Şenoğlu soyadını hiç kullanmıyor). Uzun yıllar kadın haklarıyla ilgili konularla ilgilendi. Atılım gazetesinde yayın kurulu üyesi olarak çalıştı ve Sosyalist Kadın dergisinin editörlüğünü yaptı. Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin (ESP) genel başkanlığını da yapan Yüksekdağ, Haziran 2014'te HDP II. Olağan Kongresi sonunda partinin eşbaşkanı olarak seçildi.

Kadının beden dilini tahlil eden; atak, daima öne çıkan ve kendini göstermeye aşırı özen gösteren, kimsenin gölgesinde kalmak istemeyen,  konuşunca örgüt içindeki yeri yükselen uzlaşmaya asla yanaşmayan daima inisiyatif almaya çalışan bir portre…

Bu küçücük resim bile HDP'nin nerede durduğu ve mücadelesinde kimlerle iş tuttuğu ortaya çıkar, ama görmek istemeyenler buna başka anlam yüklüyorlar, kadının kullandığı dil, geldiği yerin ve kişisel özelliğinin dilidir. Böyle bir hayattan gelen birinden barış dili beklemek acaba nasıl olur?

Ertuğrul Kürkçü'nün hayatı ve mücadelesine bakan onun da nasıl bir barış (!) istediği anlaşılır.

Hüda Kaya'dan Ayhan Bilgen'e… bunların barış dedikleri dil savaşı meşrulaştırma ve terörü bize benimsetme dilidir.

Değişik çevrelerden devşirdikleri toplamalarla değişik kesimlerin desteğini alma çabasıdır. Zaman ve zemine göre sözcüleri ve yetkilileri de değişir.

Demirtaş eller tetikten çekilsin konuşalım diyor, bu bir savaş taktiğidir bir barış dili ve isteği değildir.

Şimdi Avrupa turuna çıkarak Türkiye'yi oradan sıkıştıracak ve oradan vurmaya çalışacak, tabii Almanya, üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, yeni iktisadi ve askeri hamlelerden rahatsız, HDP/PKK kullanılarak bunu önleyebilirse ne ala, değilse ülkenin gücü ne kadar zayıflarsa o kadar fayda sağlanmış olur, batılılar tarafından.

Artık bu dil susmalı, gerçek barışı dili kullanılmalıdır.

PKK ve uzantıları hiçbir şart ileri sürmeden silahları yetkililere teslim etmelidir.

Devlet HDP/PKK'nın zulmünü teşhir edeyim derken propagandasını da yapmamalıdır. Devlet acziyet gösterdikçe PKK ve tüm uzantıları halk nezdinde itibar kazanacak. Hükümetin psikologları, sosyologları, sosyal mühendisleri acaba ne işle uğraşıyorlar.

Hükümet/devlet ilk önce kamu düzenini sağlamalı ardından HDP/PKK hesaba katılmadan Kürtlerin elinden alınan insanî tüm hakları iade edilmeli bunu da bir ihsan bir lütuf olarak takdim etmemelidir.

Hükümet başta olmak üzere tüm devlet yetkilileri kendilerini sorgulamalı ve bir nefis muhasebesi yapmalıdırlar.

Bu mesele bir hükümet meselesi, Tayyip Erdoğan meselesi, AKP meselesi değildir, olmamalıdır, elinde silah yol kesen gözünü kırpmadan adam öldüren, ülkenin iktisadını çökertmek için sabotajlar düzenleyen bir yapılanma ve onun uzantılarını korumak particiliği, ideolojik farklılığı aşan bir haldir. Ayrıca HDP'nin içinde olan vicdanı körelmemiş bu ülkeye ihanet etmeyi düşünmeyen, başka ülkeler adına iş tutmayanlar da içeriden harekete geçmelidirler.

Tüm dünya şunu da bilsin ki Kürt-Türk savaşı asla olmayacak, aklı başında Türkler de Kürtler de buna müsaade etmeyecek, bu badire de atlatılacak gene biz Türkiyeliler olarak burada bu topraklarda asırlardır yaşadığımız gibi beraber yaşayacağız.

Kardeş kanı dökmeyeceğiz, daima haktan ve hakikatten yana olacağız, gerçek barış ortamını hazırlamak için var gücümüzle çalışacağız, kimse İslâm toplumunun, ümmetinin gücünü hafife almasın. İslâm ve halk/ insanlık düşmanlığını yapanlar sonunda pişman olurlar.