Karar Gazetesi yazarı Hakan Albayrak, bugünkü "Mezhep savaşında yoğum kardeşim!" başlıklı yazısında, mezhep savaşlarıyla ilgili daha önce bir yazısına gelen tepkileri ele aldı. Bu basiret ve feraset er veya geç yeniden hâkim olacaktır inşallah, çıkışında bulunan Albayrak, "Mezhep savaşlarında haykırıp haykırıp birbirimizin kellesini kestik ve ‘kapsama alanı' kıyamete kadar uzanan intikam yeminleri ettik, fakat savaş her seferinde bir şekilde bitti ve asırlarca devam eden barış dönemleri geldi" dedi.
İşte Hakan Albayrak'ın yazısından bir bölüm:
Geçenlerde bu sütunlarda “mezhepçilik meselesi”ne dair bir yazım çıkmıştı.
Birçok eleştiri aldım.
Aldığım eleştirilerden bir tanesi, Şia'yı bütünüyle tel'in etmekten geri durmakla hata ettiğim yönündeydi.
Bu husustaki -daha evvel Müstakil Gazete'de netleştirdiğim- duruşumu bir kere daha sarih bir şekilde ifade etmek isterim.
***
Statüko rehberi Ali Hamaney ve fitne-fesat operasyon daireleri genel koordinatörü Kasım Süleymani'nin dümen suyundaki İran devletini (“Hizbullah” diye anılan Lübnanlı milis grubu, Irak'taki Haşd-i Şaabi milisleri, Suriye'deki Esed idaresi, Yemen'deki Husi terör hareketi dahil) sertçe eleştiriyorum, kınıyorum.
Onun bütün fenalıklarını tel'in ediyorum.
Kimilerini ‘kesmiyor' bu.
‘O fenalıkların sapık Şii itikadından, Rafızilikten kaynaklandığını niye belirtmiyorsun? Niye Şii rejimi yerine Hamaney rejimi diyorsun? Şiiliğe niye açıkça cephe almıyorsun? Ehl-i Sünnet düşmanı Şiilere hadlerini niye doğru dürüst bildirmiyorsun?' diye kızıyorlar.
Öyle konuşamam.
Öyle davranamam.
Öyle değilim çünkü.
Gelinen noktada vakıanın ismini koymaktan kaçınmak imkânsız hale geldiği için ilgili yazılarımda ister istemez “Şii” ve “Sünni” kavramlarını kullanıyorum, İran devletinin İslam değil Şiilik davası güttüğünü yahut yayılmacı/işgalci emellerine Şiiliği alet ettiğini ve pek çok Şii'nin bu devlete uyarak kanlı fitnelere alet olduğunu açıkça belirtiyorum, Irak veya Suriye'de Sünnilerin bundan ne kadar muzdarip olduklarını ifade ediyorum, ama “Bir cenk edelim kelle kucakta” heyecanı içinde hareket edenlerden olmadığımı da mütemadiyen ortaya koyma ihtiyacını hissediyor, Kaide ve türevlerinin (bilhassa Bağdadi Grubu'nun) güya Ehl-i Sünnet/Sünnilik namına yaptıklarını da tel'in ettiğimi ısrarla vurguluyorum.
“Dar-ut Takrib”in üstünden “Velayet-i Fakih” sistemi geçmiş bulunuyor ve artık “mezhepler arası yakınlaşma” davası eskisinden çok ama çok daha zor; bunu görüyor ve biliyor olmakla beraber hiç değilse ‘pragmatik' yaklaşımlarla mezhep eksenli savaşların sona erdirilebileceğine dair ümidimi koruyorum.
***
Bir Şii bir Sünni'ye, bir Sünni bir Şii'ye ‘sevgisizlik' duysa da, hatta ona kâfir nazarıyla baksa da, kendi maslahatı ve bütün Ümmet-i Muhammed'in maslahatı için onunla çatışmaktan imtina etmelidir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!