Vefat eden kişinin defin işleri bittikten sonra mezarın üstündeki toprağı sulamak sünettir.
Allâh Resûlü'nün -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Mısırlı Hazret-i Mâriye'den İbrâhîm adında bir oğlu dünyâya gelmişti. Hazret-i İbrâhîm, Tebük dönüşü hastalandı ve bir müddet sonra vefât etti. Allâh Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buna çok üzüldüler. Mübârek gözlerinden sessiz sessiz merhamet damlaları döküldü. Şöyle buyurdular:
إِنَّ الْعَيْنَ تَدْمَعُ وَالْقَلْبَ يَحْزَنُ وَلاَ نَقُولُ إِلاَّ مَا يَرْضٰى رَبُّنَا وَإِنَّا بِفِرَاقِكَ يَا إِبْرَاهِيمُ لَمَحْزُونُونَ
“Göz ağlar, kalp de mahzûn olur, ancak biz Rabbimiz'in râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz! Vallâhi ey İbrâhîm! Biz senin firâkınla çok mahzûnuz!” buyurdu. (Buhârî, Cenâiz, 44; İbn-i Sa'd, I, 138)
Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir taş getirilmesini emretti ve onu kabrin başına dikti. Hazret-i İbrâhîm'in kabri böylece bir alâmetle belirlendi. Kabrinin üzerine ilk defâ su serpilen de o oldu.
Mezara su dökmenin bazı hikmetleri olabilir:
Kabir üzerindeki yeşilliklerin orada yatan kimseye faydası olduğu ve onların ibadetlerinin onun defterine yazıldığı rivayet ediliyor. (Buharî Cenaiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebu Davud, Taharet, 26)
Bu nedenle su dökülerek otların ve tohumların çabucak yeşillenmesi istemek ve yeşilliklerin ömrünün uzun olmasını sağlamak olabilir.
Toprakla örtülen kabrin sulanarak iyice oturması ve toprağın rüzgârla gitmesinin engellenmesi de sağlanmış olur.
Ayrıca toprak yerleşerek kabrin çökmesi ve vahşi hayvanların cenazeye zarar vermesi de engellenmiş olur.