Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Daily Sabah'ta dini ve seküler mezhepçiliğin tehlikelerini kaleme aldı.
Şii ve Sunni Müslumanlar bir arada yasamayi basaramazsa, radikal hareketlerin büyüyeceğini belirten Kalın, tek çarenin aşırıcılıkla savaşmak olduğunu ifade etti.
İbrahim Kalın'ın yazısındaki konuyla ilgili bölüm şöyle;
Suriye'den Irak'a, Yemenden Ukrayna'ya, Myanmar'dan Kuzey Kore'ye kadar bir yandan ulus devletlerin büyük güçlerle, diğer yandan mezheplerin etnik gruplarla çatıştığı bir küresel siyasete tanık oluyoruz.
Seküler ve dini mezhepçilik, etnik ve mezhepsel siyaset, Ulus devlet ile küresel güç rekabeti bu yeni kaotik düzenin parçası.
Mezhepçilik ulusal ve bölgesel politikaları sarsıp sonunda aşırıcılığı doğurur. Kendi çıkarlarını korurken toplumu kutuplaşmaya iter. Bunun çaresi aşırıcılıkla savaşmak.
Herhangi bir siyasi başarısızlıkta normal insanları dini tavırlara büründürmesi Mezhepçiliğin acı bir ironisidir
Dini liderler kendi itibarları için takipçilerine sabır ve bilgece davranmayı tavsiye ederler. Bazı mezhepsel iklimler ise bu başarısızlığı kendi politik ajandalarında kullanmak için bunu zorlaştırır.
Böyle durumlarda yaşanan bir kaza bile jeopolitik bir tavır sergilemek için bir zemin haline gelebilir. Mekke'de meydana gelen kaza korkunçtu. Kaza Suudi Arabistan ile İran arasında bir çatışma alanı haline geldi.
Bir diğer örnek ise Rusya İran ve Hizbullah'ın müttefik olması. Burada tuhaf olan Rusya'nın kendini bu aktörlerle müttefik görmesi. Bu tuhaflık Rusya'nın bir mezhep savaşına girmesi. İran İslam cumhuriyeti, Hizbullah ve komünist Rusya Seküler ve alevi bir lideri korumak için birlikte bir savaşa giriyor.
Aslında basit gerçek Suriye'deki, Irak'taki, yemen ve Lübnan'daki Sünniler İzole edilmiş hissediyorlar. Irak'ta Şiilerin sözde yükselişi Lübnan Yemen ve Suriye'de zaten kırılgan olan ilişkileri kışkırttı. Ne El- kaide ne de Daeş'in ideolojisi İslam'a atfedilemez. Milyonlarca sünni aşırıcı hareketleri reddediyor.