KPSS soruşturması genişliyor
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 2010'daki KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin soruşturması kapsamında 24 ilde 51 kişi hakkında daha gözaltı kararı verildi.

Oluşturma Tarihi: 2016-03-30 17:12:27

Güncelleme Tarihi: 2016-03-30 17:12:27

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü 2010'daki KPSS soruşturması kapsamında 24 ilde 51 kişi hakkında daha gözaltı kararı verildi. Soruşturma kapsamında 23 Mart 2015'teki ilk operasyondan beri hakkında gözaltı kararı çıkarılanların sayısı 281'e yükseldi.

KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin soruşturmada bugün, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 24 ildeki 51 şüpheli hakkında daha gözaltı kararı alındı. Şüphelilerden 33'ü şu ana kadar gözaltına alındı. Şüphelilerin Ankara'ya getirilmeleri bekleniyor. Polis, 18 şüpheliyi ise yakalamaya çalışıyor.

Soruşturma, 10 Temmuz 2010'daki KPSS Eğitim Bilimleri, Genel Kültür ve Genel Yetenek alanları sınavları öncesinde soruların sızdırıldığı iddiaları üzerine başlatılmıştı. Birçok savcı değiştiren soruşturma dosyası, son olarak Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman'a verilmişti.

Erkman'ın talimatıyla polis, soruşturmadaki ilk operasyonu 23 Mart 2015'te 19 ilde düzenlemişti. Operasyon kapsamında 82 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmıştı. Ardından 20 Nisan'da 78, 26 Mayıs'ta 44, 15 Haziran'da 23, 5 Kasım'da ise 3 şüpheli gözaltı kararı alınmıştı.

Savcı Erkman, bu tarihe kadar hakkında gözaltı kararı çıkarılan, bir kısmı firari toplam 230 şüpheli hakkında hazırladığı iddianameyi Aralık 2015'te mahkemeye göndermişti.

Soruşturma çerçevesinde bugünkü işlemlerle birlikte gözaltı kararı çıkarılan şüpheli sayısı 281'e çıktı.

Örgüt bağı

Savcı Erkman, sınavdan önce soruların Fetullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Ankara Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği görevlisi Berat Koşucu tarafından Süleyman Mustafa İnanıcı aracılığıyla, Yalvaç'taki sanık Baki Saçı'ya e-postayla gönderildiğine dair deliller üzerine başlatılan soruşturmada "örgüt" bağına da ulaşmıştı.

Erkman, iddianamede, "Soruşturmada olayın sadece yerel ölçüde kalmadığı, soruların bu şahıslar haricinde sınava giren birçok adaya örgütlü şekilde ulaştırıldığı, şüpheli konumunda bulunan kişilerin birlikte hareket ettikleri, bu birlik ve beraberliğin tesadüflerden ibaret olmadığı ve birçok ortak noktalarının olduğu tespit edilmiştir. Delillerin değerlendirilmesinde eylemlerin hiyerarşik ve örgütlü gerçekleştiği anlaşılmıştır" tespitinde bulunmuştu.

İddianamede, sanıklar arasında "cemaat bağı" olduğu, soruların sınavdan önce genellikle bu bağa uygun dağıtıldığına işaret edilmiş, profilleri, iş yerleri, mali ve sosyal irtibatları incelendiğinde, sanıkların FETÖ/PDY içinde yer aldıkları kaydedilmişti.

İddianamede, 294 bin 909 adayın katıldığı 2010'daki KPSS Eğitim Bilimleri sınavının iptal edilerek yeniden yapılmasıyla, devletin 9 milyon 111 bin 138 lira 13 kuruş zarara uğradığına dikkat çekilmişti. YÖK Denetleme Kurulunun, Genel Yetenek sorularının da sızdırıldığı raporuna rağmen, bu alanın iptal edilmemesiyle, sayısı kesin bilinmemekle beraber binlerce kişinin haksız şekilde devlet memuru olduğu bildirilmişti.

Yüksek net yapan sanıkların çoğunun aynı dershane, okul ve şirket çalışanları veya eş, kardeş ve diğer akrabaları olduğuna dikkat çekilen iddianamede, yüksek net yapan 3 bin 227 adaydan bin 970'i arasında telefon irtibatı, bin 148'i arasında akrabalık bağı bulunduğuna, 896'sının karı koca olduğuna, 2 bin 690'ının aynı kurum ya da firmada çalıştığına yer verilmişti.

Gülen'in sözleri hatırlatıldı

İddianamede yurt dışındaki Fetullah Gülen'in, örgüt mensuplarına medya üzerinden, örgütün hedef ve amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik talimatlar verdiği ifade edilmişti.

