Akşam Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, bugünkü "Başkanlık sistemini hak etmek" başlıklı yazısında 1 Kasım seçimlerinden sonra gündeme gelen Başkanlık Sistemi tartışmalarını değerlendirdi. Eğer gelecekte Türkiye başkanlık sistemine geçmezse, bilinsin ki bunun esas sorumlusu bizzat AKP'liler olacak, yorumunda bulunan Mahçupyan, "Bu süre içinde AKP'nin evrensel normlara uygun bir alternatifi ‘ciddiyetle' ortaya koyması lazım. Başkanlık sisteminin bürokratik vesayet tehlikesini bitirme işlevi inandırıcı bir biçimde anlatılmalı" dedi.
İşte Etyen Mahçupyan'ın yazısından bir bölüm:
Seçimin hemen ertesinde başkanlık konusunun tartışmaya açılması AKP açısından epeyce talihsiz bir durum. Çünkü bu konunun henüz toplumsal düzlemde olgunlaşmadan gündeme gelmesi, AKP karşıtlarının propaganda malzemesi haline gelmekten öte bir işlev görmüyor. Belki bazı AKP'liler konuyu gündemde tutmanın toplumsal tartışmayı sağlayacağını sanıyorlar ama yanılıyorlar. Zamansız olarak bu konunun gündeme gelmesi, sistem meselesini tamamen çarpık bir zemine oturtuyor ve tartışma özellikle yüzeysel ve manipülatif hale geliyor. Baştan bir uyarı yapmakta yarar var… Başkanlık meselesi AKP karşıtlarının en sevdikleri konu! AKP'nin ‘kötü' niyetli olduğunu iddia etme fırsatını en fazla mümkün kılan konu… Dolayısıyla eğer gelecekte Türkiye başkanlık sistemine geçmezse, bilinsin ki bunun esas sorumlusu bizzat AKP'liler olacak.
Çünkü süreç doğru bir şekilde yönetilirse toplumun başkanlığa ‘evet' deme ihtimali epeyce yüksek. Bugün bakıldığında desteğin sadece üçte bir olması ise son derece rasyonel ve AKP'ye uyarıcı bir anlam taşıyor. İçeriği belli olmayan, nasıl bir yetki ve sorumluluk paylaşımı getirdiği bilinmeyen, denetleme gücü belirsiz olan ve ülkeye ne avantajlar getireceği anlaşılmayan bir sistemin bu toplumda gözü kapalı destek bulması beklenemez. Ayrıca başkanlık gibi bir meselenin bizzat cumhurbaşkanlığı makamınca savunuluyor olması da AKP tabanının muhtemelen üçte birinde ‘şık' bulunmuyor…
Söz konusu tartışma süreci açısından öncelikle altı çizilmesi gereken birkaç ‘teknik' detay var. Siyasi sistemi doğrudan ele alarak değiştirmek gibi bir ihtimal yok. Önce anayasa değişecek ve orada belirlenecek olan yönetim ilkeleri ışığında bir siyasi sistem aranacak. İster parlamenter ister başkanlık olsun, siyasi sistemin zımnen ve bir tür emrivaki şeklinde anayasanın ruhunu belirlemesi mümkün değil. İkinci olarak yeni bir anayasanın yapılması en az iki yıl sürecek. Türkiye gibi ideolojik bir tarih anlatısının ötesine geçememiş bir toplumun anayasanın dibacesini tartışması hiç de kolay olmayacak. Hele yeni bir anayasa için muhtemelen CHP'nin işbirliğinin gerekeceği düşünüldüğünde, konunun çok daha çetrefil olduğu açık. Bu safha geçilse bile, eldeki anayasaya uygun sayısız siyasi sistem önerisi mümkün olacak ve muhtemelen hem parlamenter hem başkanlık sistemi çerçevesinde iyiden kötüye bir yelpaze ile karşılaşacağız.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!