Türkiye gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, HDP ve baraj tartışmasını köşesine taşıdı.
Ak Parti'nin tek başına iktidar olmaması durumunda, CHP-MHP-HDP koalisyonu ya da CHP-MHP azınlık hükümetini dışardan destekleyen bir HDP'nin gündeme geleceğinin belirtti.
"HDP ile “düştü düşecek” eski Türkiye'ye, Kürtlerden bir yardım koridoru" açıldığını belirten Oğur, "Bir kısım laik Türk için PKK, TSK'nın yerine neredeyse rejimin yeni güvencesi. Türkiye medyasını yakından izliyorsa Cemil Bayık Samsun'a çıkmayı düşünmeye bile başlamış olabilir…" diye yazdı...
İşte o köşe yazısı:
- Cemil Bayık Samsun'a da çıkacak mı?
Habertürk'te soruldu:
-AK Parti'yle koalisyon yapar mısınız?
Demirtaş:
-Bu da 7 Haziran'dan sonra konuşulacak bir şey doğrusu. Biz Türkiye'yi kaosa, istikrarsızlığa sürüklemek için seçime girmiyoruz. HDP'nin amacı Türkiye'de kaotik bir durum yaratmak değil.
Fox Tv'de soruldu:
Demirtaş:
-AKP ile koalisyon yapmaya falan hazırlanmıyoruz. AKP ile hiçbir ilkemiz, programımız, demokrasi anlayışımız örtüşmüyor. AKP ile birlikte el ele vererek Türkiye'yi yönetme ihtimalimiz yoktur.
-Bunu söyledikten sonra çözüm sürecini götürüyorsunuz ama ben de bunu anlamıyorum, samimiyet bunun neresinde
-Bu çok basit teknik bir konu. İktidarda olan yetkisi olan parti kimse onunla görüşüyorsunuz. Biz seçmiyoruz muhatabımızı, halk seçiyor. Başka seçenekler de oraya çıkabilir: İlle AKP'nin içinde olacağı bir seçenek olmayabilir, başka seçenekler de çıkabilir. Bakmak lazım.
NTV'de tekrar soruldu:
Demirtaş:
-Bizim AKP ile ortak hükümet programında anlaşmamız neredeyse imkânsızdır. Koalisyonlardan korkmamak lazım. Bir felaket değildir. Diğer 3 partinin bir hükümet kurabileceğini düşünüyorum.
-CHP-MHP koalisyonunu destekler misiniz peki?
-O da çok zor bir seçenektir.
Yine de tam olarak ikna edebilmiş değil Demirtaş. Aynı soruya İzmir adayı Ertuğrul Kürkçü daha net cevap vermiş örneğin: “Halka kurşun sıkanlarla koalisyon kurmayız” Bahsettiği halkın içinde, bir zamanlar örgütünün üzerlerine kurşun yağdırdığı Efraim Elrom ve üç İngiliz olmadığı kesin. 1937'de, 1938'deki Dersim halkı. 1991'deki Diyarbakır halkı olmadığı da.
O kadar kritik ki bu soru. HDP'nin bazı adaylarının bile kafası hâlâ karışık. Kendisini Alevi aday olarak tanıtan İstanbul 3. Bölge 4. Sıra adayı Ali Kenanoğlu şöyle demiş örneğin: “Alevi toplumunda hâlâ HDP ile ilgili kaygılar var. Nasıl kaygılar bunlar? “Çözüm süreci çok önemli, yürütmek de istiyorsunuz bunu görüyoruz. Erdoğan ‘başkanlık sistemini kabul etmezseniz bu çözüm süreci biter' derse siz bunu kabul etmek zorunda kalabilir misiniz?” gibi endişeleri paylaşıyorlar.”
Hatta çözüm süreciyle ilgili bu “endişelerin” olduğu bir cemevi toplantısında “Ama Kılıçdaroğlu Alevi” diyen canları HDP'ye oy vermeye şöyle ikna etmeye çalışmış:
“Kılıçdaroğlu'nun başbakan olma ihtimali ancak HDP'yi desteklerseniz olur. Çünkü CHP'nin tek başına iktidar olma şansı yok. Ancak bir koalisyon olma halinde bir ihtimal başbakan olabilir. Bu ihtimali sağlayacak olan da HDP'nin parlamentoya girmesidir.”
Galiba en ikna edici ve realist analiz onunki. Sahiden de öyle. 7 Haziran seçimlerinden sonra iki ihtimal var ortada. Ya AK Parti tek başına iktidarını sürdürecek. Ya da CHP-MHP ve HDP'nin içinde olduğu bir koalisyon kurulacak.
Üçüncü ihtimal şu dakika itibarıyla çok zor bir seçenek. Çünkü hem Kılıçdaroğlu hem de Bahçeli AK Parti ile koalisyon kurmayacaklarını çeşitli tonlarla açıkladılar. Demirtaş da açıkladığına göre geriye tek seçenek kalıyor:
CHP-MHP-HDP koalisyonu ya da CHP-MHP azınlık hükümetini dışardan destekleyen bir HDP.
