Yeni Şafak Gazetesi yazarı Salih Tuna, bugünkü "Lağımcı profesör ve bir değişik köşe yazarı" başlıklı yazısında Sözcü Gazetesi yazarı Bekir Coşkun'un Genelkurmay'ın Hasan Karakaya'nın ölümü dolayısıyla Yeni Akit Gazetesi'ne başsağlığında bulunmasını dünkü yazısında eleştirmesine yanıt verdi. Tuna, "Vaktiyle karşı çıktığınız davaların orduya “kumpastan” ibaret olduğu tastamam ortaya çıkınca, “kumpasçıları” yani “paralel örgütü” savundunuz" dedi.
İşte Salih Tuna'nın yazısından bir bölüm:
Hasan Karakaya'nın vefatı bunlara artık nasıl koyduysa günler geçti hâlâ bitmek tükenmek bilmiyorlar.
Sosyal medyadaki linç kampanyalarına, o “Viagralı soysuzlar” da iftiralarına tam gaz devam ederken, kimi akademisyenler ve kimi köşe yazarları da kafalarını uzatmaya başladı.
Bunlardan biri, bir profesör, merhumun gazeteciliğine, “lağımcı gazeteciliği” demiş.
Efendim, Osmanlı'da “lağımcı” demek…
Lan?
Ona bakarsan, Azerice “pezevenk” demek de… Neyse, burdan gitmeyelim, bize yakışmaz.
Profesörün kendisine yakıştırdığından gidecek olursak da birçok örnek vererek, “bunların gazetecilik tarihi lağımdan ibaret” demek zorunda kacağız ki, bu da pek hoş sayılmaz.
İyisi mi bu “lağımcı profesöre” hiç dokunmamak…
Biz geçelim diğerine; Sözcü gazetesinin vaktiyle Kürtlerin şivesiyle dalga geçen ama HDP'ye de oy dilenen köşe yazarına.
Dünkü yazısında, Hasan Karakaya'yı askere “jurnallemiş.”
Camileri bombalayacağınızı, Müslümanları derdest edip statlara dolduracağınızı ve Uğur Mumcu'dan başlayarak yazarları öldürdüğünüzü, Turgut Özal'a suikast düzenlediğinizi yazıp çizen, “ne kadar güncel ya da tarihsel suç varsa” hepsini size mal eden bir yazardı, demiş.
Böyle bir yazar için Genelkurmay nasıl taziye telefonu açarmış!
Tabii, böyle demiyor da, aklı sıra dalgasını geçiyor: “Hasan Karakaya'ya Genelkurmay Başkanlığı adına taziye telefonu açmanız çok büyük bir incelik…”
Demek ki bu “değişiğe” de Genelkurmay'ın taziye telefonu çok koymuş.
Evet, Hasan Karakaya da “demokrat”, “solcu” ve “liberal” yazarlar gibi “Ergenekon” ve “Balyoz” davalarına destek verdi.
Çünkü…
Devletin savcısına, hakimine, kolluk kuvvetlerine güvendi.
Devletin kılcal damarlarına kadar yerleşen paralel örgütün alçak bir “kumpas” kurduğunu birçok insan gibi o da bilmiyordu.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!