Yavru Vatan KKTC'nin yeni Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın yaptığı ‘Kardeş ülke olmak istiyoruz' söylemi hakkında değerlendirmelerde bulunan Kiras, bunun bir bağımsızlık deklarasyonu olduğunu ifade etti. KKTC'nin; Türkiye'den bağımsız hareket etmesi sonucunda kurda kuşa yem olacağını vurgulayan Kiras, bu düşüncenin yalnızca Türk Kimliğini yük olarak gören azınlık bir kesimde karşılık bulabileceğini söyledi.
Siyasi söylemlerin; icraatın içine girildiğinde gerçeklik anlamını yitirdiğini belirten Kiras, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Akıncı arasında gerçekleşen telefon konuşmasından sonra ilişkilerin rayına oturacağının sinyalinin verildiğini dile getirdi.
Yunanistan'ın ‘Garantör ülke olmaktan vazgeçebiliriz' açıklamasını da değerlendiren Kiras, Yunanistan'ın garantörlüğünün bir anlam ifade etmediğini buna karşılık Türkiye'nin garantörlüğünün günümüzde hala geçerliliğini koruduğunu dile getirdi.
AKINCI, ANKARA'NIN DESTEK VERDİĞİ BİR ADAY DEĞİLDİ
Betül Soysal Bozdoğan (BSB) : Akıncı KKTC'nin yeni Cumhurbaşkanı olarak seçildi ve seçim sonrasındaki ilk konuşmasında Türkiye ile ilişkilerine istinaden ‘Yavru Vatan değil artık kardeş olmak istiyoruz' dedi. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Biz bedel ödedik' yorumunu yaptı ve 74'teki Barış Harekâtını hatırlattı. Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan koalisyonu bu harekâtı yapmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri bu harekâtta 498 şehit vermişti sonrasında 83'te Kıbrıs kurulmuştu bunu da hatırlayalım. Güçlü bir gönül bağımız var, bugüne geldiğimizde Akıncı neden böyle bir söylemi dillendirdi neden böyle bir ihtiyaç duydu?
İbrahim Kiras (İ.K.) : Türkiye'nin Kıbrıs ile olan ilişkisine dair iki tane yaklaşım var. Türkiye olmasa tabiri caizse Kıbrıs kurda kuşa yem oluruz algısıyla Türkiye'nin varlığını ve Kıbrıs ile olan ilişkisini önemseyen bir kitle var. Diğer taraftan Türkiye'nin yanımızda olması bizim birçok bedel ödememize sebep olur, artık Türkiye'nin gölgesinden çıkıp kendi istiklalimizi yaşasak daha iyi olur diye düşünen bir kesim var. Yeni Cumhurbaşkanı Akıncı daha çok ikinci düşüncedeki kesimin temsilcisi olarak bu söylemleri yaptı. Zaten biliyorsunuz, Ankara'nın da desteklediği bir aday değildi Akıncı sürpriz bir şekilde seçimi kazandı.
SİYASETÇİLER, İCRAATIN İÇİNE GİRDİKTEN SONRA GERÇEKLİĞİN BASİT OLMADIĞINI ANLIYOR
BSB: Türkiye'den Kıbrıs'a baktığımızda düşünce bazlı bakış açılarını nasıl kategorize edebiliriz?
İ.K.: Şöyle bir durum var taç giyen baş akıllanır. Mehmet Ali Talat da ilk geldiği zaman onun da ilk başta istiklal temalı görüşleri vardı. Ama iktidar koltuğuna oturup icraatın içine girdikten sonra, işin gerçekliğinin o kadar da basit olmadığını anlayabiliyor siyasetçiler. Biz bu iki görüşün test edilmesini yaşadık. Annan Planı hem Birleşmiş Milletlerin Başkanının adını taşıyor zaten hem Avrupa Birliğinin de desteklediği ve nihai bir çözüm oluşturacak bir ümit olarak ortaya konmuştu. Türkiye de bunu tüm kargaşaya rağmen destekledi. Ve referandumda da yüksek bir oy aldı.
AKINCI'NIN SÖYLEMLERİ; SADECE TÜRK KİMLİĞİNİN MUHAFAZA EDİLMEDİĞİ ZİHİN DÜNYASINDA KARŞILIK BULUR
BSB: Bahsettiğiniz süreçler kritik öneme sahip gelişmelerken, Türklerin barıştan yana olduğunu ispatlayan bir sonuç değil miydi?
İ.K.: Testten geçti iki görüş de. Tam tersine Rum tarafı ‘biz kabul etmiyoruz' dediler. Türk tarafı kabul edip Rum tarafı kabul etmediği için o plan girişiminden sonra uluslararası sahnede ne oldu? Kıbrıs Rumlarını tek başına Avrupa Birliğine üye olarak aldı Avrupalılar. Kıbrıs'ta siyasi bir çözüm olmadıktan sonra biz herhangi bir tarafı Kıbrıs'ın tek temsilcisi olarak tanıyıp Avrupa Birliğine üye olarak almayız şeklinde bir deklarasyon söz konusu olduğu halde bunu yaptı Avrupalılar. Dolayısıyla böyle bir testten geçti Kıbrıs. ‘Biz Türkiye'yi boş verelim bize ayak bağı oluyor veya Türkiye bize gölge ediyor biz Avrupalılarla anlaşırız, olayı çözebiliriz' diye düşünebilen siyasetçilerin olması bana biraz tuhaf geliyor. Bunu ancak şöyle açıklamak mümkün; Kıbrıs'ta Türk kimliğini, Müslüman kimliğini muhafaza etmenin çok da önemli sayılmadığı bir zihin dünyasında böyle bir çözümün karşılığı olabilir. ‘Rum ile benim aramda ne fark var ikimizde Kıbrıslıyız Avrupa Birliğine üye olacaksak Polonyalı ile benim aramda bir fark olması gerekmiyor' diye düşünen bir zihniyete sahip olabilir. Türkiye'den bağımsız hareket etme içindeki Kıbrıs Türk Toplumunun sahiden kurda kuşa yem olmasını engellemek mümkün olmaz. Biz tarihte bunun örneklerini yaşamış bir milletiz.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN SERT AÇIKLAMALARININ SEBEBİ; OLAYIN CİDDİYETİDİR
BSB: Bu konu için tarihe baktığımızda nasıl çeşitlendirebiliriz?