Gülen'in, devlete sızmayı esas alan ve geçmişte televizyonda yayınlanan konuşmasının dökümü nakledilen iddianamede, "Fetullah Gülen'in, mensuplarına yönelik geçmiş yıllardaki konuşma kayıtlarında devletin yasama, yürütme ve yargı erklerinin ele geçirilmesine ilişkin talimatlar verildiği, örgütün gerçek amacına ulaşmak maksadıyla ve örgüte bağlı kadroları kamu kurumlarına yerleştirmek suretiyle devleti ele geçirmeyi hedeflediği görülmektedir" denilmişti.

İddianamede, örgüte ilişkin, Terörle Mücadele Kanunu uyarınca yapılan değerlendirmeye yer verilerek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ ana soruşturma dosyasından alınan "Fetullahçı Terör Örgütü Hakkında Özet Bilgi" başlıklı yazısı özetlenmişti.

Buna göre, örgütün, kamuoyunda "Paralel Yapı" ismiyle tanındığı ancak devlet düzenine alternatif diğer örgütlenmelere yönelik de aynı ifadenin kullanıldığı bildirilen iddianamede, bu sebeple davalarda "Fetullahçı terör örgütlenmesi" isminin tercih edildiğine yer verilmişti.

Gülen ve çevresindekilerin, dini ilke ve kuralları istismar ederek, dini cemaat olmadığını duyuran örgüte dönüştüğü aktarılan özet bilgide, örgütün, Türkiye'yi cumhuriyet olmaktan çıkarıp, cemaat devletine dönüştürmek, ülkeyi siyasi partisiz yönetmek, egemenliği seçime girmeden kamu kurumlarındaki kadrolarıyla kullanmak, ülke ekonomisini ve zenginliklerini kontrol edip her şeye hükmetmek istediği kaydedilmişti.

Özet bilgide, örgütün kendinden olmayan veya boyun eğmeyen toplum kesimlerini devlete yerleştirdiği silahlı kadrolarını da kullanarak sindirmek, yıldırmak, korkutmak ve bu yöntemle devleti ele geçirip egemenliği fiilen bir zümre olan cemaatin/örgütün kullanmasını temin etmeyi amaçladığı ve örgütün, kanunlarda tanımlanan "silahlı terör örgütü" özelliklerini taşıdığı bildirilmişti.

Bir örgütün silahlı terör örgütü olup olmadığına ilişkin görüş bildirmeye tek yetkili mercinin Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı olduğu, buradan sorulan görüşte yapılanmanın terör örgütü olduğunun ayrıntılarıyla açıklandığı aktarılan özet bilgide, örgütün niteliğinin Milli Güvenlik Kurulunda tartışıldığı ve devletin iç ve dış güvenliğine tehdit oluşturan, mücadele edilmesi gereken illegal terör örgütü olduğunun basın yayın aracılığıyla duyurulduğu anımsatılmıştı.

"Fethullah Gülen Okulu"na bağış

Özet bilgide, FETÖ'nün silahlı terör örgütü olduğu konusunda yeterli ve kuvvetli deliller bulunduğu, örgüt yöneticileri ve suça karışanlara yönelik soruşturmalar yürütüldüğü ve bazı davalar açıldığı vurgulanmıştı. Ayrıca, Gülen'in, "Fasıldan Fasıla 4" isimli kitapta rüyada sınav sorularının ayrıntılarıyla görülmesinin anlatıldığına işaret edilen iddianamede, şunlar kaydedilmişti:

"İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 9 Mart 2015 tarihli rapora göre, FETÖ/PDY'nin Terörle Mücadele Kanununun 1. ve 7. maddelerinde ifade edilen, Anayasa'da belirtilen, cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, devletin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak, yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde olduğu, temel hedefinin Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını ele geçirmek, devletin kılcal damarlarına sızma olduğu, kamu, ÖSYS vb. sınavlarda soruları hukuka aykırı yollarla ele geçirip, kendi mensuplarının sınavlarda başarılı olarak kamu kurumlarına ve etkin okullara girmesinin sağlandığı, mevcut sistemi yıkmak yerine devletin tüm kurumlarının ele geçirilmesinin hedeflendiği, memur maaş ve ödüllendirmelerinden yüzde 5-10 himmet adı altında paralar toplandığı belirtilmiştir."

