Superhaber.tv'nin haberine göre, HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013 yılında İmralı'da gerçekleşen görüşmelere ilişkin notların yer aldığı kitaptan detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor.
İşte Öcalan'ın dikkat çeken açıklamalarından bazıları:
'TÜRK SOLUNA SÖYLE'
Öcalan: ( S. 241) Hasan Cemal'e de, Cengiz Çandar'a da selam söyleyin. Al sana yandaş, deyin.
Heyetler gelmeli. Öyle açık gelmelerine de gerek yok. Gizli de gelebilirler. Paralel devletin tahribatını önlememeniz KCK açısından da, BDP açısından da yeteneksizliktir. İşte Mecliste Kürt ve Kürdistan sözünü çıkardılar. Bu, tanımamaktır. Bunu kabul etmeyiz. Kürt'ü tanımıyorlarsa neyin müzakeresini yapıyorlar?
(Sırrı Süreyya'ya dönerek) Sen de Türk soluna söyle, hiçbiri Mahir'e, İbo'ya, Deniz'e layık değildir. Apo onların dilidir, temsilidir. İstiyorlarsa bizi öldürsünler, onurumuzla ölmekten korkmuyoruz. Benden 24 saat haber yoksa bilin ki ölmüşümdür.
'DEMOKRASİYİ KORUMAK BAŞBAKANI KORUMAK DEMEKTİR'
S.S. Önder: (S. 178) Sayın Başbakan bana, başlangıçtaki hassasiyetimle sürece yaklaşacaksam tekrar heyete almak istediğini söyledi. Ben de belli bir siyasi tutumu gözetmekle yükümlü olduğumu söyledim. Benzer bir durum olduğunda benzer bir tavır takınacağımı aktardım.
Öcalan: AKP Gezi dolayısıyla ortaya çıkan gelişmeleri doğru okuyamadı. Hegemonik ilkeyi benimsedi. Demokratik ilkeyi benimsemedi. Senin heyette olman hem benim hem de devlet heyetinin olurudur Buna saygılı olunması gerekir. Bak, sizden rahatsız olan kesimlerden Doğu Perinçek "HDP'yi MİT ve ABD kurdu" diyor. Oysa ABD MİT'e müdahale ediyor. Hakan Fidan'a müdahale ediyor. Bu tamamıyla yanlı ve asılsız bir tez. Hazine yardımına karşıyım. Devletten rantlaşan parti topluma zarar verir. Bu bütün partiler için de geçerli. Benimle AKP'nin uzlaşması şöyledir. Ben ne onların hegemonyası altına gireceğim, ne de onların Kürtlerle kurduğu ilişkiye karışacağım. Demokrasiyi korumak demek başbakanı korumak demektir. Demokrasiyi yerleştiremezsek hepsi Menderesleşir. Darbeleri önleyemez.
Öcalan: (S. 180) Gündeme geçiyoruz.
Çözüm sürecinde komplo gerçeği. Özal'dan bugünden bugüne kadar gelen çözüm sürecine komplocu güçlerin yönelimleri devam ediyor. NATO bünyesinde örgütledikleri geniş Özel Harp Dairesi faaldir. NATO bünyesinde örgütledikleri geniş Özel Harp Dairesi faaldir. Başbakan 7 Şubat'tan kıl payı kurtulmuştur. Bunu da yapan Özel Harp Dairesidir. Bu Özel Harp Dairesi kendini yeniliyor, geliştiriyor. Başbakanın en yakınındakiler de buna dahildir. 7 Şubat darbesinde de yanı başında olanlar vardı. Öcalan'la bu kadar uğraşacağınıza yanı başınızdakilerle uğraşın. Ermeni, Süryani, Rum soykırımının baş aktörü de onlardır. Başbakan da kendine söylenenleri dikkate almalı. İşte Bülent Arınç da böyle patladı. (Sırrı Süreyya'ya dönerek) Ben de bir Türkmenim, bu tarihi soykırımlardan beni sorumlu tutmayın diyeceksin.
