Karar Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, bugünkü "Erdoğan 'iyi başbakandan' niçin vazgeçti?" başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti cephesini bilinçli bir tercihle milliyetçiliğe göre şekillendirdiğini, hukuk ve özgürlük temelinden uzaklaşmayı seçtiğini belirtti. Partinin ‘içerden' bir genel başkan tarafından koordine edileceği, başbakanlığın ise fiilen Erdoğan'ın inisiyatifinde olacağı bir model göreceğiz, ifadesini kullanan Mahçupyan, "Milliyetçiliği öne çıkartan bir çatışma atmosferinde daha ‘az' demokratik bir yapılanmanın, halka sağlanacak hizmetler karşılığında kabul edilir kılınmasına dayanan bir strateji… Bu modelin Türkiye'nin sorunlarını çözüp, gerçekçi bir gelecek çizgisi yaratması zor. Görünen o ki AK Parti'nin gerçek anlamda ‘ikinci döneminden' söz edebiliriz ve bu adım Erdoğan'ın bilinçli tercihini yansıtıyor" dedi.
İşte Etyen Mahçupyan'ın yazısından bir bölüm:
Liderin konuşmasının ayakta dinlendiği, Merkez Karar Yürütme Kurulu'nun kişiliği ‘fazla' öne çıkmış siyasetçilerden oluşmadığı, yeni Genel Başkan'ın yol, köprü ve başkanlık sistemi vaadinde bulunduğu bir AK Parti kongresi yaşandı. Pek fazla hukuk, özgürlük veya demokrasi lafı yoktu. Ama terörle mücadele öne çıktı.
Bu tablo bize önümüzdeki dönem AK Parti iktidarının temel niteliğini veriyor. Milliyetçiliği öne çıkartan bir çatışma atmosferinde daha ‘az' demokratik bir yapılanmanın, halka sağlanacak hizmetler karşılığında kabul edilir kılınmasına dayanan bir strateji… Bu modelin Türkiye'nin sorunlarını çözüp, gerçekçi bir gelecek çizgisi yaratması zor. Görünen o ki AK Parti'nin gerçek anlamda ‘ikinci döneminden' söz edebiliriz ve bu adım Erdoğan'ın bilinçli tercihini yansıtıyor…
***
Dolayısıyla birkaç gündür sorduğumuz soruya geri dönebiliriz. Cumhurbaşkanı olduğunda da Erdoğan'ın önünde böyle bir seçenek vardı ama onu seçmedi. En güçlü aday Yıldırım iken, Davutoğlu'nu tercih etti. Acaba neden? Bu iki yılda ne oldu ki Erdoğan şimdi Davutoğlu'nu ekarte edip Yıldırım'a dönüş yaptı?
Önce şu soru ile başlayalım: Acaba 2014 yılı ortasında Erdoğan işin özünde Yıldırım'ın olmamasını mı, yoksa Davutoğlu'nun olmasını mı istiyordu? Muhtemelen her iki faktör de vardı… Yıldırım'ın teşkilat ve bürokrasideki gücü, çok büyük finansal fonları yönetmiş olmaktan gelen avantajları Erdoğan'ın temkinli olmasına yol açmış olabilir. Parti içinde böylesi güç sahibi olanlar lidere destek verdikleri ölçüde liderliği de güçlendirirler ama aynı zamanda liderliğin benimsemeyeceği pazarlıkların da kapısını açarlar. Oysa Davutoğlu gibi teşkilat ve delege üzerinde nüfuzu olmayan bir aday çok daha elverişli gözükebilir.
***
Dolayısıyla Erdoğan'ın partinin yönetimi konusunda iki yıl önce bugünkünden çok da farklı düşündüğünü önermek çok doğru olmayabilir. Kendisine güvenen, rakipsiz bir liderin karmaşık bir parti yapısını dengeleri kollayarak bizzat yönetme isteği, Davutoğlu'nun hanesine bir artı olarak da yazılmış olabilir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!