TİMETÜRK | HABER MERKEZİ
Türkiye'de 1980'li yıllarda örgütlenmeye başlayan ve 2000'li yılların başına kadar Türkiye'nin doğusunda oldukça etkili olan Hizbullah, yaklaşan seçimlerle ilgili önemli bir açıklama yaptı. Örgütün internet sitesinde Hizbullah yöneticilerinden İsa Bagasi ile yapılan bir röportaj yer alırken İsa Bagasi'nin yurtdışında yaşadığı tahmin ediliyor. Ruşen Çakır'ın iddiasına göre asıl adı İsa Altsoy olan örgüt yöneticisi 'İsa Bagasi' kod ismini kullanıyor ve bir süredir Almanya'da yaşıyor. Ancak Bagasi'nin nerede bulunduğuyla ilgili kesin bilgi yok. Hatırlanacağı üzere daha önce de Hizbullah yöneticilerinden Edip Gümüş tutukluluk süresindeki yasal düzenlemelerin ardından tahliye olmuş ve tahliye olduktan sonra yurtdışına çıkmıştı. Bagasi'nin örgüt hiyerarşisi içerisinde 'Rehber' olarak tanımlanan örgüt lideri Edip Gümüş'ten sonra en etkili isimlerden olduğu tahmin ediliyor. 1990'lı yıllarda PKK ile yoğun çatışmalar yaşayan örgütün en son 6 - 7 Ekim olaylarında PKK ile karşı karşıya geldiği öne sürülmüş ancak o dönemde başlayan gerginlik uzun süre devam etmemişti.
İşte örgütün internet sitesinde yayınlanan ve İsa Bagasi ile gerçekleştirilen röportaj:
"– Bu seçimde size göre nasıl bir proje uygulanmak isteniyor ki bununla istedikleri dizaynı yapsınlar?
Bagasi: Öyle görülüyor ki uluslararası güç odaklarının bu seçimdeki gözdesi ve tercihleri HDP'dir. Hayata geçirilmek istenen projenin Kürdistan ayağında HDP vardır. Bu seçimin diğer seçimlerden tek farkı belki budur. Dünya istikbarı HDP üzerinden geliştirdikleri projeyi özelde Kürdistan'da genelde ise tüm Türkiye'de hayata geçirmek istemektedirler. Böyle bir operasyon neticesinde ülkeyi ve siyaseti dizayn etmeyi amaçlamaktadırlar. Bu projenin önemine binaen bu anlamda önümüzdeki seçimler özellikle Kürd halkı ve tüm ülke için büyük önem arz etmektedir.
–Bu seçimde hem Diyarbakır hem de Batman'da Yezidi şahıslar aday gösterildi. Bu da beraberinde bazı tartışmaları getirdi. Müslüman toplum içindeki gayri Müslim azınlıkların varlığı ve bunlarla ilişkiler konusunda sizin görüşünüz nedir, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürdlerin İslam'ı kabulü ve Kürdistan'ın İslamlaşmasından günümüze kadar hemen hemen her dönemde gayrimüslim azınlıklar bu topraklarda var olmuştur. Aynı şekilde farklı kavimlerden birçok etnik unsur da kendine has dil, kültür ve diğer farklılıklarıyla beraber günümüze kadar bu topraklarda varlığını sürdürmüştür.
Bu dini ve etnik azınlıkların; Müslümanlar ve İslami ölçüleri esas alan idareciler tarafından mal, can, namus ve din emniyeti sağlanmış ve bunlar, Müslüman toplumla iç içe ve barış içinde bugüne kadar yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Aynı zamanda Müslümanlarla onlar arasında çok iyi insani ilişkiler gelişmiştir. Bunlarla iyi komşuluk yapan, kirvelik yapan veya ticari ortaklıklar geliştiren çok sayıda Müslüman olmuştur. Bölgemiz insanlarının çoğu bu söylediklerimizin canlı şahidi olduğu gibi bir kısmı bu söylediklerimizi bilfiil yaşamışlardır.
Bu durum, İslam ve Müslümanların bu insanlara yaklaşımını göstermektedir. Bu insanların geçmişte yaşadığı bazı sorunlar olmuşsa veya günümüzde karşılaştıkları bazı sorunları varsa bile bu, İslam'dan ve Müslümanlardan kaynaklanan bir durum değil, aksine gayri İslami despot rejim ve yöneticilerden kaynaklanmıştır. Nitekim Müslüman toplumun da yaşadığı sorun ve haksızlıkların kaynağı ve sebebi bu gayri İslami zülüm rejimleridir.
–Azınlıkların temsiliyetini ve Yezidilerin aday gösterilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde eğer bu toplulukların siyasi temsiliyeti isteniyorsa ve bunların mecliste olma talepleri varsa, bunun en doğru olan şekli, nüfuslarına göre belli sayıda milletvekili ile temsil edilmeleridir. Bu durumda bunlar kendi toplulukları içinde aday olur ve böylece kendi halkları tarafından seçilen insanlarla söz konusu temsiliyet sağlanmış olur.