HAKAN DA BAŞBAKAN DA GİTMİŞTİ
Doğu Perinçek'in bahsettiği darbeyi yapacak ekip de bunlardır. İşte Engin Alan kimdir? Gücünü nereden alıyor zannediyorlar? Beni alan ekipte de vardı. Ama CIA komplosu ve elemanları ile gerçekleşti. Ben Beyaz Rusya'dan kalktığımda uçağım dünyanın hiçbir havaalanına inmeyecek hale gelmişti. Nairobi dışında bütün havalimanları kapatıldı. Oraya indiğimizde zebani yüzlü mavi gözlü adamlar beni aldıklarında Engin Alan da yanlarındaydı. Şimdi bu Engin Alan mı yakalamış oluyor bunu? Özel Harp Dairesi Başkanı olması da zaten bu yapılarla iç içe olduğunu gösteriyor. Erdoğan bunların kendisini düşürmeyeceklerini zannediyor. Böyle giderse ben AKP'ye politika yapmayacağım ve desteğimi geri çekeceğim. İsrail ve benzeri, bunlar da Başbakana darbeyi yapabilir. Erdoğan şu anda kitle içerisindeki popülaritesi ile götürüyor. Ama buna fazla güvenmesin. Radikal demokrasiye geçmesi lazım. Şimdi buna geçmemenin gerekçesi için diyorlar ki Cemil Bayık sert konuşuyormuş. Ben de Haziran'da tavır değiştirmiştim. Ben de dedim ki doğrudur tavır değiştirdim. Değiştirmeseydim Hakan da, Başbakan da şimdiye kadar gitmişti. Bundan sonra ABD'yi de dahil etmek lazım. Darbeyi bu şekilde önleyebiliriz.
S. S. Önder: (S. 223) Bence kendisiyle fazlaca meşgul. (Leyla Zana) Ortak çalışma bilinci yok. Her an kontrolsüz bir tavır geliştirip süreci zora sokabilir.
P. Buldan: Bence bir şans daha vermek gerekir. Arkadaşlar çağırıp konuşursa belki düzelebilir.
Öcalan: Leyla'ya deyin ki, Öcalan'la görüşme işi ciddidir. Barzani bile yan üründür. Bizim görüşmelerimiz olmasaydı bugünkü pozisyonlarında olmazlardı. Örgüt işleyişine bağlı kalacak. Bunu kendisiyle konuşun. Bütün hünerlerini Sırrı Bey gibi, Pervin hanım gibi ortaya koyacak. Biz siyasi bir hareketiz. Siyasetle oynarsa canıyla öder. Oyun değildir bu. Danışmanla gelme işi olmaz. Ancak Sırrı Bey gelirse görüşürüz. Kendisine söyleyin, Sırrı Bey bizim fahri Başkanımızdır. O olmazsa olmaz.
Önder: (S. 349) Yalçın Akdoğan beni aradı. Selahattin Beyin Başbakanı tebrik ettiğini, Başbakan'ın benden de bir tebrik beklediğini söyleyerek niye aramadığımı sordu. Ben de bir tavır söz konusu değil, başı kalabalıktır dedim. Ortalık biraz sakinleştikten sonra aramayı düşündüğümü söyledim. Yalçın telefonu kapattıktan sonra tekrar arayarak Başbakan'ın görüşmek istediğini söyledi. Ben de kendisine sağlık ve başarı dileklerimi aktardım. Başbakan bana "Biz işimizi bitirdik, siz de inşallah süreci sonuna ulaştıracaksınız, değil mi?" diye sordu.
Sanırım Hakan Bey de Dışişleri Bakanı olacak. Onu artık siz kendiniz tebrik edersiniz.
Öcalan: Öyle gözüküyor. Önemlidir. Tek başına bu işe başladı. Bulunduğu konum da stratejiktir. Başlangıçta belki etrafında üç kişi yoktu. Bugün de bu sorunu aşabildiği söylenemez. Bulunduğu kurum önemlidir, Dışişleri Bakanlığı da önemlidir.
Önder: Kabine saçma sapan yetersiz insanlarla dolu. O gece Efkan Bey bir televizyon programındaydı. Çok sağlıklı analizler yaptı. Kabinede bu tarz perspektif sahibi insanların çoğalması süreç açısından da olumlu bir şey olacaktır. Hakan Bey şimdiki konumu gereği kamuoyuna pek konuşamıyor. Eğer bakan olursa bir siyasal sözcülük işlevi de görecektir sanırım.
Öcalan: Evet, bu çok önemli ve dönüştürücü bir işlev görebilir.