MASAK'ın 2 Ekim 2014'te hazırladığı rapora göre "Fethullah Gülen Okulu", "Gülenist Kuruluş", "Gülen Hareketi Okulu" olarak tanımlanan ve yurt dışında faaliyet gösteren 20 yabancı kuruluşun ortaya çıkarıldığı bildirilen iddianamede, rapordaki, "Bu 20 yabancı kuruluşun Türkiye temsilcilikleri aracı kılınarak, özellikle 2011, 2012, 2013 arasında bazı şirketler ve özel şahıslar tarafından bağış, eğitim ve diğer adlar altında düzenli para aktarıldığı tespit edilmiştir. İş bu dosya kapsamında soruşturulan bin 435 şüphelinin sınav öncesi çalışmış olduğu 121 özel şirket tarafından da MASAK raporunda belirtilen 20 yabancı kuruluşa para aktarıldığı anlaşılmıştır" bilgisine yer verilmişti.

Eski YÖK Başkanları da sanık

İddianamede eski ÖSYM Başkanları Prof. Dr. Ünal Yarımağan ve Prof. Dr. Ali Demir ile eski Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan da sanıklar arasında gösterilmişti. Yarımağan'ın "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, göreve ilişkin sırrın açıklanması, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçlamalarından 27 yıla, Demir'in "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçlamalarından 4 yıla kadar hapsi istenmişti.

İddianamede, sınav sorularının sanıklara dağıtıldığı kaydedilen Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneğinin Genel Sekreteri Mehmet Hanefi Sözen, eski Rektör Şerif Ali Tekalan ile Cemil Koca, Yusuf Rodoplu, Bülent Sırtaş, Yusuf Hayri Yıldızhan, Ayhan Kelebek, Ümüt Çakıcı, Süleyman Savat, Abidin Pişgin, Kadir Tufan, Ramazan Şahin, Muharrem Öztürk, Nebil Ekiz ve Ramazan Gözel'e "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme ile zincirleme biçimde resmi belgede sahtecilik ve kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" suçlamaları isnat edilerek, 36'şar yıla kadar hapisleri talep edilmişti.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabulle birlikte sanıklardan Sözen, Tekalan ve Koca'nın arasında bulunduğu bazıları hakkında yakalama kararı çıkarmıştı. Ancak şu ana kadar bu sanıklardan yakalanan olmadı.

Tekalan, Koca ve Sözen, Ankara'daki FETÖ/PDY ana soruşturmasının da şüphelileri arasında bulunuyor. Başsavcılığın talebiyle bu isimlerin yanı sıra Fetullah Gülen ve iş adamı Hamdi Akın İpek'in arasında bulunduğu 61 kişi hakkında "yokluğunda tutuklama kararı" çıkarılmıştı.

İdari soruşturma

Soruşturma kapsamındaki üçüncü dalga operasyona ait bilgiler Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) yüklenmemiş, buna rağmen Twitter'daki "Fuat Avni" hesabına hangi kentten kaç kişinin gözaltına alınacağının sızdırılmasına ilişkin emniyet görevlileri hakkında idari soruşturma açılmıştı.

Soruşturma Savcısı Erkman'a, "örgüt üyelerinin gözaltına alınmasını ve yasa dışı faaliyetlerinin deşifre edilmesini engellemek" için telefonla şantaj yapılmasına ilişkin Nuri Öztürk adlı kişi de tutuklanmıştı.

Sahte abone sözleşmelerine istinaden aldığı 14 hattan birini, savcıya tehdit ve şantajda bulunması için kimliği belirlenemeyen başka bir örgüt üyesine verdiği belirtilen Öztürk hakkındaki, "terör örgütü üyesi olmak, şantaj, görevi yaptırmamak için direnme ve kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak" suçlarından 53 yıl 6 aya kadar hapsi istemiyle açılan dava sürüyor.

Davada 5 celse geride kaldı

KPSS soruşturması kapsamında hakkında dava açılan 54'ü tutuklu 230 sanık, ilk kez 21 Mart Pazartesi hakim karşısına çıktı. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, beş gün süren duruşmalarda tutuklu sanıklar ve avukatlarının savunmalarını aldı.

Sanıklar, haklarındaki suçlamaları "çürütmek" için benzer bahaneler öne sürdü. Sanıklar, soruların sızdırıldığının ortaya çıkması üzerine iptal edilen 10 Temmuz 2010'daki eğitim bilimleri sınavında yaptıkları yüksek net sayısına tekrarlanan sınavda ulaşamamaları konusunda "yorgunluk, uykusuzluk, rehavet ve moral bozukluğu" gibi gerekçeler gösterdi.

