Kılıçarslan: Maçı nerde kaybediyoruz?
İsmail Kılıçraslan, kültürel iktidar bağlamında bireyin günlük yaşam içinde çektiği sıkıntıları ele aldı...

Oluşturma Tarihi: 2015-07-04 05:25:44

Güncelleme Tarihi: 2015-07-04 05:25:44

Yeni Şafak Gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, bugünkü "Maçı nerde kaybediyoruz?" başlıklı yazısında Türkiye'den insanların kültürel iktidar baskısı altındaki sıkıntılarını gizleyerek yaşadığını belirtti. İşçileri TÜSİAD'ın önüne kim çıkarttırmıyorsa kültürel iktidar onlardadır ifadesini kullanan Kılıçarslan, "Sinema ve dizi sektöründe değil kendisinin dindar olduğunu belli etmek, AK Partiye oy verdiğini söylemekten bile çekinen arkadaşlarım var benim. Öğle arasında 'ben sizin gittiğiniz lokantayı sevmiyorum' diye her gün kaçıp gizli saklı öğle ve ikindi namazını cem eden reklamcı tanıdıklarım var. Oruç tutabilmek için yıllık izin alan ahbapların bahsini ise hiç açmıyorum," dedi.

İşte İsmail Kılıçarslan'ın yazısından bir bölüm:

'Kültürel iktidar ya da Pierre Bourdieu amcanın isimlendirdiği şekliyle manevi iktidar her zaman somut ve maddi iktidardan daha önemli bir şeydir' cümlesine bir kez olsun itibar etmediğimizden kaybediyoruzdur belki de maçı.

Kültürel iktidar alanı sembolleri elinde bulunduranın, neyin görülmesi neyin görülmemesi konusunda kamuoyunu ikna edebilmenin, yerleşik sermaye gücünün nereye hizmet edeceğini belirleyebilenin elinde tuttuğu bir alandır.

Hep söylüyorum. 1 Mayıs işçi bayramlarında işçileri bir kez olsun Türkiye'nin en büyük işverenlerinin temsil edildiği TÜSİAD'ın önüne kim çıkarttırmıyorsa kültürel iktidar onlardadır.

Sözgelimi 'bunlar ötekine saygı duymuyor, öteki ile birlikte yaşamayı bilmiyor' korosu var değil mi Türkiye'de? 'Bunlar tahammülsüz' diyen bu koronun 'bunlar' diye imlediği kitlenin işyerlerine bakalım mesela. Sözgelimi, benim 10 yıl boyunca çalıştığım Kanal 7'ye. Mini etek giyerek mesaiye gelen arkadaşım vardı. Alevi mesai arkadaşım vardı. Kürt mesai arkadaşım vardı. Hatta Hristiyan ya da ateist mesai arkadaşlarım vardı. Türkiye neye benziyorsa Kanal 7 koridorları da ona benziyordu. Şimdi yazılarımın yayınlandığı Yeni Şafak da öyle mesela…

Peki, bir de 'tahammülsüz bunlar' korosunun işyerlerine bakalım. Mesela temizlikçi olmayan başörtülü çalışan arayalım. İşyerlerinde mescit arayalım. Tamam, hadi bunları geçtik. 'Cuma namazına gitmek isteyen çalışanına tahammül' arayalım; bakalım bulabilecek miyiz?

'İyi de, durum işyerlerinde bile böyleyken tahammülsüz olan biz, hoşgörülü olan sizsiniz öyle mi' diye soramıyorsak bu tamamen bahsettiğim kültürel iktidar alanıyla ilgilidir.

Sinema ve dizi sektöründe değil kendisinin dindar olduğunu belli etmek, AK Partiye oy verdiğini söylemekten bile çekinen arkadaşlarım var benim. Öğle arasında 'ben sizin gittiğiniz lokantayı sevmiyorum' diye her gün kaçıp gizli saklı öğle ve ikindi namazını cem eden reklamcı tanıdıklarım var. Oruç tutabilmek için yıllık izin alan ahbapların bahsini ise hiç açmıyorum.

Bunları ne zaman konuşacağız Allah aşkına? Her sene 'sokakta oruç yiyeni dövdüler' haberi yapmak için pusuya yatanların bu ikiyüzlülüğünü ne zaman faş edebileceğiz?

Bu kültürel iktidar düzenini sorgulamadığımız müddetçe hiçbir zaman…

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!