ROBOSKİ, PARİS, 6-7 EKİM BUNLARIN HEPSİNİ CEMAAT YAPIYOR
Öcalan: (S. 407) 90'lı yılların ölüm biçimleri, Vedat Aydınlar, Savaş Buldanlar ve benzerlerinin ölüm biçimleri belgelidir. Bu katliamlardan bir Alevi'ye sorsan Sünnileri suçlar. Burada suçlu Sünniler değil, çok büyük bir provokasyon var. Provokasyonun arkasındaki gücü bulmak lazım. Roboski, Paris, 6-7 Ekim ve benzeri, bunların hepsi MİT'e yıkılmak isteniyor. Bunların hepsini Cemaat yapıyor. Paris'le ilgili dört MİT ajanının ismi verilmiş. Hakan Fidan ne kadar sorumludur, bunu tartışıyorlar. O grup MİT'e ait olsa bile Hakan Fidan ekibi onu yapmamıştır.
Devlet Yetkilisi: Bu senaryolara gelmemek lazım. Şefkat Tepe üzerinden çözümlemeyi de siz yapmıştınız. Cemaatin MİT'e yıkma operasyonu yeni değildir. Her iki olayın da Paris'in ortasında olması tesadüf mü?
Öcalan: Evet Şefkat Tepe olayı var. Bu olayın üzerine yoğunlaşma sonucu söylüyorum. MİT'e mal edildi. H.‘yi ne kadar sorumlu tutabiliriz? Sorumluluk kaynağı uluslararası karanlık mihraklardır. Hrant Dink olayı yeniden ele alındı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun götürülüş tarzı, Hrant Dink'in öldürülüş tarzı Cemaat'in tarzıdır. Muhsin Yazıcıoğlu'nu BBP'yi tetikçi hale getirmek için öldürdüler.
Heyet: Başkanım, ben Muhsin Yazıcıoğlu ile tanışırdım. Helikopter kazasından bir ay önce bir televizyon kanalındaki yayında kendisine şöyle soru yöneltildi. Muhabir ‘ Hrant Dink olayı, ardından gelen Rahip Santoro ve Malatya Zirve Yayınevi olayları hep gelip sizin partinize dayanıyor. Sizin partide neler oluyor Başkan?' diye sordu. Yanıt olarak Muhsin Yazıcıoğlu şöyle dedi: "Biz de bu konu üzerinde çok araştırmalar yaptık. Bizim dışımızdaki gücün irademiz dışında tarlamızı sürdüğünü saptadık." Bu röportajdan tahminen bir ay kadar sonra helikopter kazasında ölmesi çok manidar.
Öcalan: Evet, tahmin ettiğim gibidir. BBP Muhsin Yazıcoğlun'dan sonra altı maddelik bir program çıkardı. İki maddesi önemliydi. Apo için idam, bir de çocuk tecavüzcüleri için idam yazmışlardı. Bunu bilinçli yapmışlardı. Ben Pozantı ve benzeri cezaevlerindeki o tecavüzlerin de intikam hareketi olduğunu düşünüyorum. Siz CIA'nın nasıl bir örgüt olduğunu biliyor musunuz? Ürdün'deki pilotun yakılması da, Zirve Yayınevi katliamı gibi katliamlar da mesajdır. Zirve katliamı Türkiye'yi alt üst etme operasyonudur.
KOBANİ İÇİN SİLAH GÖTÜRÜLDÜ
Öcalan: (S. 416) 12 Eylül Darbesi bizimle alakalı yapıldı. Bugün bizim çaresiz olduğumuz anlamına gelmiyor. Türkiye toplumu tekrar bu felaketleri yaşamasın diye on üç yıldır bir şeyler geliştirmeye çalışıyoruz. Biraz saygılı olsunlar. Hala idamımı tartışıyorlar. Ben Kandil'in savaş tarzını da benimsemiyorum. Zamanında iki yüz bin insanı da AKP'ye kattınız. İşaret geldi Karayılan'dan. Cizre ayakta. İşte H.. Cizre'ye gitti, açıklama yaptı, çocuklar öldürülmeye çalışıldı. Hiçbirinin hesabını soramadık. Devlet zaten bunun hesabını soramaz. AKP Kobani için silah götürdü. Kobani'yi iki gün direnmeden alacaklardı. Öcalan'ı da, kendinizi de kandırıyorsunuz deyin. Otuz yıllık savaş benim irademle olmadı. İlk günden itibaren Özel Harp, Hogır, Şemdin vb. eteleri yönlendirdiler. Sonuç felaket oldu. Devlet de, bize de sonuna kadar bulaştık.
KOBANİ'Yİ MİT KURTDARDI...
