Faruk Beşer'in yazısının ilgili bölümü:
İtikâf insanın hem dünyadan hem kendi varlığından kopup asıl gideceği yer için hazırlanmasıdır. Bu sebeple onun hikmetlerini bu duyguyu iliklerine kadar hissedenlerden dinlemeliyiz.
İtikâf kalbe üşüşen boş duygulardan kendini arındırmadır, ibadetle meşgul olup melekleşmedir. (Şah Veliyyullah). Çünkü insanda hem melekî hem de şeytanî bir yön vardır. İnsan Allah'ın evinde yemesini içmesini azaltmak ve boş konuşmalardan uzaklaşmakla zamanını ve mekânını adeta değiştirir ve farklı bir boyuta geçerek melekleşir.
Kalbin gereksiz duygulardan arınması ve Allah'a yönelmesi; insanı O'ndan uzaklaştıran çok yeme, uyuma, konuşma, gibi malayani şeylerden kaçınması ile mümkün olabilir… Allah bu yaklaşmanın sağlanması için oruç gibi bir ibadet koymuş ve ona bir de gönüllü bir ibadet olan itikâfı ekleyerek bu arınma ve yakınlaşmanın artmasını dilemiş ve bunu kolaylaştırmıştır. Kulunun ünsiyetinin halkla ve dünyalıkla değil kendisiyle olmasını arzu etmiştir. Çünkü ölümle birlikte artık sadece ve sadece O'nun ünsiyeti fayda verecektir”. (İbnu'l-Kayyim)
İtikâfın Kadir Gecesi'ni yakalama fırsatını bulmaktan başka bir hikmeti bulunmasaydı bu bile onun değerini anlatmaya yeterdi. Çünkü Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Efendimiz bu maksatla önce Ramazanın ilk onunda, sonra ikinci onunda, sonra da üçüncü onunda itikâf yapmış ve “bana Kadir Gecesi'nin, Ramazan'ın son on gününde olduğu söylendi, itikâf yapacaksanız bu on günde yapın” buyurmuştu. (Buhari, Müslim).
İtikâf sevdiğiyle karşılaşmaya hazırlık olarak, dışıyla birlikte içini de temizlemek ve kendini O'na böyle takdim etmektir. Bu sebeple Ahmet bin Hanbel itikâf yapanın kendini, oradaki insanlar dâhil her şeyden soyutlaması, adeta inzivaya çekilmesi, hatta kitapla ve ilimle bile meşgul olmayıp sadece Allah ile hemhal olması gerekir der… İslam'da meşru olan halvet işte budur. (İbn Recep).
Bununla birlikte itikâfta ilimle meşgul olma sakıncalı değildir. Ancak Ahmet bin Hanbel'in dediği gibi, belki sadece burada zikir ve tefekkür ilimden daha sevap olabilir. Yoksa bilinen bir gerçektir ki, bir saat Allah için ilimle meşgul olma, altmış yıllık nafile ibadete bedeldir.
İtikâfın adabı
O halde itikâf nasıl olmalıdır ki, onunla bu söylenen faydalar ve hikmetler gerçekleşmiş olabilsin?
Allah için yapılan her işe olduğu gibi itikâfa da sahih bir niyetle, sadece Allah'a yaklaşma maksadıyla başlayabilmek birinci meseledir. İtikâf ile insan, pek çok hayra birden niyet ederek sevabını katlayabilir.
İkinci olarak, itikâfta her türlü meşru amel caiz olmakla beraber, yapabildiği ölçüde vaktini fikir ve zikirle geçirmelidir. Âkif, yapabildiği kadar murakabe ve muhasebe halinde olmalıdır. Ancak murakabe Allah'ın zatını ve mahiyetini düşünme demek değildir, kişinin kendi hayatını bir film şeridi gibi gözünün önünden geçirirken yaptıklarını Allah'ın her an gözetmekte olduğu bilinciyle onların muhasebesini yapmaktır.
Zikir itikâfta asıl olması gerekenlerdendir. Pek çok ayeti kerimede Allah (cc) müminlerin kendisini çokça zikretmesini emreder. Kur'an-ı Kerim'in bizzat kendisi 'zikir'dir. Namaz, tespih, tekbir, tefekkür, istiğfar ve tevhid (Lailahe İllellah) zikirdir.
Bilmiyorum buna 'rabıta-ı mevt' dedikleri, ölümü düşünüp onu iliklerine kadar hissetmeyi de katabilir miyiz? Çünkü bu konuda “zevkleri paramparça eden ölümü çok anın” anlamındaki hadisi şerif bu anmayı 'zikir' kelimesiyle anlatır (T).
Orada malayani ile meşgul olmamak önemlidir. Malayani, kişiyi ilgilendirmeyen, dünyaya da ahirete de faydası olmayan boş işler demektir.
Bu sebeple kimse ile oturup sohbet etmemek de itikâfın faydasını artıran edeplerdendir. Bunun için kişinin kendisini kimsenin tanımadığı mescitlerde itikâfa girmesi tavsiye edilir.
DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINZ