Peygamberimiz, Medîne'de, Hicretin 11'inci yılının Rebîülevvel ayının 12'sinde pazartesi günü öğleye doğru vefat etti. Sahâbe-i kirâm, önce bu vefat olayını kabul edemediler. Hz. Ebû Bekir gelip bu gerçeği ilan ettikten sonra herkes O'nun vefat ettiğini kabul etti.
HZ. Aişe'nin odasında vefat etti
Hz. Ebû Bekir, peygamberimizin kayınpederi. Peygamberimiz, onun kızı Hz. Âişe'nin odasında vefat etmişti. Bu odaya herkes giremiyordu; buradan çevreye yayılan vefat haberine kimi sahâbîler inanıyor, kimileri bu acı haberi kabul edemiyorlardı.
HZ. Ömer durumu kabullenemedi
Acı haberi kabul edemeyenlerden biri de Hz. Ömer. O, Hz. Peygamber'in vefat etmediğini, Hz. Mûsâ'nın bayıldığı gibi bayıldığını iddia ediyor. Hz. Ebû Bekir, bu acı gerçeği îlân ettikten sonra HZ.Ömer de boynunu büktü ve Durumu kabul etti.
Ateşi artınca bayıldı
Peygamber Efendimiz, hicrî 11'inci yılın Safer ayının son Çarşambası rahatsızlandı. Rahatsızlığını bir hafta ayakta geçirdi. Bir hafta sonraki Perşembe günü akşam namazından sonra rahatsızlığı daha da arttı. Ateşi artınca baygınlık geçirdi ve yatsı namazına gidemez.
"Ebubekir imam olsun"
“Ebû Bekir imam olsun ve cemaate namaz kıldırsın!” diyen Peygamberimiz, perşembe günü yatsı namazından itibâren HZ. Ebubekir'i imamlığa tâyin etmiştir. Hz. Ebû Bekir, Pazartesi sabah namazı da dâhil olmak üzere 17 vakit namaz kıldırdı. Pazartesi sabah namazını kıldırdıktan sonra, Sunh mahallesindeki evine gitmek için peygamberden izin ister. Hz. Peygamber de istenilen izini verir. Perşembe günü yatsı namazı vaktinden beri rahatsızlığı gittikçe ağırlaşan peygamber, pazartesi sabah namazından sonra kendini çok iyi hissediyordu. Öylesine iyi hissediyor ki, rahatsızlığından evvel, Suriye'ye doğru gönderilmek üzere hazırladığı ama rahatsızlığından dolayı gitmesini ötelediği Üsâme ordusuna hareket etme emri dahi verir.
HZ.Ebubekir, alnından öper ve...
Hz. Ebû Bekir, peygamberin iyileştiğine kanaat getirerek kendisinden izin alıp ev işleri ile meşgul olurken vefat haberiyle birlikte sarsılır ve hızla mescide gider. Devamında
Hz. Ebû Bekir kızının odasına girer. Hz. Peygamber'in yüzüne örtülen yüz örtüsünü açar ve ağlayarak alnından öper.
"Babam anam sana feda olsun"
“Vallâhi, Rasûlullah vefat etmiş! İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Babam, anam sana fedâ olsun. Allah'a yemin ederim ki, Allah sana hiçbir zaman iki kere ölüm acısı tattırmayacak. Sen, bir kere ölmüş ve mukadder olan ölüm geçidini geçmiş bulunuyorsun. Bundan sonra senin için bir daha ölmek yoktur. Vâh benim peygamberim.” der (İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 266)
Odasına kokular yayılır
Peygamberimizi yıkayanlar iç elbiselerini çıkarmazlar. Bedenindeki durum şudur; Karnı şişmez, çenesi düşmez, yüzü morarmaz, vucudunda değişiklik görülmez. Vefat ettiği odaya güzel koku yayılır. Yıkama bittikten sonra cenazeye kefen sarılır. Salı günü öğleye doğru yıkama ve kefenleme işi biter. Evdekiler bu işleri bitirdikten sonra cenâzeyi odanın içinde bir divanın üzerine koyarlar.
Hz. Aişe'nin daha önce gördüğü bir rüya ve gerekse de Hz. Ebu Bekir'in peygamberimizden "Peygamberler öldükleri yere gömülürler" sözünü nakletmesi üzerine vefat ettiği odada gömülmesine karar verilir.
HZ. Ali yıkıyor
Peygamberimiz pazartesi vefat etmişti. Müslümanlar öğleden sonra akşama kadar işlerini yürütecek bir halifenin seçimiyle meşgul olduklarından, Peygamberimizin yıkanması, techiz ve defin işlemleri salı gününe kalır. Yıkama işini Hz. Ali (ra) yapar. Zirâ, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz sağlığında ona,"Vefât ettiğim zaman beni, sen yıka."diye vasiyet etmiştir, Hz. Ali eline sarmış olduğu bezle gömlek üzerinden oğuşturarak yıkar.
Huzurunda namaz kıldılar
Odasında sedirinin üzerine konuldu. Bundan sonra hanenin kapıları açılır ve insanlar gruplar halinde girerek peygamberimiz üzerine namaz kıldıktan sonra çıkıyorlar.
Önce erkekler, sonra kadınlar, daha sonra çocuklar bu son vazifelerini yaparlar. Çevre kabilelerden de insanlar gelerek cenaze namazını kılmışlardır.Bu nedenlerden dolayı Peygamberimizin defni uzun sürmüştür. Cenaze namazını kim kıldıracak konusu gündeme gelmişti. Hz. Ali, "O bizim dünyada imamımız, ahirette de imamımızdır. Kimse onun cenazesine imamlık yapmayacak" dedi. Ve buna uygun olarak önce ehli beyt erkek, çocuk, kadın ve yakınları tek tek girdiler içeriye ve tekil olarak -imamsız- namaz kıldılar.