Cizre'nin bir analizini yapayım. Cizre'de Kobani olaylarının bir versiyonu uygulanmaya çalışıldı. Emniyet içinde uyuyan Cemaatçi hücreler var. Efkan Ala, yaptığı açıklamarlar reddetti ancak pratik beni doğruladı. Ben birşeyler var dedim. Burada Hüdapar devreye girdi. Cizre ikinci Kobani oldu. Kobani'deki olay… Tüm belirtiler… 29 Kasım'ı hatırlayalım (Türkiye cephesinden Kobani'ye en yoğun saldırının geliştirildiği gün). MİT'in özel müdahalesi oldu. Zaten Kobani'yi o kurtardı. Ben ilk defa burada söylüyorum. Kobani üzerinden darbe mekaniği devreye konulabilir dedim. Bu olaylar darbe mekaniğini hızlandıran olaylardı. (…) 6-7 Ekim, 29 Kasım, Bingöl, yargısız infazlar, Yüksekova, Diyarbakır'da astsubayın vurulması aynı darbenin birer parçasıdır. Bizim bu üst aklı bulmamız lazım. Bu üst akıl kimdir? Ben değilim. HDP de değil. Selahattin Bey, hepsi gidiyordu. O mektup o akşam yazıldı ve provokasyon bozuldu. Ben olmasaydım 6-7 Ekim'le birlikte HDP kalmazdı. Arkasından, bilmiyorum kaç gün sonra Bingöl olayı oldu. Asıl yapanlar hala açığa çıkmadı. Aynı şey Hakkari Yüksekova'da da oldu. Diyarbakır'da bir astsubay ensesinden vuruldu.
S. arkadaş Salih Müslim ile ilgili size yazılı olarak gönderdiği notu olduğu gibi aktardı. Başkan sadece şu soruyu sordu. Arabuluculuk mu önermişler?
Önder: (S. 417) Geliş sebebi arabuluculuk değil, Süleymanşah'la ilgili bir geliş. Gelmişken bu tıkanıklığın aşılmasında rol alıp alamayacağını sormuşlar. Ben de buna bir tek sizin karar verebileceğinizi, dolayısıyla sizinle görüşmeyi talep etmesini önerdim.
Öcalan: Doğru yapmışsın. Zaten o da olacak. Benim önerimdi. Bu operasyonun gerekçesi nedir? İŞİD saldırısı mı? Tabii Esad muhaberatı var. Tahmininiz nedir?
Heyet: Başkanım, İŞİD türbeyi Türkiye ile anlaşarak komutanların karargahı gibi kullanıyordu. Bunun sebebi oranın rejim tarafından dokunulmaz oluşuydu. Bildiğimiz kadarıyla İŞİD karşıtı koalisyona dahil oluyor hükümet. Amerikalılardan izin almışlar. Bence İŞİD ile zımni anlaşma yapmışlar. Tüm bu işleri yapabilmek için de PYD'den yardım istemişler. Genel hatlarıyla budur.
Öcalan: O önemli bu devletin politika değişikliğini gösterir. Kim aktarmış? Koalisyona girecekler yani. Yanı Zımni anlaşma ortadan kalkacak.
(S. arkadaş burada bu anlaşmanın ortadan kalkacağına güvenmemek gerektiğini, Tayyip Bey'le yaptığı eski görüşmeye dayanarak ve Tayyip Bey'in ‘Her şeyi yapacağım ama Rojava benim kırmızı çizgimdir' söylemini referans göstererek aktardı. Tayyip Beyin tutumunda hiçbir değişiklik göstermediğini belirtti.)
YALÇIN KÜÇÜK'ÜN SON KİTABINI SİZ DE OKUYUN
Öcalan: (S. 422) Ateşe su dökmek istiyorum. Farklı düşünenler de var. Yalçın Küçük'ün son kitabını okudum. Siz de okuyun. Yalçın hastadır. Siz yine de ona selamlarımı söyleyin. Öcalan kitaplarından faydalanıyor deyin, ona moral olsun. Biz sanki Cumhuriyet'e en büyük ihaneti yapıyormuşuz gibi değerlendiriyorlar. Cumhuriyet'e burada komplo kuruyorlar diyorlar.