Kahir ekseriyeti Müslüman olan Kürdistan halkının temsiliyeti adına Yezidi, Hristiyan veya diğer dini azınlık mensuplarının listelerin birinci sırasında aday gösterilmesi tam bir aymazlıktır. Sadece birkaç köyden ibaret olan Yezidi topluluğundan bireylerin Batman ve Diyarbakır gibi Kürdistan'ın önemli merkezlerinde ön sıralarda aday gösterilmeleri Müslüman Kürd halkına hakaret olduğu gibi İslam ve Müslümanları önemsememektir. Kürdistan'da Yezidi veya Hıristiyan azınlığa mensup bireylerin, Müslümanların oylarıyla seçilmeleri ve Müslümanları temsil etmeleri son derece yanlıştır ve temsiliyetle bir alakası yoktur. Bu durumu hiçbir Kürdün kabul etmesi ve sineye çekmesi mümkün değildir. Korku ve baskılardan dolayı sesini çıkaramıyorsa bile biz inanıyoruz ki Müslüman Kürd halkı bu durumdan rahatsızdır ve buna razı değildir.
–Sizce bunun altında yatan sebep nedir, neden bu şekilde yapılıyor?
Bu hal ve yaşanan olaylar, normal ve tabii bir şekilde gelişen durumlar değildir. Aksine, bir proje dahilinde gelişmekte ve hayata geçirilmesi için büyük bir çaba gösterilmektedir. Malum şer güçlerinin geliştirdiği ve başarıya ulaşması için azami gayret sarf ettiği bu projenin hedefi, Kürd halkını değerlerinden, inancından ve İslam'la bütünleşmiş kültür ve geleneklerinden uzaklaştırmaktır. Bu projenin Kürdistan'daki taşeronu ve uygulayıcısı da HDP/PKK'dir. Bunlar, gayri İslami, toplumun bünyesine aykırı, hastalıklı ve sapkın yaşam biçimlerini; “özgürlük ve farklılıkların temsili” adıyla kamufle ederek Kürd halkına dayatmakla kalmayıp Kürdlerin oylarıyla bu ifsadı meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Hile ve tuzaklarla bu durumu topluma empoze etmekte ve sanki çok normal bir durummuş gibi toplumu buna alıştırmaya çalışmaktadırlar. Ancak Kürd toplumu ve Kürdistan halkı bunu kabul etmeyecek ve bu projeleri akamete uğratacaktır inşaallah.
–HDP'nin sahip olduğu zihniyet ve dine bakışı bilinmesine rağmen dindar olarak bilinen bazı kişiler de bu partide aday oldu. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?
Marksist, Leninist, Stalinist ideoloji temelinde şekillenen, kurulduğu günden beri bu ideolojik ve düşünsel alt yapı ve dünya görüşüne göre hareket ettiği bilinen PKK'ye ve bu düşünceyi bilerek kabul eden insanlara söyleyecek fazla bir sözümüz yoktur. Çünkü onlar kendi inanç, düşünce ve dünya görüşlerinin gereğini yapmaktadırlar. Ancak şu anda bunların koltuk değneği durumunda olan, ifsat ve gayri İslami şeylerin toplumda revaç bulmasına direkt veya endirekt katkı sunan sözde İslamcı, başörtüsü mağduru, müftü, molla ve sözde dindar bazı isim ve çehrelerle bu yapı içinde yer alan ve bunlara İslam adına destek sunan insanlara söyleyecek çok sözümüz vardır.
Bu insanlar, bu tavır ve eylemlerini hiçbir şekilde İslam'a dayandıramaz ve bu iş için kendilerine İslami dayanak bulamazlar. Bu ifsat projelerine alet olmaları alınlarında kalacak bir kara lekedir. Hiç bir bahane ve gerekçe, alınlarındaki bu lekeyi temizleyemez. Bu yapılardan ve bu çirkeflikleri icra eden kurumlardan beri olduklarını ilan ederek ancak bu lekeyi silebilirler. Bunu yapmadıkları müddetçe Müslüman halk ve tarih önünde suçlu duruma düşecek, Müslümanlar bunları unutmayacak ve affetmeyecektir.
Bir diğer mesele ise; PKK ile geçmişten gelen tüm meselelerimiz halen orta yerde duruyorken ve çözüme kavuşturulmamışken, bu yetmiyormuş gibi bunlara ilaveten 6–8 Ekim şehitlerimizin kanı halen kurumamış ve katillerin suratlarında duruyorken hangi gerekçe ile olursa olsun İslami kisveyle o cephede yer alanları ve yaptıklarını hoş karşılamaz ve görmezlikten gelemeyiz.
İzzet Allah'ın, Resul'ünün ve Mü'minlerindir. Bunların dışında başka yerde izzet, onur ve ikbal arayanların sonu zillet ve onursuzluktur. Herkes bunu çok iyi bilsin ki ilahi vaat gereği bu tipler iki dünyada da hüsrana uğrayanlardan olacaklardır.
–Daha önce PKK'ye uzak durduğu ve hatta çatışmalı olduğu bilinen bazı belirgin aşiret ve ailelerin bu gün PKK'ye yaklaşmaları hakkında ne dersiniz?
