Sosyal medyaya ve medyaya bakılırsa korkunun neredeyse eksik olmadığı günler hüküm sürüyor.
Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, sürekli korku pompalayan iddialardan etkilenen toplumun içinde bulunduğu hale dikkat çekti.
KORKU KORKU NEREYE KADAR
Dört bir yanımızı korku, kaygı sardı...
Her kapının ardında tehlike...
Her davranışımızın ardında bir hata bizi bekliyor sanki...
Deliriyor muyuz?
Yoksa "çocuk gibi" olmamız mı isteniyor?
Net olan şu...
"Yetişkin akıl" avuçlarımızın arasından bir sıvı gibi akıp gitmekte...
"SICAK POĞAÇA İNSANI SALDIRGANLAŞTIRIR"
Bir dakika, bir dakika!
Bir politika yazısı değil bu ya da uluslararası ilişkiler analizi olmayacak.
Girişi okuyunca haklı olarak böyle düşünmüş olabilirsiniz ama değil...
Şunu anlatıyorum...
Canınız sıkıldı veya zaten çokları gibi bağımlılık oluşturmuşsunuz; youtube'a ve benzeri platformlara şöyle bir bakmadan yapamıyorsunuz...
Baktınız... Ve ne öğrendiniz?
"Ekmek yemek çok tehlikeli, iki gün buzdolabında bekletin öyle yiyin!" Haydaa...
Daha geçen gün de "sık sık kahve çay içmek sağlık için büyük tehdit"ti, bugün ekmeğe mi geldik?
Ondan önce de "fırından sıcak çıkmış bir poğaçanın insanı saldırganlaştırdığı"nı anlatmışlardı..
OTURUP DEPREMİ BEKLEYECEK HALE GELENLER...
Korkular sadece beslenme üzerinden mi büyütülüyor? Hayır!
Uzmanlığı kendinden menkul tuhaf tipler her konuda konuşup duruyorlar...
Oda kapısını kapatıp da uyursan, yandın...
Şu tarihlerde evde kapalı olursan, mahvoldun...
Önümüzdeki ay altın alırsan kaybettin...
Bir de hiçbir şey yapmasak da olacaklar var...
Mesela, (ne demekse artık) "ruhsuz doğanlar" çoğalacakmış...
Öyle ya da böyle dünya nüfusunun büyük bölümü imha olacakmış...
Ve elbette... Depremler çoğalacakmış...
Hani o kadar sözü ediliyor ki, hiç işe güce gitmeden oturup deprem bekleyecek hale geldi bazılarımız...
"TOPLUMU ÇOCUKLAŞTIRMA"
"Toplumu çocuklaştırma" dediğim mekanizma böyle işliyor.
Tekinsiz dünya "yeni hayalet masalları"na tevil ediliyor; depresyonumuz kişisel dinamiklerinden kopartılıp glutene, tuza, şekere, yağa bağlanıyor.
Bu iddialara kulak verirsek yerimizden bile kıpırdamamamız gerek...
Okurken gülüyorsunuz ama itiraf edin kaygılarımız çoktan ateşlenmiş halde değil mi? Bu kadar korkuyla içimizde azıcık kıpırdamak için bile enerji kalır mı?
Ne oluruz peki?
Yaklaşmakta olan yeni dünya düzeninin sürüsünde korkularına çoktan yenilmiş koyunlar oluruz...