Kürtlerin meseleleriyle fırındaki kara Fatmalar kadar ilgilenmemiş laik Türkler, “her aileden bir oy da HDP'ye verilsin” kampanyalarını Kürtlerin kara karşı kara gözü için değil son şansları olan bu ihtimal yüzünden örgütlüyor. İstanbul'un ortasında Özgür Gündem bombalanınca, üçüncü sayfa haberi olarak vermiş merkez gazeteler, Mersin ve Adana'da HDP'ye yönelik bombalamalar hakkında failin AKP olduğunu ilk dakikada, paslı komplo teorileriyle bu yüzden ilan ediverdiler.
“AKP'nin gitmesini istiyorsanız, HDP'ye oy verin, tabii HDP AKP'yle koalisyon kurmayacağına söz vermeli önce. Barış sürecinde birlikte hareket ettiler, pek güven vermiyorlar” diye konuşmalar yapmak artık ayıp değil, rasyonel strateji. HDP'liler de laik Türkleri ikna için bir Kur'anın Kürtçe mealine el basmadılar o kadar.
Gazetelerinden, tv'lerinden, savcılarına polislerine kadar Kürtleri kriminal bir vaka olarak gören cemaati ikna etmeleri için onu bile yapmalarına gerek yok. AKP'siz bir seçenek ortaya çıkacaksa bunun ilk şartının HDP'nin barajı geçmesi olduğunun onlar da farkında.
Her an Tek Türkiye dizisinde, kötülük için yanıp tutuşan sadist PKK'lı tiplemeleri bir kamyon kasasına doldurulup umreye götürülebilir. HDP'ye oy verilmesini meşrulaştıracak siyer kitaplarında asr-ı saadetten bir vaka arayışları da sürüyor.
O halde kimin için barajı geçmeye çalışıyor HDP?
Kürtler için olmadığı açık. Kürtlerin en mühim sorunu herhalde seçim barajı ya da Meclis'te 30 fazla vekille daha temsil edilmek ya da Erdoğan'ın başkanlığı değil; Barış.
“AKP ile koalisyon neredeyse imkansız, CHP-MHP koalisyonu ise gerçekleşmesi zor bir seçenek” diyor Demirtaş. Gerçekten matematik olarak zor bir seçenek, ama esas Kürtler için zor bir seçenek olur bu.
CHP'nin mahkemelerde Kürtçe savunmaya bile karşı çıkmış eski CHP olmadığı doğru. Ama Kılıçdaroğlu'nun ağzından defalarca ifade edildiği ve CHP programına yazıldığı gibi CHP İmralı ve Kandil'le müzakere edilecek bir çözüm sürecine karşı. Meclis'te eğer hâlâ aynı konuda ısrarlılarsa muhakkak MHP'nin de içinde olduğu bir komisyona havale etmeyi vadediyorlar barışı…
MHP malum. Eli “İmralı canisi”nden açıyor. Serok Ahmet diye devam ediyor. Seçim beyannamesinde Kürtlere en somut vaadi ise “Terörle mücadelede teröristle vatandaşı ayırmak.”
Herhalde Andımızı geri getirmek de bu koalisyonun ikinci adımı olur.
MHP görevden alınmış cemaatçi polisleri geri göndermeyi vadetti, CHP de 17/25 Aralık'a sahip çıktığına göre buna itiraz etmez. O cemaatçi polisler önce AKP'lileri İrancı ya da El Kaideci olmaktan içeri tıkar. Sonra canları sıkılır, kimse gelir sıra?
HDP'nin tabii ki adaletsiz seçim barajını geçmek, daha çok vekil istemesi hakkı.
Ama barajın arkasında eski Türkiye'nin aktörlerinin yeniden dirileceği bir cennet ama Kürtler için bir uçurum ihtimali de görünüyor.
AKP'nin Türkiye'si Kürtler için bir cennet değildi. Başörtüsü meselesinin bile üç yıl önce çözüldüğü bir ülkede Kürtlerin çözümü bekleyen daha çok meselesi var.
Ama dün Kandil'i izleme komitesi ''adımını at silah bırakalım” çizgisine kadar getirmiş, Barzani'nin “Türkiye olmasaydı Kobani kurtulmazdı” dediği yeni Türkiye'nin, Kürtler için CHP-MHP-cemaat ve Türkiye Türklerindir medyasının ipleri yeniden ele geçireceği eski Türkiye'den daha hayırlı olduğu kesin.
Bazen sahiden insan Türkiye'de rejimin ayakta kalma beceresine, hayata tutunma azmine hayran oluyor. Ermenilerin üzerine Kürt Hamidiye Alaylarını salıp, Dersim'i bir Ermeni yetim kıza bombalatıp, dindarları anneleri başörtülü askerlere ezdirmek ve hep hayatta kalmayı başarmak…
HDP ile “düştü düşecek” eski Türkiye'ye, Kürtlerden bir yardım koridoru açıldı. Bir kısım laik Türk için PKK, TSK'nın yerine neredeyse rejimin yeni güvencesi. Türkiye medyasını yakından izliyorsa Cemil Bayık Samsun'a çıkmayı düşünmeye bile başlamış olabilir…
Kim derdi ki “Bu ülkede Türk olmayanların tek hakkı kölelik ve hizmetçiliktir” diyen bir Adalet Bakanı'yla kurulmuş Cumhuriyet'in kaderi 90 yıl sonra gelip Kürtlerin eline baksın… İlahi adalet işte.
İnşallah bu kez hikâyenin sonu Kürtler için de en hayırlısıyla biter, barajın arkasında uçurum yoktur...