'Ilıcak’ı anladık, Gülen’cilere ne oluyor?'
Hüseyin Gülerce, seçime az bir süre kala kamuoyunun Erdoğan'a karşı tutumunu ele aldı...

Oluşturma Tarihi: 2015-10-23 05:10:36

Güncelleme Tarihi: 2015-10-23 05:10:36

Star Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, bugünkü "Ilıcak'ı anladık, Gülen'cilere ne oluyor?" başlıklı yazısında 1 Kasım seçimlerinde Gülen Cemaati'nin AK Parti ve Erdoğan'a karşı sergilediği tutumu eleştirdi. Millet iradesine karşı yapılan bu demokrasiye müdahaleler, bizi kutuplaştırdı, ifadesini kullanan Gülerce, "Yine sandıktan çıkacak sonucu hazmetmeye niyetleri yok. Küresel sistemin menfaatleri ile milli menfaatler karşı karşıya... Erdoğan otoriterleşmeyi temsil ediyormuş, onun için durdurulmalıymış? Gülen medyasının Bugün gazetesinde Nazlı Ilıcak, AK Parti'nin kurduğu sistemin devam edemeyeceğini söyleyip “Artık iç savaş mı çıkar? Asker müdahale mi eder?” derken, otoriterleşmenin en beterini, askeri darbeyi savunurken, demokrasi havariliği mi yapıyor? Nazlı Ilıcak böyle bir yazı yazabilir" dedi.

İşte Hüseyin Gülerce'nin yazısında bir bölüm:

Türkiye'yi yönetecek siyasi kadroları belirlemek için seçime gidiyoruz. Ne var ki, hâkim atmosfer gerilim, kutuplaşma, kinler, nefretler ve düşmanlık...

Bu atmosfer bugün olmadı. Evveliyatı, tek parti döneminin başlangıcına kadar gider. Birinci Dünya savaşından yenik çıkmıştık, altı asırlık bir imparatorluk kaybetmiştik ve İstiklal Mücadelesinin sonucunda Cumhuriyet ilan edildi. “Padişahlıktan kurtulmuş”, “halk idaresine” kavuşmuştuk. Ama öyle olmadı. Halk, tek parti yönetiminin dışında tutuldu. Hem de değerleri horlanarak, küçümsenerek... Temelde, toplumu, siyaseti, fikir ve sanat dünyamızı, basını kutuplaştıran, bu tek parti yönetiminin zihniyeti oldu. “Modern yaşam tarzı ile çağdaş olabiliriz” ana temasıyla, bizi biz yapan değerler, özellikle dini hayat, İslam'a ait güzellikler, hayatın dışına çıkarılma projesinin hedefi oldu. Batı özentisi ve taklidi, yönetici ve aydın zihniyetine hâkim oldu. Küresel sisteme ait bu Batı projesi, “laikliğin korunması ve tahkim edilmesi zarureti” ile vesayet sistemine/ statükoya emanet edildi. 1960'tan itibaren her 10 yılda bir yapılan darbelerle, darbe anayasaları ile tahkim edildi.

Vesayetin surlarında ilk gedik, Birleşmiş Milletler'e girme şartı olarak 1946'da çok partili hayata geçtikten sonra açıldı. 1950'de Menderes'in liderliğindeki Demokrat Parti iktidara gelince statüko bunu hazmedemedi. Asker içindeki cunta daha o yıl, 1950'de darbe hazırlıklarına başladı. Sonra 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbeleri, 28 Şubat 1997 post modern darbesi, 27 Nisan 2007 e- muhtırası ve aynı yıl AK Parti'nin kapatılma hamlesi...

Millet iradesine karşı yapılan bu demokrasiye müdahaleler, bizi kutuplaştırdı. Millet seçti, vesayet darbe yaptı. Milletle inatlaşma bizi gerdi, kutuplaştırdı... Menderes'i hazmedemediler, Özal'ı hazmedemediler, Erdoğan'ı hazmedemediler... Vesayet zihniyeti; cuntacı generalleri, darbe hazırlayıcısı, darbeleri meşrulaştırmakla görevli medyası, kendi değerlerine yabancı aydınları ve iş dünyası eliyle hep millet iradesinin karşısında durdu. Son 10 yılda onlara bir de Gülen cemaati katıldı. Milli irade çizgisini devam ettirme kararlılığındaki AK Parti'yi çelmeleme adına, şimdi bilhassa Doğan-Gülen medyasının kumpasları ile 1 Kasım'da sandığa gidiyoruz.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!