Salih Tuna 'Gülencilerin' 'İran açılımı'nı yazdı
Fethullah Gülen cemaatinin İran açılımı köşesine taşıyan Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, İran tarihinden hatırlatmalar yaparak 'Paralel Yapı'ya yüklendi.

Oluşturma Tarihi: 2015-05-05 13:12:09

Güncelleme Tarihi: 2015-05-05 13:12:09

İşte o köşe yazısı:

- İran affetmedi Türkiye affeder mi?

Fotoğrafına varıncaya kadar medyada yer alan habere bakacak olursak, “Paralelciler” çiçeği burnunda bir “İran imamı” da sürmüşler piyasaya.

Hiç şaşmadım!

İran'dan 1979'da yaptıkları devrimden (ABD - İsrail'le gayet senkronize biçimde) nefret ettiklerini bildiğim halde şaşmadım. 

Kimi zaman İran nefretleri öyle depreşiyordu ki, “1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması'ndan beri çatışmadığımız İran'la savaşalım mı, derdiniz nedir” diyenlere bile “Acem uşağı” yaftasını yapıştırmaktan geri durmuyorlardı.

 
Bu nefretleri, demokratik siyasi iradeye karşı son dönemde verdikleri amansız psikolojik savaşın malzemesine dönüştü.


İşlerine gelmeyen herkese “İran ajanı” demeye başlamışlardı. “Mutacı” diye iftira attıkları insanlar içinde devlet bakanları bile vardı. 

İran üzerinden kişilik katli veya itibarsızlaştırma kampanyasında izan, insaf, akıl, mantık tanımadılar.

O kadar ki, Sayın Cumhurbaşkanımız'a bile “İran ajanı” diyecek kadar tozuttular.

Bütün bunlara muttali olduğum halde, nasıl oldu da bunlar “İran imamı” atadılar diye, şuncacık taaccüp etmedim.
ABD - İran ilişkilerinin geldiği nokta (Lozan'daki nükleer enerji anlaşması) göz önüne alındığında gayet doğaldı bu.
Nihayetinde ABD - İsrail networküne bağlı çalıştıkları artık herkesin malumu. Bunu artık tartışamayız.

Yine algı yönetimine özen gösterecekler o başka. Yani iç ve dış piyasaya sunumları farklı olacaktır. 


Nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti hükümetini içeriye İrancı, dışarıya İran'ın da en şedit düşmanı olan El Kaide destekçisi olarak sundular, aynen öyle. 

Ah bilmiyorlar ki itibarlarını asıl bu cambazlıkları mahvetti; bu herkesi kör âlemi sersem sanma kurnazlıkları…
Neyse, “İran İmam”ları umarız saha araştırması yapar da mensup olduğu yapıya “Halkın Mücahitleri” örnekliğinde şu basit hakikati hatırlatır: Hiçbir millet ihaneti affetmez!

Mesut Recevi önderliğinde 60'lı yılların ortasında İran'da kurulmuş bir örgüttü “Halkın Mücahitleri.” 

Paralelcilerle kıyaslanmayacak kadar güçlü entelektüel yapısı vardı. Şah'ın 79 devrimiyle alaşağı edilmesinde de hatırı sayılır katkı sunmuşlardı.

Devrimden sonra yollarını ayırdılar. 

İran İslam Devrimi'nin Rehberi İmam Humeyni'nin, Recevi'nin cumhurbaşkanlığı adaylığını veto etmesi örgüt için sonun başlangıcı oldu.

Güçlü olduğu kadar da değişik bir örgüttü. Değişik dediğim, İslam ile Marksizmi mezceden bir fikriyatla maluldüler. 

Mücadeleye başladılar. 

“Antikapitalistmüslüman” söylemleri halkta karşılık bulmadı. Çünkü karşılarında Şah değil, İmam vardı.
Sökmeyince teröre başvurdular. 


Beheşti başta olmak üzere devrimin önderlerinden 72 kişiyi katlettiler. 

Birçok kanlı saldırıya imza attılar. Sabotaj, suikast gırla gitti. (Hameney'e de suikast girişiminde bulundular.)
Örgütün kumanda merkezi 81'de Paris'e yerleşti. 

ABD- İsrail ekseni doğrultusunda 8 yıl boyunca vekaleten savaşan Saddam'la bir olup, kendi milletlerine karşı savaştılar.
Böylece, İran halkı nezdinde bittiklerini de ilan etmiş oldular.

Hiçbir halk, başka ülke veya ülkeler adına kendi ülkesine karşı savaşan örgütleri affetmez. 

İran halkı, “Halkın Mücahitleri” adını değiştirdi. Hayır, “haşhaşiler” değil, “Halkın münafıkları” demeye başladı. 
Çok geçmeden ABD, İslamcı Sosyalist fikriyata mensup olduklarını iddia eden mahut örgütü “hizmete” aldı.
Hizmete almadan evvel de, 2009'da terörist örgütler listesinden elbette çıkardılar. 


“Halkın Mücahitleri” de İran'ın nükleer sırlarını ifşa ederek, bu “hizmetin” karşılığını verdi. 

Casusluk faaliyetinden başka bir şey değildi bu! 

Lojistik her türlü hizmeti vererek kendini kanıtlayan söz konusu örgütü ABD 2009'da, “İran Baharı”nı başlatmak için meydanlara sürmek istedi ama olmadı. Olan tek şey, dünün sosyalistleri yazık ki yazık, “Amerika'nın Mücahitleri” olmuştu.


Paralelcilerin “İran İmamı” umarız ki mensup olduğu örgüte, devrim günlerinin prestijli örgütü “Halkın Mücahitlerinin” İran halkının gözünde ne hale düştüğünü anlatır.

Dedik ya, hiçbir halk ihaneti affetmez.

Başbakanlık ofisine böcek yerleştiren, Dışişleri Bakanlığı'nın en mahrem toplantısını yine casus böcek marifetiyle faş eden, kozmik odaya girip bütün sırları elde edip dışarıya servis eden, Amerika Temsilciler Meclisi'nden ve Amerikan senatörlerinden, Türkiye'nin aleyhine Kerry'ye mektup için imza toplattıran, Avrupa Parlamentosu'ndan Avrupa Birliği ülkelerine kadar her yerde Türkiye aleyhine lobi faaliyeti yapan, Türkiye'yi uluslararası toplumun gözünde terörü destekleyen ülkeymiş gibi göstermek için MİT TIR'larına operasyon dahil her türlü kumpası kuran, milletin iyi niyetini ve tabanının samimiyetini sonuna kadar istismar eden paralel yapıyı da bu millet affetmez.