Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, bugünkü "Devlet aklı, örgüt aklı, sokak aklı..." başlıklı yazısında giderek şiddetlenen çatışmalarda tarafların sürece olan siyasi ataklarını ve hatalarını ele aldı. Çatışmaların tabiatıdır, bir tarafın adım ve tutumu, karşı tarafın adım ve tutumu etkiler, ifadesini kullanan Bayramoğlu, "Nitekim siyasi iktidarların çözüm sürecini ağırdan almış olması, yerel yönetimler reformu gibi hamlelerden kaçınması, yasa dışı halleri yasal alana sokarak demokratik kuşatma politikaları izlememesinin, gelinen noktada önemli bir rol oynadığı inkar edilemez" yorumunda bulundu. Bayramoğlu, "Amacı ne olursa olsun, Kandil hem Kürtler, hem Türkiye, hem bölge açısından yanlış ve ölümcül bir strateji izliyor" dedi.
İşte Ali Bayramoğlu'nun yazısından bir bölüm:
Şu sorular hep sorulacak:
-Haziran seçimlerinden sonra Kandil, HDP'yi boğmasaydı, izlemeye karar verdiği savaş stratejisinin sesi olmasını talep etmeseydi, HDP Türkiye partisi iddiasının icabını yerine getirebilir miydi? Bugün farklı bir noktada olabilir miydik?
-Kandil, şehir savaşlarına kalkışmasa, Suriye modelini Türkiye'ye taşımaya kalkmasa, Türkiye ve Suriye'deki çözüm modellerini birbirinden ayrıştırsa, Kürt sorunu siyasi yollarla geri adım atmasa hangi durumda olurduk?
Çatışmaların tabiatıdır, bir tarafın adım ve tutumu, karşı tarafın adım ve tutumu etkiler.
Ne var ki, bunun bir sınırı vardır.
Nitekim siyasi iktidarların çözüm sürecini ağırdan almış olması, yerel yönetimler reformu gibi hamlelerden kaçınması, yasa dışı halleri yasal alana sokarak demokratik kuşatma politikaları izlememesinin, gelinen noktada önemli bir rol oynadığı inkar edilemez.
Ancak, bu hatalar yapılmasaydı bile, Kandil'in izlediği savaş stratejisi, Suriye'yi Türkiye'ye taşıma arayışı, mevcut konjonktür ve yeni dengeler itibariyle değişmezdi. Bu açıdan PKK'nın tercihinin gelinen noktada tayin edici bir rol oynadığına şüphe yoktur. Kandil siyasi kapıları açmayı zorlasaydı, muhtemelen yine tayin edici bir istikamet aksi yönde olurdu.
Cuma Çiçek ve Vahap Coşkun'un Barış Vakfı için birlikte kaleme aldıkları, bir süre önce yayınlanan “Dolmabahçe'den Guünümüze Çözüm Süreci: Başarısızlığı Anlamak ve Yeni Bir Yol Bulmak” başlıklı raporunun bu konuda önemli tespitleri var.
Araştırmacılar raporun “PKK Çıkmaz” yolu kısmında, farklı bir mercek kullanarak şunları söylüyorlar:
“Irak ve Suriye deneyimleri, Kürtler için son derece öğreticidir. Üzerinde durulması gereken bir soru var: Acaba Kürtler, bu iki ülkede, hangi şartlar altında güce/zora dayalı araçları üzerinden kendi bölgelerinde teritoryal bir egemenlik inşa edebildiler? Irak ve Suriye tecrübesi, bu noktada üç dinamiğin belirleyici olduğuna işaret eder:
a. Merkezî devlet -yani Bağdat ve Şam yönetimi- varoluşsal bir krizle karşı karşıya kaldı.
b. Kürtlerden öteye ülke genelinde bir siyasal istikrarsızlık ve ayaklanma başladı.
c. Uluslararası güçler doğrudan müdahil oldular.
Türkiye'deki bağlamın üç dinamik açısından da farklı olduğu belirtilmelidir. Türkiye NATO üyesidir, dünyanın 17. büyük ekonomisine sahiptir, dış ticaretinin %55-60'ını Batı ile yapan bir ülkedir. Dolayısıyla Irak ve Suriye için geçerli olanın Türkiye için geçerli olmayacağı, Irak ve Suriye'de iş yapan metotların Türkiye'de iş yapmayacağını görme(leri) gerekir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TAMAMLAYINIZ!!!