İ.K.: Balkanlarda, Kafkaslarda, Kırımda Yavru Vatan diye tabir edebileceğimiz bütün bu 100-150 yıllık dönemde yaşadıkları tecrübeler ışığında da biz biraz Kıbrıs olayına bakıyoruz.
BSB: Yani tarih ve realite çok başka bir şey siyasi söylemler çok ayrı ve farklı kalıyor değil mi?
İ.K.: Evet ama o siyasi söylemler de dediğim gibi realite karşısında bir duvar gibi çıktığı zaman hemen değişebiliyor. Sayın Akıncı'nın tavrında da biz bunu gördük. Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez "artık Yavru Vatan olmak istemiyoruz" söylemleri ‘bağımsızlık deklarasyonu' gibi bir girişimde bulunmaya kalkıştı. Sayın Cumhurbaşkanının sert açıklaması da olayın ciddiyeti dolayısıyla yoksa bir teorik tartışma yapılıyor değil.
KKTC; GERÇEK DIŞI SÖYLEMLERDEN UZAKLAŞIP, GERÇEKLİĞİN SERT TOPRAĞINA AYAK BASMALI
BSB: İlk ziyaretini de Türkiye'ye yaptı Akıncı. Bu da önemli bir gösterge sayılabilir değil mi?
İ.K.: Zaten Anavatan, Yavru Vatan polemiklerinin medya üzerinden yapılan o polemiklerin üzerinden bir iki saat geçmeden Sayın Erdoğan, Sayın Akıncıyı aradı tebrik etmek için zaten o telefon konuşmasında tatlıya bağlanmıştı. Dolayısıyla işler rayına oturacaktır sizin de dediğiniz gibi realite farklı bir şey söylem farklı bir şey. Artık gerçek dışı söylemlerden uzaklaşıp, gerçekliğin o sert toprağına ayak basmak durumdadır Kıbrıs'ı yönetenler.
YUNANİSTAN'IN GARANTÖRLÜKTEN VAZGEÇMESİ TÜRKİYE'NİN GARANTÖRLÜĞÜNÜ DE ORTADAN KALDIRIR
BSB: Ben şunu merak ediyorum tam da bu süreçte Kuzey Kıbrıs'la, Türkiye arasında açıklamalar gitti geldi. Sonra bir de Yunanistan'dan bir açıklama geldi. ‘Biz garantör ülke olmaktan vazgeçebiliriz' dediler. İlginç değil miydi? Bunu nasıl okumak lazım? Nasıl bir hamleydi bu?
İ.K.: Yunanistan'ın garantörlükten vazgeçmesi demek Türkiye'nin garantörlüğünü de ortadan kaldıran bir hamle. Bugün Türkiye'nin Kıbrıs Türk Kesimi üzerindeki garantörlüğünün karşı taraftaki yansıması nedir? Yunanistan'ın değil Avrupa Birliğinin garantörlüğüdür. Hem Yunanistan hem de Kıbrıs Rum kesimi Avrupa Birliği üyesi.
BSB: Bir koruma kalkanı daha oluşmuş oldu diyebiliriz değil mi Rum kesimi için?
İ.K.: Yunanistan'ın garantörlüğünün bugün itibariyle bir anlamı yok zaten. Türkiye'nin garantörlüğü bugün de geçerli bir garantörlük.
KIBRIS TÜRK VATANDAŞLARI KİMLİK MESELESİNİ SIRTLARINDA TAŞIDIKLARI YÜK OLARAK GÖRÜYOR
BSB: Biraz toplumsal okumayı da yapalım sizinle. Mesela Kıbrıs halkı bu konuda ne düşünür? Bu açıklamalar karşısında genel olarak nasıl yorumlar yapmışlardır? Türkiye toplumu nasıl bakar Kıbrıs meselesine? Özellikle genç jenerasyon için konuşalım.
İ.K.: İki taraftan bakınca biraz farklılık olduğunu görebiliriz. Türkiye'deki toplumun Kıbrıs meselesine yaklaşımı daha duygusal. Anavatan kimliğine uygun bir kucaklama, sahiplenmedir. Ama Kıbrıslı Türkler için Türkiye'nin Kıbrıs'taki rolü biraz daha problemli. Çünkü Kıbrıslılar Türkiye'nin Kıbrıs meselesine sahip çıktığı için değil Kıbrıs Türklerinin kendi kimlikleriyle yaşaması meselesi. O talepleri çerçevesinde ödenen bir bedel olduğunu düşünmeleri gerekiyor. Neticede bu kavramlar bu değerlerin anlam karşılıkları farklı toplumlarda farklı şekillerde gerçekleşebiliyor. Bizim için önemli olan kimlikler onlar da karşılık bulamayabiliyor. Dolayısıyla kimlik meselesini sırtta taşınan bir yük olarak görebiliyorlar özellikle Kıbrıs'ın solcu aydın kesiminde... Bu çok kolay çözüme ulaştırılacak bir problem değil.