'Kriz bekleyenler avuçlarını yalayacak'
Abdurrahman Dilipak, kongreye gidecek AK Parti'de Davutoğlu ve Erdoğan arasındaki son durumu değerlendirdi...

Oluşturma Tarihi: 2016-05-13 09:24:04

Güncelleme Tarihi: 2016-05-13 09:24:04

Yeni Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü "“Refik” olmak!" başlıklı yazısında AK Parti'de kongre kararının alınmasından sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu arasındaki durumun kamuoyuna yansımasını ele aldı. Davutoğlu danışman, dışişleri bakanı olarak hep Erdoğan'ın yanında durdu ve bir sorun yaşanmadı, ifadesini kullanan Dilipak, "Davutoğlu konusu Davutoğlu ile başlayıp biten bir hadise değil.. Bu tartışma “Davutoğlucu” olarak bilinen AK Parti içindeki, basındaki, STK'lardaki, bürokrasideki, iş dünyasındaki bazı isimleri de yakından ilgilendiriyor.. Paralel yapı bu konuya ilgisiz kalmayacaktır.. Abdullah Gül, Bülent Arınç diye başlayıp devam eden isimler de gelişmeleri yakından takip edeceklerdir.. Sürece müdahil olmaya, Davutoğlu'nu kendi yanlarına çekmeye ya da en azından öyleymiş gibi göstermeye çalışacaklardır. Hatta göreceksiniz, malum medya da suret-i haktan gözükerek Erdoğan'a karşı Davutoğlu adının arkasına saklanarak laf dokundurmaya çalışacaklardır" dedi.

İşte Abdurrahman Dilipak'ın yazısından bir bölüm:

Davutoğlu, ayrılırken “Refik” vurgusu yaptı..

Aslında son günlerde Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında yaşanan krizin anahtar kelimesi “Refik”tir..

Bizim geleneğimizde “Refik” erkek adıdır, “Refika” kadın adı.. Refika, hayat arkadaşı, hanım anlamına da gelir. Refik ise yol arkadaşı, yoldaş, arkadaş anlamına gelir..

Mesela Hakan Fidan'la ilgili de, milletvekilliği adaylığı sırasında benzer bir sorun yaşanmıştı.. Erdoğan, Fidan'ı “okçu kulesindeki adam” olarak görüyordu ve herhangi bir sebeple, sıcak günler yaşanırken görev değişikliği konusunda bir ön karar verildikten sonra konunun kendine arzedilmesi karşısında tepki vermişti..

Davutoğlu ile de benzer bir durum yaşandı..

Davutoğlu danışman, dışişleri bakanı olarak hep Erdoğan'ın yanında durdu ve bir sorun yaşanmadı.. Davutoğlu'nun “Hoca” olarak, “Refik” olarak ayrıcalıklı bir yeri vardı. Başbakan olduktan sonra da Erdoğan'a göre bu ilişki düzeninin devam etmesi gerekiyordu..

Cumhurbaşkanı seçilirken, Anayasadaki yetkilerinin tamamını kullanacaktı.. Bakanlar Kurulu'na başkanlık yapacak, iç politika, dış politika, güvenlik, bilim, sanayi, ekonomi, her alana müdahil olacaktı.. Mesela faiz konusunda belli bir duruşu vardı..

Zaten, esasen, Başbakan ve bakanlar 3'lü kararname ile atanacak her kişi ve alınacak her kararda Cumhurbaşkanının onayına ihtiyaç duyacaktı. Yani Başbakan, Cumhurbaşkanı'nın onayı olmadan kendine müşavir bile alamazdı..

Öte yandan, zaten Anayasa değişikliği ve Başkanlık sistemine geçişe kadar geçici bir ara dönem sözkonusu olacaktı. Davutoğlu “geçici” bir dönem için Başbakanlık yapacak, daha sonra belki Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı ya da Dışişleri Bakanı gibi bir şekilde görevine devam edecekti. Bu süreçte de Erdoğan, senkronize bir çalışma düzeni düşünüyordu. Erdoğan da “Refik / Yol arkadaşlığı” konusunda “uyum” bekliyordu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden, Davutoğlu'nun Başbakan olmasından hemen sonra Türkiye'ye batılı ülkelerden çok sayıda akademisyen, gazeteci, STK temsilcisi kılıklı adam geldi. Hepsi de Erdoğan-Davutoğlu ilişkisinin nasıl olacağını soruyordu.. Basın mensupları, STK'lar ve stratejik enstitülerdeki bir takım uzmanlarla konuşuyorlardı..

Davutoğlu konusu Davutoğlu ile başlayıp biten bir hadise değil.. Bu tartışma “Davutoğlucu” olarak bilinen AK Parti içindeki, basındaki, STK'lardaki, bürokrasideki, iş dünyasındaki bazı isimleri de yakından ilgilendiriyor.. Paralel yapı bu konuya ilgisiz kalmayacaktır.. Abdullah Gül, Bülent Arınç diye başlayıp devam eden isimler de gelişmeleri yakından takip edeceklerdir.. Sürece müdahil olmaya, Davutoğlu'nu kendi yanlarına çekmeye ya da en azından öyleymiş gibi göstermeye çalışacaklardır. Hatta göreceksiniz, malum medya da suret-i haktan gözükerek Erdoğan'a karşı Davutoğlu adının arkasına saklanarak laf dokundurmaya çalışacaklardır.. Erdoğan'a karşı olan herkes Davutoğlucu kesilecektir.. Davutoğlu'na karşı olanlar da Erdoğancı kesileceklerdir. Çünkü onların hesabı başkadır..

Davutoğlu, daha ilk günden Cumhurbaşkanına ve partisine karşı sadakat vurgusu yaptı ama, birileri boş durmayacaktır..

Davutoğlu kendine güvenilmesi, kendi adına karar verip uygulayacağı bir alan açılmasını, müzakere yolu ile zaman kazanılması ve başarılabilirse muhataplarını ikna ederek daha az bir riskle daha fazla kazanım elde edilebileceğini düşünüyordu. Yakın çevresinden de bu anlamda destek ve teşvik görüyordu..

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!