Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurul görüşmesinden evvel ABD'de bir dizi temasta bulunmuştu ve bu toplantıların içeriği basınla paylaşılmıştı. Özellikle dünyayı okuyan Think Tanklar yani Düşünce Kuruluşlarının temsilcileriyle gerçekleştirdiği “Yuvarlak Masa” toplantısı, BM Genel Kurul konuşmasının ipucunu vermişti. Bu toplantı ile ortaya koyduğu görüşünde BM'nin işlevsizleştiğini ve dünyada sivillerin zarar gördüğü çatışmaları önleyemediğini ifade etmiştir. Düşünce Kuruluşlarıyla gerçekleştirilen bu toplantıdan şunu kesin olarak çıkartabiliriz; Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO'da Türkiye'nin önemine vurgu yaparken BM'yi açıkça eleştirmiştir. Yani Türkiye'de bazı marjinal gruplar tarafından algı maksatlı oluşturulan “NATO'dan Çıkalım” söyleminin aslında devlet nezdinde hiçbir önemi ve itibarının bulunmadığı dolaylı yoldan açıklanmıştır. Cumhurbaşkanı tarafından ortaya koyulan bu görüş Türkiye'nin güvenlik politikasını güçlendirmektedir. Çünkü Erdoğan NATO ve Avrupa Birliği'ne vurgu yaparken “Doğu”nun da -BRICS, ASEAN gibi- ihmal edilmeyeceğini vurgulamıştır. Yani Türkiye kilit ve merkez ülke konseptini sürdürmekte kararlıdır.
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı tarafından yazılan ve Eylül 2021'de yayımlanan “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” isimli kitapta ağırlıklı olarak BM tartışılmıştı. Erdoğan bu eserinde Genel Kurul'un etkin hale getirilmesinin üzerinde durmuş ve her üyenin eşit oy hakkına sahip olması gerektiğini, mutlak vetonun kaldırılması gerektiğini ve BM Güvenlik Konseyi'nin ancak icracı bir hükümet gibi restore edilmesi gerektiğini belirtmişti. Aradan 3 yıl geçtikten sonra Cumhurbaşkanı'nın bu konuyu bu sefer ABD'de politika yapımına yardımcı unsurlar olan düşünce merkezlerinde dile getirmesi hem bir stratejinin devamlılığını göstermiş hem de BM Genel Kurul öncesi gerekli mesajı vermiştir.
Erdoğan'ın BM'de Merkeze Aldığı Konular
Cumhurbaşkanı Erdoğan Genel Kurul hitabında ise BM'nin giderek işlevsiz, hantal bir hale dönüştüğünü Filistin vurgulu konuşmasında açıkça belirtti. Bölgede sivilleride kapsayan katliamları ne BM'nin ne de herhangi bir mekanizmanın durduramadığını açıklarken Filistin'in destekçisi olunacağı belirtilmiş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ve BM temaslarından şu sonuçları çıkartabiliriz; birincisi “Dünya 5'ten büyüktür” ifadesi artık bir Türk Dış Politika konsepti haline gelmiştir, ikincisi; Filistin ve Lübnan konularında en ciddi girişimleri yapmaya istekli ülke olarak Türkiye öne çıkmaktadır, üçüncüsü; Türk Dış Politika yaklaşımında kesinlikle halklar hedef alınmamakta ve Erdoğan'ın da bahsettiği gibi antisemitizm kesinlikle reddedilmektedir, dördüncüsü; Kıbrıs'ta federasyon projesi reddedilmekte ve federasyon projesini destekleyen ülkelere mesaj gönderilmektedir, beşincisi ise yapıcı ve inşa edici bir stratejiden yana olunmaktadır. Bu inşa edicilik yalnızca barış politikalarını değil çevre ve kültür gibi konuları da kapsamaktadır.
Bu seneki BM temasları Türkiye açısından doktriner adımları içermektedir. Burada iki önemli konunun sevindirici olduğunu belirtmeliyim. İlk olarak Cumhurbaşkanı iklim değişikliğine vurgu yaparak bu konuda devletlerden konsensus istemiştir. İklim politikalarına karşı maalesef ülkede azınlık bir kesim tarafından yürütülen muhalefet mevcuttu. Bir diğeri ise Yapay Zeka'nın ileri hamlelerinden ülkelerin eşit biçimde yararlanması gerektiği hususudur. Türkiye, yapay zekayı desteklemekle birlikte eşitlikçi üstel teknolojiden taraf olacağını açıklamıştır.
Onur Dikmeci Kimdir?
Düşünce Kuruluşlarında Güvenlik Bilimleri konularında çalışmalar yürüten Dikmeci, istihbarat ve dış politika alanlarının yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Güvenlik Bürokrasisi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi konularda pek çok rapor, makale, kitap ve sunum-konferans çalışmalarında bulunmuştur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılan “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” isimli kitap çalışması ilk kez Dikmeci tarafından düşünce merkezleri bünyelerinde analiz edilmiş, ilgili analiz rapor haline getirilerek kamuoyuyla paylaşılmış ve Erdoğan'ın “BM Reformu” görüşleri geniş kitlelere benimsetilmeye çalışılmıştır.