Bazı belirgin aşiret ve ailelerin ya baskı ve şantajlar sonucu veya siyasi, dünyevi ikbal ve çıkarları için düne kadar çatışmalı oldukları HDP/PKK cenahına yaklaşmalarını, ilhaklarını ve bunu gösterişli merasimlerle yaptıklarını görüyoruz. Hangi amaç, hedef ve gerekçeler sonucu bu noktaya gelmiş olurlarsa olsunlar biz bunu bir çöküntü ve zillet olarak görüyoruz. İnanıyoruz ki bunlar kendi aileleri ve aşiretleri içinde bile yalnızlaşacak ve geçmişte yaşadıkları çatışmalar sonucu ağır bedeller ödeyen kendi aile ve aşiret fertleri tarafından, içine girdikleri bu ihanetleri kabul görmeyecektir.
–Bu aşiret, aile veya şahıslara bir mesajınız olacak mı?
Devlet ve PKK'nın yanlış politika, baskı ve zorlamaları neticesinde can güvenliği endişesi veya dünyevi başka gerekçelerle devlete veya PKK'ye yaklaşmış olan tüm aile, kabile ve aşiretlere çağrıda bulunuyoruz. Baskı ve şantajlarına boyun eğmeyin. Eğer gerçekten onurlu bir şekilde yaşamak istiyorsanız, hem dünya ve hem de ahiretinizin heba olmasını istemiyorsanız, zillet ve teslimiyeti tercih etmeyin. Eğer Hizbullah'a yanaşır ve yardım talep ederseniz İslam adaleti çerçevesinde ve imkanları nispetinde size gerekli desteği sunacaktır.
–Toplumda, özellikle de Kürdistan'da sosyal dokuda meydana gelen değişim, dönüşüm, ahlaki yozlaşma, suçların artması ve güvensizlik ortamının oluşması hakkında ne dersiniz?
Hükümetin yanlış politikaları, oportünist ve seçim endeksli yaklaşımları, çözüm sürecinde uyguladığı yanlış yol ve yöntemler, Kürd halkının İslami ve insani haklarını PKK'ye ve yürütülen görüşmelere endekslemesi, değerlerin yozlaşması ve dünyevileşmeyi teşvik, liberal bir hayat anlayışını dayatma gibi bir çok yanlış uygulama da Kürd halkına karşı yürütülen bu ifsat projelerine ortam hazırlamakta ve katkı sunmaktadır.
–Bu gelişmeler hususunda Kürdistan halkına bir mesajınız veya bir çağrınız olacak mı?
Kürdistan'daki gelişmeler basit bir seçim ve siyasi rekabetten öte, bir halkın tüm yönleriyle geleceğinin şekilleneceği ve uzun yıllara sarkan bir projenin hayata geçirilme mücadelesidir. Bu açıdan bakılınca tüm Müslümanların ve tüm Kürdistanlıların ağır bir vebal ve sorumluluk altında olduğu, önemli bir tarihi süreçten geçildiği görülecektir. Buna karşı her kesin dikkatli ve bilinçli hareket etmesi, tavır takınması ve saflarını doğru belirlemesi gerekmektedir. Bugün bu görev ve sorumlulukların bilincine varılmazsa yarın çok geç olabilir.
Bu anlamda halkımızın tüm kesimlerinin çok cesur ve kararlı davranmasını, iradesini ve tavrını hiçbir baskı, tehdit ve şantaja boyun eğmeden ortaya koymasını istiyor ve bekliyoruz. Bu münasebetle herkese çağrıda bulunuyor ve diyoruz ki, özgür iradenizi ve siyasi tercihinizi ortaya koyduğunuz veya koyacağınız için size yapılacak baskı, tehdit ve sindirmeleri Hizbullah Cemaatine iletin. Allah'ın izniyle güç ve imkânları nispetinde Hizbullah Cemaati size yardım edecek, sizi zalim ve despotlara ezdirmeyecektir.
–Son olarak neler söyleyeceksiniz?
Biz bunları durup durduğu yerde, sebepsiz ve gerekçesiz şekilde veya bir seçim taktiği icabı söylemiyoruz. Sessiz bir şekilde yürütülen gizli görüşme ve pazarlıkları ve bölge genelinde birey, aile, aşiret ve köyler üzerinde uygulanan baskı, zorlama, tehdit, şantaj, maddi vaat ve alış verişleri çok iyi bildiğimiz ve gelişmeleri net olarak gördüğümüz için halkımızı bilgilendirmek ve tehlikeli gelişmelere karşı uyarmak amacıyla söylüyoruz. Rabbimizden dileğimiz tüm şeytani plan ve projeleri görecek ve sezecek şekilde Müslüman halkımıza feraset ve basiret lütfetmesi, İslam düşmanlarının geliştirmek istedikleri tehlike, bela ve musibetlerden halkımızı korumasıdır.
Bu vesileyle başta şehit, tutuklu ve muhacir aileleri olmak üzere tüm kardeşlerimizi ve dostları saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Kendilerine dua ediyor hayırlı dualarını diliyorum."