IMEI numaralarını dahi biliyorlarmış
'Paralel yapı'nın, aralarında siyasetçi, gazeteci, yargı ve emniyet mensuplarının da bulunduğu 48 ismi usûlsüz dinlemesine ilişkin hazırlanan iddianame skandal bir detayı gözler önüne serdi

Oluşturma Tarihi: 2015-06-14 09:42:19

Güncelleme Tarihi: 2015-06-14 09:42:19

'İstihbarat amaçlı önleme dinlemesi' için 'isimsiz ihbar' mektuplarını kullanan örgüt, iddianameye göre, dinlenecek şahsın kullandığı telefona ait IMEI numarasını direkt ihbarcıdan aldı. 'Paralel örgüt'ün kullandığı ihbarcılar tarafından yazılan mektuplarda 'şüpheli şahsın' IMEI numarasının da olduğu belirlendi.

OLAĞAN AKIŞA AYKIRI

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince hazırlanan rapora da yer verilen iddianamede, suça ve kişiye ilişkin ihbarda bulunan kişinin, hedef şahsın telefonuna ait IMEI numarasını bilmesinin normalde mümkün olmadığına dikkat çekildi. Yalnızca BTK ve ona bağlı Emniyet kayıtlarında bulunabilecek IMEI numarasının hem günlük hayatta hiç kullanılmaması hem de çok fazla rakamdan oluşması nedeniyle akılda tutmanın zor olduğuna dikkat çekilen iddianamede, “Cep telefonu kullanan hemen hemen hiçbir kimsenin kullandığı telefonun IMEI numarasını bilmezken ihbarcının ihbarda bulunduğu kişinin telefonunun IMEI numarası bilgisine sahip olmasının hayatın olağan akışına aykırıdır” denildi.

ERBAKAN, BAHÇELİ, KILIÇDAROĞLU

Kamuyonda 'VIP dinleme soruşturması' olarak bilinen dosya kapsamında, eski Emniyet İstihbarat Daire başkanları Ömer Altıparmak ile Ramazan Akyürek de dahil 50 şüpheli yargılanıyor. Memur Suçları Soruşturma Savcısı Alpaslan Karabay'ın hazırladığı 130 sayfalık iddianamede, 'paralel örgüt üyeleri'nin merhum Başbakan Necmettin Erbakan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin en yakınındaki isimler ile birçok siyasetçi, yargı ve emniyet mensubunu 'İBDA-C', 'Hizbullah', 'uyuşturucu' ve 'kaçakçılık' dosyaları kapsamında dinlediği belirtildi. Sözkonusu dinlemelerin isimsiz ihbar mektupları üzerine başlatıldığı kaydedilen iddianamede, suç ihbarı yapan kişinin, dinlenecek şahsın IMEI numarasını bile bildiği vurgulandı.

BÖYLE OLURSA HERKES DİNLENİR!

Kimin yazdığı belli olmayan ihbar mektuplarının güvenilirliği açısından ciddi riskler taşıdığı belirtilen iddianamede, dinlenen şahıslardan elde edilen bilgilerin de Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi'nin arşiv sisteminde bulunmadığına dikkat çekildi. İddianamede ayrıca, somut bilgi ve belge olmadan sadece isimsiz ihbar üzerinden ülkede yaşayan herkes hakkında dinleme işleminin gerçekleştirilebileceğine vurgu yapılarak bunun sakıncalarına işaret edildi.

'Paralel' takip sistemi

Usûlsüz dinlemelere ilişkin hazırlanan iddianameye göre 'paralel örgüt', kullandığı telefon hattı belirlenen kişilerin adını Karar Takip Sistemi'ne (KTS) giriyor ve buradan cihazın IMEI numarasını elde ediyordu. Daha sonra bir ihbarcı, dinlenecek kişinin IMEI numarasını da belirterek bir mektup yazıyor ve 'hedef şahıs' bazen İBDA-C, bazen Hizbullah, bazen de uyuşturucu soruşturması kapsamında dinleniyordu. Paralel örgütün dinlemeleri hukuk kılıfına uydurmak için kullandığı bu yöntemi gözler önüne seren iddianamede, “IMEI numarası örgüt için neden önemli?” sorusunun cevabı da şu şekilde verildi:

“IMEI numarası ile kişinin başka telefon hatları kullanması durumunda bu telefon hatları da dinlenerek dinleme kapsamı en geniş bir çerçevede tutulmaya çalışılmıştır. Esasen bu telefon hattının ya da IMEI numarasının ait olduğu telefonun kim tarafından kullanıldığı da başlangıçta talepte bulunanlarca bilinmektedir.”

Ergenekon'da aynı taktik

Kumpas olduğu ortaya çıkan birçok soruşturma ve davaya da kimler tarafından gönderildiği belli olmayan ihbar mektuplarıyla başlanmıştı. Paralel yapının çöreklendiği EGM İstihbarat Dairesi'nin eski başkanı Sabri Uzun da 'İN' isimli kitabında isimsiz ihbar mektuplarından bahsetmişti. Ergenekon şemasının 14 Haziran 2001'de ilk kez kendisine bir şube müdürü tarafından sunulduğunu, operasyonun o tarihte başlatılmak istendiğini açıklayan Uzun, kitabında ihbarsız mektupları ise şöyle anlatmıştı:

'BANA GÖNDERİLENLERİ ARŞİVLESEYDİM...'

“2003 yılında, İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na, 'Sabri Uzun-İstihbarat Daire Başkanı' hitabıyla çok sayıda ihbar mektubu gelmişti. İstihbarat Dairesi, hiç ihbar mektubu gelmeyen bir yerken, 2003'te sanki 'vatandaşlarımız' değişim geçirmişti. Özel Kalem Bürosu görevlileri mektupları bana getirdiklerinde ilk paragrafını okuyup 'kâğıt kıyma makinesine atıp, hepsini imha edin' dedim. Bu sefer ihbarcı sanki emrim sırasında yanımdaymış gibi mektuplarını benim adıma değil de 'İstihbarat Daire Başkanlığı-Turan Güneş Bulvarı-Çankara/Ankara' adresine göndererek Evrak-Arşiv Şubesi'ne ulaştırmaya başladı. O tarihte, gelen ihbar mektuplarını Evrak-Arşiv Şubesi'nde kaydettirseydim, MİT Müsteşarlığı'na 3 Temmuz 2002 tarihli ihbar mektubu ve ekindeki altı CD gibi, düzmece Ergenekon Davası'na 'düzmece deliller' biriktirmiş, 'arşiv oluşturmuş' olacaktım.”