Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, bugünkü "Dolmabahçe travması" başlıklı yazısında çözüm sürecinde Dolmabahçe Mutabakatı'nı değerlendirdi. Dolmabahçe Mutabakatı'nı hazırlayan akıl, parti amblemi ile seçime giren HDP'yi yüzde 7'de tutmayı hesaplamıştı, ifadesini kullanan Türköne, "Cumhurbaşkanı'nın 400 milletvekili ile açtığı pazarlığı, giderek düşürmesini de hatırlayalım. Erdoğan muhtemelen bu hatayı Dolmabahçe Mutabakatı sonrasında yaptırdığı kamuoyu araştırmalarıyla görmüş ve bir U dönüşü yapmıştı. Sonrasında, seçim meydanlarında sadece HDP'yi hedef almasına bakarak, geliyorum diyen felaketi öngördüğünü ama engelleyemediğini söylemek lâzım," dedi.
İşte Mümtazer Türköne'nin yazısından bir bölüm:
Yalçın Akdoğan'ı, kendisinin bile yanlış anladığını düşünüyorum. Liderlerin kolu, ayağı veya beyninin yarısı konumundaki danışmanların başına geldiği türden bir travma yaşadı.
Dolmabahçe -hadi mutabakat olmasın- toplantısı doğrudan Erdoğan'ın talimatı ile yapıldı. Üç hafta boyunca sesini çıkartmaması, sağlanan uzlaşmadan değil yeni şartlar yüzünden fikrinin değiştiğini göstermişti. Dolmabahçe toplantısı, her genel ve yerel seçim öncesi yapıldığı gibi PKK-HDP cephesinin ağzına bir parmak bal çalıp, seçim güvenliğini sağlamak için düzenlendi ve istenen sonuç elde edildi. AK Parti'nin standart seçim prosedürü, şiddet ortamını yumuşatarak seçimlere girmekti; çünkü aksi durumda oy kaybediyordu. Her seçim öncesinde İmralı seferber edilerek, Kandil'e seçim sonrası hemen unutulan sözler verilerek bu prosedür şaşmadan uygulandı. Ancak Dolmabahçe Mutabakatı PKK-HDP kanadında değişen hesapları ve yeni stratejiyi dikkate almadığı için esaslı bir hataya dönüştü. HDP barışçı bir seçim ortamını bu sefer barajı geçmek gibi çok iddialı bir hedefin ön şartı olarak zaten benimsemişti. Öncesinde AK Parti çevrelerinin HDP'yi parti olarak seçime girmek için nasıl teşvik ettiklerini hatırlayınca, 7 Haziran için nasıl bir hesap hatası yaptıkları bugün daha iyi anlaşılıyor. Aynı dönemde Cumhurbaşkanı'nın 400 milletvekili ile açtığı pazarlığı, giderek düşürmesini de hatırlayalım. Erdoğan muhtemelen bu hatayı Dolmabahçe Mutabakatı sonrasında yaptırdığı kamuoyu araştırmalarıyla görmüş ve bir U dönüşü yapmıştı. Sonrasında, seçim meydanlarında sadece HDP'yi hedef almasına bakarak, geliyorum diyen felaketi öngördüğünü ama engelleyemediğini söylemek lâzım.
Dolmabahçe Mutabakatı'nı hazırlayan akıl, parti amblemi ile seçime giren HDP'yi yüzde 7'de tutmayı hesaplamıştı. Aslında bu hesabı bozan yine Erdoğan'ın kendisi oldu. Bütün ağırlığını verdiği seçim tahterevallisinde karşısına HDP'yi yerleştirerek yükseklere çıkarmış oldu. HDP'nin kusursuz ve akıl dolu kampanya programı, Erdoğan'ın bu eşsiz katkıları ile herkesi şaşırtan başarılı bir sonuç elde etti. Tekrar hatırlayalım: HDP o oyu, Kürt Sorunu'na barışçı yaklaşımından önce AK Parti'yi iktidardan düşürdüğü için aldı. Aldığı oyun çok ötesinde HDP'yi bir Türkiye partisi haline getiren asıl faktör, Erdoğan'ın bizzat kendisinin kutuplaştırdığı toplumda tırmanan kendisine yönelik antipati oldu. Bugün HDP ile kutuplaşma yaratarak, aynı yöntemi tekrar uygulamaya girişen Erdoğan'ın bu gerçeği bir türlü kavrayamadığı anlaşılıyor.
Yalçın Akdoğan Dolmabahçe Mutabakatı'nı değil Erdoğan'ın kafasında gezen tilkilerin kuyruklarının birbirine nasıl değdiğini anlatırken, kendi liderini çok fena biçimde harcamış oldu. Sebebini bu hadise yüzünden yaşadığı ve bilinçaltına yerleşen travmaya bağlamak lâzım. Kolay değil: Aldığı talimatları harfi harfine ve büyük bir sadakatle yerine getiriyor ve sonuçlar arzu edildiği şekilde çıkmayınca bozuk para gibi harcanıyor. “Dolmabahçe toplantısını ben kendi irademle yaptım, sonuçları da benim eserim” diyemediği sürece Erdoğan'ın bugün sahnelediği tiyatroda kendisine verdiği kötü adam rolünü, doğrudan Erdoğan'ın yazdığı repliklerle sürdürmek zorunda.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!