Aljazeera'nin haberine göre; Güvenlik analisti Metin Gürcan, "Hedef açısından bakıldığında Avrupalı ve Uzak Asyalı bir grubun hedef alındığını görüyoruz" diyor.
"Daha önce IŞİD'in de, PKK'nın da Sultanahmet'i hedef alan saldırıları oldu. DHKP – C de hedef aldı ama başarısız oldu. Ancak üç örgüt de daha önce bir şekilde yer açısından burayı hedef aldı.
Hedef açısından bakıldığında ise Avrupalı ve Uzak Asyalı bir grubun hedef alındığını görüyoruz.
Hedef kitle açısından baktığımızda PKK'nın böyle bir hedef kitlesi yok. Daha önce TAK (PKK bağlantılı 'Kürdistan Özgürlük Şahinleri') tarafından gerçekleştirilmiş bir saldırı ve sonrasında TAK tarafından yapılmış resmi açıklamaya baktığımızda ise 'Çatışmayı batıya, uluslararası kurum ve kuruluşlara yayacağız' açıklaması vardı.
IŞİD'in ise zaten Türkiye'de yabancı kişileri hedef alan, alabilecek eylemleri oldu. Öncelikle yer ve hedef kişiler açısından IŞİD olabileceğini düşünüyorum. PKK'nın değil ama vekilleri (Proxy) olarak kendisini tanımlayanların eylemi olabilir.
Burada önemli olan ise, böyle bir zamanda böyle bir eylemin yapılabiliyor olması. Burada iş dönüş dolaşıp Türkiye'nin güvenlik kapasitesine geliyor. Türkiye'nin istihbarat toplama, analiz etme, önleyici güvenlik faaliyetleri açısından kapasitesi problemine geliyor. Yani Türkiye'nin bir koltuğa iki karpuzu sığdırması meselesine. Türkiye'nin bir önceliklendirme sorunu yaşadığını düşünüyorum. Hangisini önceliklendirecek, IŞİD mi PKK'mı?
Bu saldırı bir IŞİD saldırısı olarak ortaya çıkarsa, uluslararası kamuoyunun Türkiye'nin IŞİD ile mücadelesi konusundaki baskısı artacaktır. PKK ya da TAK saldırısı çıkarsa ise uluslararası aktörlerin PKK üzerindeki baskısı artacaktır. Her halükarda günün sonunda uluslararası kamuoyunun baskısı artacaktır."
Öneş: IŞİD ile bağlantılı olma ihtimâli kuvvet kazanıyor
MİT'in eski Müsteşar Yardımcısı, istihbarat uzmanı Cevat Öneş, Sultanahmet'teki patlamayla ilgili, "Maalesef bölgesel yaşanan olaylar Türkiye'de terörle mücadelede gelinen durum bize meselenin karmaşıklığını göstermekte" diyor. Öneş'in sözleri şöyle:
"Hangi örgüt tarafından yapıldığı konusunda bir tespit yok. Tabii ki ciddi, üzücü bir olay. Turistlerin hedef seçilmesi, İstanbul'un turizm bakımından en önemli yerinde böyle bir eylemin yapılması, sivillerin doğrudan hedef alınması meselenin boyutunu, terör örgütünün niyetini açıkça göstermekte. Maalesef ,bölgesel yaşanan olaylar Türkiye'de terörle mücadelede gelinen durum bize meselenin karmaşıklığını göstermekte, o bakımından çok teenni içinde hareket etmeliyiz. IŞİD ile bağlantılı olma ihtimâli kuvvet kazanıyor. Gerçekten IŞİD ile bağlantılıysa sorunu, bölgeden, Türkiye içine çekme, dikkatleri bu şekilde kanalize etme gibi bir niyet taşıdığını açıkça gösteriyor. O bakımdan toplumca terörle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin toplumun dikkatli davranması, birlik içerisinde terörle mücadelenin yürütülmesi önem kazanıyor."
Mete Yarar: Örgütler matruşka gibi
Güvenlik uzmanı Mete Yarar, "Son dönemde sıklıkla farklı örgütlerden bahsediliyor ama birçok örgüt içiçe geçmiş durumda. Aynı Rus matruşkaları gibi" diyor.
"Şunu unutmamak lazım; daha önceki Sultanahmet saldırılarını kimse üstlenmedi. Daha önce polis karakoluna yapılan saldırının IŞİD ile bağlantılı olduğu söylendi ama IŞİD bunu üstlenmedi. Failleri, bağlantıları ortaya çıkıncaya kadar erken bir söylem olur. Bence beklemek lâzım. Niçin olduğu ortaya çıkana kadar, bağlantılar hakkında yorum yapmamak lazım. İstanbul özellikle kış turizmi açısından en çok gelinen yerlerden bir tanesi. Yaz kış fark etmeden turist çeken bir şehir. Ekonomik anlamda bu saldırının etkisi olur. O yüzden de mutlaka soğukkanlılıkla yaklaşmak lazım. Son dönemde sıklıkla farklı örgütlerden bahsediliyor ama birçok örgüt içiçe geçmiş durumda. Aynı Rus matruşkaları gibi. Bu sebeple şu anda bu saldırının altındaki sebebi, kişileri bulmadan konuşmak için çok erken."
Çiçek: Uluslararası kamuoyuna mesaj
IŞİD'le ilgili çalışmalar yapan gazeteci Nevzat Çiçek, "Bu tür eylem içeride siyaseti sıkıştırırken, güvenlik politikalarının hızlanmasına yol açarken, dışarıda da Türkiye'ye karşı oluşan güvenli ülke paradoksunu yerle bir ediyor" diyor.
"Büyükşehirlerde eylem beklentisi hem DAEŞ hem PKK'dan dolayı vardı. Turistik bir yerin hedef seçilmesi içeriden ziyade uluslararası kamuoyuna mesaj niteliği taşıyor. Öteden beri daha önce Ankara, Suruç gibi benzeri eylemlerle Türkiye ile ilgili olarak Suriyelileşme, Lübnanlaşma gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyordu. Bu onun devamı gibi görünüyor. Almanların hedef seçildiği söyleniyor. Bunun sadece Suriye ile mi yoksa bölgeyle ilgili bir mesaj olup olmadığına iyi bakmak gerekiyor. Canlı bomba türü eylemleri yakın zamanda IŞİD'de gördük. PKK'nın da eylemlerini büyükşehirlere kaydırma noktasında açıklamaları olduğunu görüyoruz. Bu tür eylem içeride siyaseti sıkıştırırken, güvenlik politikalarının hızlanmasına yol açarken, dışarıda da Türkiye'ye karşı oluşan güvenli ülke paradoksunu yerle bir ediyor. Bu nedenle buna bakmak gerekiyor. İkinci kısmı da bu tür örgütlerde, eylemlerde kimin imzası olduğu son dönemde ortaya çıkmamaya başladı. Eylem içeride ve dışarıda istediği korku atmosferini oluşturmuş görünüyor. Esas hedef öteden beri Türkiye'yi Lübnanlaştırılmak, Suriyelileştirmek hatta yer yer Pakistanlılaştırmak."