Kadının 'yasal hak' arayışı
Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, 1980 yılında üye ülkelerin imzasına açılmıştır.2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Ceza Kanunu ile kadınlara karşı ayrımcılık içeren maddeler kaldırıldı

Oluşturma Tarihi: 2021-06-13 21:19:17

Güncelleme Tarihi: 2021-06-13 21:19:17

İlk yazılı anayasamız olan 1876 tarihli Kanun-u Esasi'ye göre, “Bütün Osmanlılar kanun önünde din ve mezhepten doğan konular dışında hak ve ödevler bakımından eşittirler.” Anayasanın bu hükmüne göre Osmanlı kadın ve erkekleri

eşit gibi görünmektedir, ancak medeni haklar bakımından kadın, eskiden olduğu gibi şer'i hukuka tâbi kılınmıştır..

Ülkemizde kadın hakkında yasal düzenlemeler

Ülkemizde kadın hakları konusunda anayasal ve yasal düzeyde bazı önemli düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir. Kadınlarla ilgili olarak son yıllarda yasalaşan düzenlemeler bütünsel olarak ele alındığında, kadının insan hakları
standardını yükselttiğini saptamak mümkün.

"Kadın insan mıdır?" diye tartışılıyordu

16. yüzyıldaki "kadın insan mıdır?" tartışmasının bir zamanlar yapılmış olması bile kadın hakları kavramının insan hakları kavramı çerçevesinde tartışılmasını gerektirmektedir. Yerleşik anlayışa göre erkek, uygarlığın ve kültürün yaratıcısı ve ürünü olarak görülürken; kadın, doğanın ürünüdür. Saptamalar kadının ikincilliğini
vurgulamak için kullanılmaktadır...

Kadın haklarının uluslararası gelişimi

Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi'nde "Türkiye'de kadının insan hakları ve Anayasal yansıması" çalışmasına imza atan Şafak Kaypak ve Mehmet Kahraman'ın makalesinde Türkr kadınının anayasal süreçteki haklarna atıf yapılıyor. Buna göre; 1857 tarihinde New York'ta tekstil işinde çalışan ve yangında hayatlarını kaybeden kadınların grevi eşit ücret talebini belleklere kazımıştır. Ekonomik alanda başlayan kadın hakları mücadelesi, insan haklarına dönüşürken içeriğine sosyal,siyasal ve kültürel etmenleri almıştır. Kadının insan hakkı, dünyanın gündemine 1970'lerde gelmiştir. Uluslararası kadın hareketi, geleneksel insan hakları yaklaşımındaki özel alan-kamusal alan ayrımını sorgulayarak, insan haklarının kapsamında temelli bir dönüşüme yol açmıştır. 1970'lerde yükselen ikinci dalga feminist akımın toplumsal bir harekete dönüşmesiyle bu konudaki bilinç ve duyarlık artmıştır. 1975 yılı Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Kadınlar Yılı olarak kutlanmıştır...

Uluslararası anlaşmalarda kadın hakları

Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), 1980 yılında üye ülkelerin imzasına açılmıştır. CEDAW Sözleşmesinin en önemli boyutu, kadınların insan haklarının sağlanması, korunması ve geliştirilmesini, toplumda kadın-erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesine koşut bir olgu olarak kabul etmesidir. Sözleşme, kadın-erkek eşitliğine dayanmayan bir “kadın hakları” anlayışını kabul etmemekte, taraf devletlerin kadınların insan haklarını daima kadın-erkek eşitliği temelinde gerçekleştirmelerini öngörmektedir..

Kadının insan hakları kavramını Birleşmiş Milletler süreçlerine sokan Haziran 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansı, uluslararası kadın hareketi için bir dönüm noktası olmuştur.

Cumhuriyet devrindeki düzenlemeler

Cumhuriyet devrimleri (1924 – 1934); 29 Ekim 1923 tarihinden itibaren Cumhuriyet'in ilanını izleyen ilk on yıl içinde, kadınların ailede, eğitimde, toplumsal yaşamda ve siyasette “eşit haklara sahip birey” statüsünü kazanmalarını sağlayan
yasal ve yapısal devrimler hızla yaşama geçirilmiştir. Henüz 'BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi', 'İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi', ‘Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW)' gibi uluslararası sözleşmelerin, kadın-erkek eşitliğine yönelik çalışmaların dünya gündeminde bile olmadığı bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde devrimler yapılmıştır..
BM'de ve Dünyada yaşanan gelişmelerin yansıması (1975-1998); Hukuk alanında gelişmeler; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi Türkiye tarafından onaylandı (1985).

AB uyum süreci gelişmeleri

AB'ne uyum süreci (2000'li yıllardan günümüze); Aile Hukuku bölümünde köklü değişiklikler içeren Türk Medeni Kanunu kabul edildi (2001). BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi'nin taraf devletlerce fiili olarak yaşama geçirilmesini ve etkin denetimi sağlamak üzere kabul edilen İhtiyari Protokol Türkiye tarafından onaylandı (2002). İş Kanununda değişiklik yapıldı, çalışanlara “eşit davranma ilkesi” kabul edildi (2003).

Ceza kanununda da yer aldı

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Ceza Kanunu ile kadınlara karşı ayrımcılık içeren maddeler kaldırıldı. Ceza Kanununda kadın birey olarak kabul edildi, kadının cinselliğine karşı işlenen suçlar, kadına yönelik cinsel şiddet, eski kanunda olduğu gibi “topluma karşı suçlar” bölümünde değil; “kişilere karşı suçlar” bölümünde düzenlenerek, bu tür suçlara cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Yasanın sistematiğindeki bu değişim, kanun koyucunun kadını “genel ahlakın bir parçası” olarak değil de “bağımsız bir birey” olarak ele alması açısından önemli.