Öcalan: (S. 448) Kardeşlik istiyoruz, laf kardeşliği değil. Doğu Perinçek ve İsmail Hakkı Pekin ne yaptı gördünüz. Suriye'de Esad'la görüştüler. Suriye de ‘ Türkiye Aşme'yi işgal etti' dedi. YPG'yi de işbirliği yapmakla suçladı. Bunlara kayıtsız kalamayız. İran, Arap, Baas geliyor. Bu gelişme Türkiye'yi de götürür. Tasfiyeyi dayatırlar. Ben yeni cephenin ismini koydum. Suriye Demokratik Federasyonu koyuyorum. Dikkat ederseniz içinde devlet de geçmiyor. Yani federal Kürdistan devleti gibi bir şey değil. Esad'ı durduracak olan Suriye Demokratik Federasyondur. Kandil'e söyleyin. Doğu Perinçek rejime ‘Irak-Şii Türkiye federasyonu önemlidir. Mustafa Kemal döneminde bu denendi' demiş. Doğru söylüyor. Atatürk 1920 yılında da önermişti. Irak, Suriye ve Türkiye ile bir federasyon kurulmalı. Bunun alternatifi Ortadoğu Demokratik Konfederasyonu olmalıdır. Bunu Kandil'e söyleyin.
Öcalan: (S. 454) 1924'ü inceledim. Dün iki cümleye baktım. Mustafa Kemal, ‘Çanakkale Savaşında yaşanan şahadetlerden aldığım cesaretle savaştım' diyor. Bin yıllık ruhu var.
BEN OLMASAM DA SİZİ SAĞ BIRAKMAZLAR
Öcalan: (S. 455) Siyaset yapmasını öğrenin. Size düşman olun demiyorum. Eskide bir söz vardı. Ayakkabılarımızın tozlarıdır bunlar. Vicdansız aşağılıklar. Halkını satıyorlar. Bizim Osman-Botan alçakları var. Bunların karşısında böyle eğiliyorlar. Şerefsizler. Sait Elçi, Sait Kırmızıtoprak vardı. Öldürdüler. Ben olmasam da sizi sağ bırakmazlar. Beni de sizi de satarlar. Halkını satıyor bunlar. Bir ihanet örneği olarak Cemile Çeto örneği var. Cemile Çeto ihanet eder. Mustafa Kemal'in yanına gider. Mustafa Kemal kendi halkına ihanet ettiği için onu kovar, görüşmez. Bir deyim vardır, hala söylenir. ‘Çemile Çeto, ji kere keto' denir. Ceylan da bilir. Bu söz sizin oralarındır. Devlet kurulursa Kürtler adına Türkiye devletinden daha ezici bir devlet olur. Cumhuriyetçi aday ne dedi? Zorla Kürdistan'ı kurduracağız. Bu anlamda tehlike büyüktür. Sayın yetkili, gülüyorsunuz ama yanlış anlamayın.
Devlet Yetkilisi: Kesinlikle ben sizi tanıyorum, yanlış anlamıyorum. Amerika Kürdistan'ı sayarken İran'ı dahil etmiyor. Bu da ilginç bir bilgidir.
P. Buldan: (S. 458) 3-4-5 Nisan'da Hamburg Üniversitesi'nde üç günlük yeni paradigma üzerine bir konferans var. İkincisi yapılıyor. Sizden mesaj bekliyorlar. Programın taslağını size veriyorum.
Öcalan: (Taslağı aldı) tamam, inceleyeceğim, mesaj yazarız.
P. Buldan: Almanya'nın en büyük muhafazakar gazetelerinden biri tanınmış kişilere yazı yazdırıyor. Obama da yazıyor. Avrupa'daki arkadaşlar sizin de oraya bir yazı yazmanızı istiyorlar.
Öcalan: Tamam, oraya da yazarız.
Ceylan: (S. 460) Başkanım, Kandil'de YJA STAR güçlerinin gerçekleştirdiği Sozdar Avesta ve Delal Amed'in katıldığı görkemli ve heybetli 8 Mart kutlama töreni yapılmıştı. Tüm dünyanın dikkatini çeken bir törendi.
Öcalan: Onlara çok çok selam söyleyin. Onlarla kıvanç duyduğumu özellikle iletin. (Ceylan'a dönerek) İyi buluyorum seni. Aynı zamanda genç kalmışsın. Ama ben senden on kat daha genç hissediyorum, benim ruhum genç.
(Pervin Buldan tokalaştı, ‘Başkanım , kendinize çok iyi bakın' dedi. Başkan ‘Ben kendime çok iyi bakıyorum. Siz kendinize çok iyi bakın' dedi. Herkese selamlarını iletti)