Duruşmalara katılan Cumhuriyet Savcısı Umut Sadak, görüşünün sorulması üzerine, tutuklu sanıkların tamamının tutukluluklarının devamını talep etti. Savcı Sadak, FETÖ'nün devlet otoritesini zaafa uğratmak, yıkmak veya ele geçirmek için kurulmuş kendine özgü yapısı olan bir terör örgütü olduğunu belirterek, şunları söylemişti:

"Cebir, şiddet, şantaj, delil uydurma, haksız arama, tutuklama gibi yöntemleri kullanan bu örgüt kanunda tanımlandığı şekilde tam bir terör örgütüdür. Amacı devlet düzenini değiştirip hükümeti ortadan kaldırmak olan bu örgütün bu amacına ulaşmak için önceliği devlet kadrolarını ele geçirmeye verdiği, bu hedefe ulaşmak için yıllar öncesinden başta emniyet olmak üzere mülkiye, yargı ve askeriyeye eleman yerleştirilmeye başladığı anlaşılmaktadır. Emniyet ve yargıdaki kritik makamları ele geçirmeyi başaran örgüt kendine engel olarak gördüğü askeri kadroları da Ergenekon, Balyoz, İzmir Askeri Casusuluk davası gibi kurguladığı kumpas davalarıyla tasfiye ettikten sonra 17-25 Aralık tarihlerinde hükümeti yıkıp, devlet idaresini tamamen ele geçirmek için nihai hamlesini yapmış, fakat amacına ulaşamamıştır.

Örgütün silahsız bir örgüt olduğu, sadece bir cemaat olduğu savunulsa da finans ayağı, yargı ayağı, emniyet ayağı olan bu örgütün kilit üyelerinin çoğunun kamu görevlisi olduğu, bu kamu görevlilerin devletin kendilerine verdiği silahları MİT tırları olayında olduğu gibi gerektiği zaman kullanmaktan çekinmediği görülmüştür. Kaldı ki bir örgütün anayasal düzeni ve rejimi demokratik yollardan değiştiremeyeceği, günü geldiği zaman silah kullanmak zorunda olduğu da bilinen bir gerçektir."

"Amaca giden her yol mubahtır"

Savcının görüşünde, örgütün nihai amacına ulaşmak için önceliği eğitime verdiği, her ilde örgüte bağlı dershaneler, özel okullar kurulduğu, başarılı öğrenciler okullarda ve kiralanan evlerde kampa alınarak, yıllar boyu hem ders çalıştırılıp hem de beyinlerinin yıkandığı ifade edilmişti.

Öğrencilerin üniversiteleri kazanmaları için yoğun faaliyet gösterildiği, kazanan gençler henüz kayıt yaptırırken takip edilip iletişime geçildiği, taşradan gelen gençlerin ücretsiz yurtlarına aldıkları anlatılan görüşte, "Süreç içinde kendi finans kuruluşlarını kuran, gazete ve televizyon kanalları açan, kendi şirketleri aracılığıyla madencilik gibi gelir getiren alanlara el atıp milyarlarca dolar gelir elde eden, usulsuz dinlemelerle edindikleri bilgileri kullanıp şantaj yaparak, kimisini de kandırarak himmet adı altında büyük paralar toplamaya başlayan bu örgütün güçlendikçe yöntemlerini değiştirdiği, sınav engelini bertaraf edip kısa vadede hedefe ulaşmak için ÖSYM ve sınav sorularının basım işini yapan şirketi ele geçirdiği, soruların çalınarak örgüt üyelerine dağıtıldığı, yine başka yıllara ilişkin KPSS sorularının, polis akademisi, hakimlik, savcılık sınav sorularının çalındığına ilişkin soruşturmaların derdest olduğu anlaşılmaktadır" ifadeleri kullanılmıştı.

Tanık Fatma Nur Gümüşkaya'nın beyanında, Gülen'in "Bizim Milli Eğitime girmemiz lazım. Amaca giden her yol mubahtır. Girin de nasıl girerseniz girin" talimatından bahsettiğine dikkat çekilen görüşte, soru kitapçıklarını inceleyen bilirkişilerin, zor sayılan birçok matematik sorusunun kalem oynatılmadan cevaplandığını, basit sorularda ise işlem yapıldığını belirlediklerine dikkat çekilerek, şu bilgilere yer verilmişti:

"Genel Yetenek sorularından 39 ve 53, Genel Kültür sorularından 9 ve 11 nolu soruların koyulaştırılan şıkkının doğru cevap olmadığı halde Genel Yetenek 39. soruda en başarılı 3 bin 227 adaydan bin 927'sinin, 53. soruda 370'inin koyulaştırılan, ancak yanlış olan şıkkı işaretleyerek yanlışta birleştikleri, Genel Kültür sorularından 9. soruda en başarılı 3 bin 227 adaydan bin 211'inin, 11. soruda 100'ünün koyulaştırılan, ancak yanlış olan şıkkı işaretleyerek yanlışta birleştikleri, yüksek başarılı olduğu kabul edilen 3 bin 227 adaydan bin 927'sinin sızdırılan sorularda aynı yanlışta birleşmesinin, yine aynı yanlışta birleşenlerin aralarında karı-koca, akrabalık, telefon, iş yeri, adres, mali irtibatları ve testlerde aynı sayıda neti yapmış olmaları da göz önüne alındığında bu durumun sanıkların sınavdan önce soruları gördüklerini ortaya koymuştur."

120 netten, 50 netin altına

Görüşte, sınavda yüksek başarı gösteren 3 bin 227 kişiden bin 175'inin tekrar edilen sınava girmedikleri, tekrarlanan ve daha kolay olan sınava giren 2 bin 52 adaydan bin 999'unun netini düşürdüğü, iptal edilen sınavdaki tüm soruları doğru yanıtlayarak 120 net yapan 350 kişiden 148'sinin tekrar sınavına girmediği, girenlerden sadece 11'inin 100 neti geçtiği ve en yüksek yapanın da 108 nette kaldığına işaret edilmiş ve şöyle denilmişti:

"Tekrarlanan sınava giren yüksek başarılı 188 kişininse 75 ile 100 net arasında kaldığı görülmüştür. İlk sınavda 120 net yapan 3 kişi ise tekrarlanan sınavda 50 netin altına düşmüştür. İlk sınavda 120 net yapan bir kişinin 3 ay 20 gün sonra tekrarlanan sınavda 50 netin altına düşmesi, soruların çalındığının ve sanıklara verildiğinin en büyük delilidir. Yine 120 netten 75 nete düşülmesi de dış faktörlerle veya hastalıklarla açıklanamaz . 2005'ten 2012 yılına kadar yapılan sınavlarda hiçbir öğrenci eğitim bilimlerinde 120, 119, 118 veya 117 net yapmamışken. sadece 2010 KPSS eğitim bilimleri branşında 350 kişinin 120 net, 423 kişinin 119 net, 493 kişinin 118 net , 401 kişinin 117 net, 290 kişinin 116 net yapması hayatın olağan akışına aykırıdır.

2009 KPSS Genel Yetenek sınavında 6 kişi 60'da 60 net yaparken 2010 genel yetenek sınavında bin 28 kişinin 60'da 60, 2 bin 532 kişinin 60'da 59, 4 bin 963 kişinin 60'da 58, 7 bin 859 kişinin 60'da 57, 10 bin 785 kişinin 60'da 56 net yapması hayatın olağan akışına uygun değildir. Zira bir önceki yılki sınavda 56 net yapan kişi sayısı 912 iken bir yıl sonraki sınavda bu sayı 10 bin 785'e çıkmıştır. Yine Genel Kültür bölümünde 2009'da 2 bin 391 kişi 50 net yapmışken 2010'da 17 bin 474 kişinin 50 net yaptığı anlaşılmıştır. Diğer yıllardaki başarı oranları ile 2010'daki başarı oranının kıyaslanmasıyla başarının aniden ve bu oranda yükselmesinin nedeni orta zekalı herkes tarafından anlaşılabilecektir. Aksinin kabulü bu kadar üstün zekalı öğrencinin aynı anda aynı sınava girdiği anlamına gelecektir ki, bu kadar üstün zekalı olan sanıkların tekrarlanan sınavda yarı yarıya varan oranlarda netlerini düşürdükleri ve bin 927 tanesinin aynı yanlışta birleştiği düşünüldüğünde, o kadar da üstün zekalı olmadıkları anlaşılmaktadır . Bu oranlar dahi tek başına bu sınavda kopya çekildiğinin göstergesidir."

Soru kitapçıklarını inceleyen bilirkişinin, zor sayılan pek çok matematik sorusunun kalem oynatılmadan cevaplandığını, basit sorularda ise işlem yapıldığını belirlediğine işaret edilen görüşte, "Soruların çalınıp üçte biri karı koca olan bu sanıklara verilmesinin, örgüte ait dershanelerde yapılan sınavlarda bire bir bu sınavlarda çıkan soruların sorulmasının sebebi bu sanıkların da bu örgütün birer üyesi olmasıdır" denilmişti.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan 23'ünün tahliyesine, 31'inin tutukluluklarının devamına karar vererek, duruşmayı 26-27 Mayıs 2016'ya ertelemişti.